Paylaş
Geçen yıl şubat ayında Apo enselenip Türkiye'ye getirilmişti. Yandaşları İstanbul'da gösteri yaptılar ve 13 Mart 1999 günü Kadıköy'de Mavi Çarşı'yı yaktılar.
13 masum insanımız cayır cayır yanarak can verdi.
O acımasız katliamda ölenlerden biri İlknur Keleş'ti. Şimdi İlknur'un babası Aydın Keleş'in gönderdiği faksa bakalım:
‘‘Ben 13 Mart Mavi Çarşı şehitlerinden İlknur Keleş'in babası Aydın Keleş.
Sayın Emin Bey, sanki neleri haykırmak istediğimizi beynimizde okuyup yazıyorsunuz. Daha önceleri doğuda şehit düşen bir subayımızın kız kardeşinin, basın ve siyasetçilerin ilgisizliğinden yakınan çok güzel bir mektubunu yayınlamıştınız.
Her satırına katılıyorum ama bir farkla: Ne mutlu onlara ki, onların arkasında hiç ilgisini kesmeyen aslan gibi Türk Silahlı Kuvvetleri var. Ya bizim hiç umursanmayan insanlar olsalardı?
Düşünebiliyor musunuz, Mavi Çarşı katliamından bir gün önce Apo isimli canavarın kardeşi ‘Yakın, yıkın, liderimizin intikamını alın' diyordu. Her ferdin yaşama güvencesi olduğunu söyleyen siyasetçilerimizden hiçbiri, orada yanarak can veren 13 rahmetlinin kalanlarına ne bir başsağlığı mesajı gönderdiler, ne de bir hatır sordular.
Ben de bunun sebebini şehit ailelerini kabulünde ‘Bütün şehit ailelerinin yanındayım' diyen ve sevgili Muazzez Abacı'nın Amerika'da torununun doğumuna çok sevindiğini telgrafla Amerika'ya bildiren Cumhurbaşkanımız'a sordum. Bize bugüne kadar niçin bir başsağlığı dilenmediğini, bari şimdi şehit ailesi olduğumuza dair manevi bir belge ile bizi onurlandırmasını 31 Ocak 2000 tarihinde eline geçen mektubumda sordum. Ama maalesef bir cevap dahi alamadım.
Ayrıca mahalle muhtarımız, 28 Nisan 1999 günü, ismi olmayan bir sokağa bu şehitlerimizden birinin ismini verelim diye resmi müracaatta bulundu. Bu konuda Belediye Meclisi kararı çıktı. Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk beyefendinin onayını beklemektedir. Kendisine bugüne kadar sekreterlerini aşıp ulaşma imkánımız olmadı.
Ya her fırsatta Türkiye'yi şikáyet etmeye kalkan (İnsan Hakları Derneği yöneticisi avukat) Eren Keskin isimli kadının, bizim yavrularımızı yakan canavarları savunacağım diye bize yaptığı tacizler...
3-5 köpek öldüğünde bütün ortalığı ayağa kaldıran seçilmişleri bizim tatbikatlarda ve DGM kapılarında yanımızda göremedik.
Avrupa'dan gelen her art niyetli, bizim asker şehitlerimiz için ‘Onların da silahları vardı' gibi saçma laflar ediyor. Buna karşılık katledilen öğretmenleri, mühendisleri, işçileri ve bizimkiler gibi yakılarak, bombalanarak şehit edilen sivil insanların yakınlarını örgütleyip onların karşısına çıkaramıyoruz.
Solingen'de içinde dört vatandaşımızın yakıldığı bina müze yapıldı. Türkiye'de 13 kişinin yandığı yer ise içinde hiçbir keşif bile yapılmadan belediyeden onarım ruhsatı aldı ve onarıldı.
Ama yavrularımızın yanık kokuları hálá orada.
Yavrumun ölüm yıldönümünde okuttuğumuz mevlit için medya kuruluşlarına davet faksı gönderdik. Onur vermelerini, hesap sormalarını istedik. Televole programları nedeniyle şehitlerimize zaman ayıramamış olmalılar ki, ilgi göstermediler.
Hele kendilerini muhafazakár ve insan haklarına saygılı diye gösteren televizyon kanallarının ilgisizliğine ne demeli!
İnanın ki, bizleri bu hareketler iyice öldürüyor.
Her sabah ve akşam yavrumun yokluğunu hissedince aklım başımdan çıkacak gibi oluyor. Acaba ben mi hata ettim diyorum. Bu siyasi kadrolara güvenip kızımın çeyiz alışverişi için sokağa çıkmasına izin vermese miydim? Bu kadar ilgisizlik olur mu?
Bu olay herkesin başına gelebilirdi. Yani bu ilgi göstermeyenlerin de gelebilirdi. Ama asla ve asla Allah düşmanıma dahi böyle acıyı vermesin.
Bizim başımızdakiler bir sokağa şehit ismini, bir başsağlığı telgrafını, manevi belgeyi çok görürse, sizin yakındığınız yabancılar haksız mı?
Yavrum rüyalarıma giriyor, ‘Babacığım beni 24 yaşımda cayır cayır yaktılar, niçin hakkımı aramıyorsun' diyor.
Sayın Emin Bey, çok özür dilerim, çok uzun oldu ama içimiz çok dolu. Bütün yazdıklarınızın arkasındayım.
Bu sitemlerimden canavarlar sevinmesin. Bütün evlatlarım bu vatana feda olsun. Aksine çok gururluyuz, çünkü biz de bir şehit ailesiyiz, diğer şehit ailelerini şimdi daha iyi anlıyoruz.
İnşallah sayenizde yavrumuzun sokak ismi gerçekleşir.’’
* * *
Türkiye'de on binlerce aile bu acıları çekiyor... Ve onlar biraz ilgi bekliyor. Onları bilmiyoruz, tanımıyoruz, olaylardan sonra hemen unutup kaderleriyle baş başa bırakıyoruz.
Bizim ‘‘insan hakları soytarıları’’ ise onların canını alan canavarların maddi ve manevi savunmasını üstlenmiş durumda!
Terörün en büyük destekçisi onlar.
Mektubunu yayımladığım Aydın Keleş ilgisizlikten yakınıyor. PKK katliamında can veren kızının isminin bir sokağa verilmesini istiyor. Hepsi bu kadar.
Biz aylardan beri cumhurbaşkanlığı seçimine kilitlenmişiz ama hayat devam ediyor. Acılı insanlar haykırıyor, seslerini kimse duymuyor.
Paylaş