SEVGİLİ okuyucularım, gazetelerimizde Kıbrıs konusundaki ‘‘zafer manşetleri’’ dün de aynen devam etti. Bilgisiz biri bunları okusa ‘‘aferin bize, demek ki Kıbrıs'ta istediklerimizi elde ettik’’ derdi.
Oysa ortada somut hiçbir şey yok. Elde ettiğimiz somut bir başarı yok. Sadece Rumlarla müzakere masasına oturmayı kabul ettik. Bugüne kadar reddettiğimiz Annan planını görüşeceğiz!..
Ve uzlaşma olmadığı takdirde son sözü Annan söyleyecek!
İşin ilginç yanı, bu konuda TBMM devre dışında olacak. Bu konu önümüzdeki günlerde gündeme gelecek.
Gelişmelere lütfen gerçekçi bakalım.
New York buluşmalarında ne Rumlar, ne de biz zafer elde etmiş değiliz. Kimse milleti bu gibi havadislerle kandırmaya kalkışmasın.
Eğer bu sözlerime inanmayan varsa çıksın ortaya ve ‘‘yanılıyorsun arkadaş, biz orada şunları şunları elde ettik’’ desin. Diyemez.
Bırakın zafer kazanmayı falan bir yana, eğer ortada somut bir kazancımız olsaydı, bütün hükümet yetkilileri dün demeç üstüne demeç verecekler, övgüler düzecekler, hatta kutlamalar yapılacaktı. Ama durum bu değildi. Ortalıkta sessizlik egemendi.
Acaba niçin?
Haaa, hükümetten ve kendisine iki gün öncesine kadar sövenlerden bile teşekkür alan bir tek kişi vardı: Rauf Denktaş!
Onun da nedeni, Ankara'dan aldığı kesin direktifler doğrultusunda masadan kalkmadığı için!..
Çünkü masayı terk etmesinden, tam deyimiyle su koyvermesinden korkuyorlardı!
* * *
Medyamız dereyi görmeden paçayı sıvadı, zafer naraları atmaya başladı. Oysa esas hadise, zorlu ve belirsiz süreç bundan sonra başlayacak. Son sözü Annan söyleyecek.
Ak koyun kara koyun o zaman belli olacak.
Takke o zaman düşecek, kel o zaman görünecek. Türkiye'nin ‘‘Kıbrıs belasını’’ başından defetmek için ‘‘satışa’’ razı olduğunu bilen Annan, yapacağını yapacak.
Son iki gündür yaşadıklarımız ders olsun. Kimse Türk milletini AB hülyaları ve borsayı coşturup para kazanma uğruna kandırmaya kalkışmasın.
Burada bir şey daha söylemek isterim:
Şimdi hükümetten bir babayiğit ortaya çıksın ve başlayacak müzakereler öncesinde, ‘‘bizim Kıbrıs konusunda olmazsa olmazlarımız şunlardır, ödün vermeyeceğimiz konular bunlardır’’ diye bir açıklama yapsın bakalım!
Yapamazlar, çünkü ipler bizim değil, Annan'ın elinde. Onun insafına kalmış durumdayız! Teslim bayrağı bu kez de böyle çekildi.
‘‘Zaferimiz’’ kutlu olsun, hayırlı uğurlu olsun!
KAR YAĞDI BÖYLE OLDU
İstanbul'a iki kez kar yağdı böyle oldu. 12 milyon insan felç. Okullar, işyerleri önceden tatil! Peki bu nasıl oluyor? Belediye ayakta mı uyuyor?
İstanbul'u tam 10 yıldan beri milli görüş belediyeleri yönetiyor. 5 yıl Recep Tayyip Erdoğan, 5 yıl da şimdiki.
10 yılda bunlar hiç mi bir şey yapmamışlar?
Dünyanın hangi büyük kenti kar yağınca teslim bayrağını çeker, böylesine iki seksen yerlere uzanıp perişan olur?
Sadece İstanbul değil, irili ufaklı pek çok yerleşim biriminde elektrikler günlerce kesik. Kaloriferler yanmıyor, insanlar donuyor, sular akmıyor. Niçin?
Kar yağdı böyle oldu!
Ama Türkiye'de bu laçkalığın, milyonlarca insanı inletmenin hesabını kimse kimseye sormaz, soramaz.
En iyisi 28 Mart yerel seçimlerinde başta İstanbul olmak üzere belediyeleri oylarımızla yeniden bunlara teslim etmektir! Beş yıl daha dayanırız!
* * *
Anadolu'nun dört bir yanı kardan felç oldu, binlerce köy yolu kapandı ama onlar önemsiz! Ankara-İstanbul, Bursa-Balıkesir-İzmir gibi büyük kentleri bağlayan nice devlet yolları da kardan kapandı.
Kaç günden beri kar yağacağı biliniyor. Ankara-İstanbul yolunun en kritik yeri Bolu dağı bölümü. Orada karla mücadele önceki gün birdenbire duruyor ve binlerce yolcu perişan oluyor. Niçin?
Devletin Anadolu Ajansı'nın haberine göre Bolu dağında kar mücadelesi yapan araçların yakıtı bitmiş!
Bolu Valisi durumu doğruluyor. Mizah değil, kara mizah.
Ödediğimiz vergiler bize yol, su, elektrik olarak geri dönüyor! Kar yağmadığı sürece!!!