Paylaş
Adapazarı Pancar Ekicileri Kooperatifi Başkanı Ayhan Alişan'dan aldığım mektubu aynen yayınlıyorum. Bu da bir ibret belgesidir. Bu kuruluşun 64 bin ortağı var. Aileleri ile birlikte yaklaşık 250 bin kişiyi temsil ediyor.
Mektup aynen şöyle:
‘‘Hürriyet'teki yazılarınızı büyük ilgiyle beğenerek okuyorum. Özellikle Ahmet Özal'ın devlet bankalarından aldığı paralarla ilgili konular dikkatimi çektiği için bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Ben de Ahmet Özal'ın, milyonlarca çiftçinin alın terini nasıl götürdüğünü anlatmak istiyorum.
Pancar Ekicileri Kooperatifi ve Türkiye'nin 28 ilinde yaklaşık 1.5 milyon çiftçinin parasıyla ŞEKERBANK kurulmuştur. Bir çiftçi bankası olan Şekerbank, maalesef çiftçiye değil, Türkiye'nin bürokrat kesimine hizmet etmektedir. Genel müdür, Hasan Basri Göktan'dır.
Bankanın yönetim kurulu, 28 ilde bulunan pancar ekicilerinin seçtiği kişilerden oluşur. Hiç kimseyi küçük gördüğümüzden değil ama çoğu rakam yazmayı bile bilmez. Genel müdür onlara istediklerini yaptırır.
Bu genel müdür, Ahmet Özal'a İstanbul Levent'teki Şekerbank şubesi kanalı ile ARTI PAZARLAMA'ya 5 milyon 150 bin dolar kredi verdirmiştir. Bu kredi ile ilgili olarak şubede üç banka müdürü değişmiştir.
Bugün çiftçi, ektiği pancara karşılık temlik kredisi almak için bir yığın işleme tabi tutulup faiz alınırken, diğer taraftan bankayla ilişkisi olmayan insanlar istedikleri kadar kredi alıp geri ödememek şartıyla kullanıyor!
Genel müdür ayrıca Beşiktaş Kulübü yönetim kurulu üyesidir. Beşiktaş'a 2 milyon dolar kredi vermiştir. Bankayı çiftlik gibi kullanmaktadır. Zavallı çiftçi ise sahibi olduğu bankanın farkında değildir, ondan yararlanması mümkün olmamaktadır.
Ben de Şekerbank yönetim kurulu üyesi idim. Yukarıda bahsi geçen konular için MUHALEFET ŞERHİ verdim.
Şimdiye kadar hiçbir hükümet çıkıp Şekerbank'a hesap sormamıştır. Bunlara el atılmış olsaydı herkes mahkemelik olurdu, kimsenin kurtuluşu da olmazdı.
Bizim amacımız 1.5 milyon çiftçinin hakkını yedirmemek ve yiyenlerden de hesap sormak. Saygılarımla.’’
***
Evet, mektup böyle. Ayhan Alişan'la dün telefonla konuştuk. Yazdıklarını doğruladı, bazı ek bilgiler verdi. Örneğin Beşiktaş Kulübü'ne kredi, Şekerbank'ın Kıbrıs'taki birimi tarafından verilmiş! Ayrıca Ahmet'e verilen krediyle ilgili belgeler kaybolmuş.
Şimdi ben merak ediyorum. Şu bizim Ahmet, acaba Şekerbank kredisini hangi yöntemle aldı? 5 milyon 150 bin doları geri ödedi mi? Teminat olarak yine TYT, İmpexbank gibi batık bankaları mı göstermişti?
Pancar üreticisinin bankası olan Şekerbank, nasıl oluyordu da bizim Ahmet'e milyonlarca doları hortumluyordu?
Bu Ahmet Özal'ın iş yaşamındaki eni boyu, itibarı, saygınlığı, sağlamlığı neydi ki, Emlak Bankası, Vakıflar Bankası, Halk Bankası gibi devlet bankaları ve Şekerbank gibi kuruluşlar kesenin ağzını kendisine böyle açıyorlardı?
Genel Müdür H. Basri Göktan, Ahmet'in kredisi konusunda bir açıklama gönderirse sevinirim. Durumu hep birlikte öğrenmiş oluruz.
ERBAKAN DAVASI
Bu köşede 16 Ekim 1996 günü ‘‘DYP MİLLETVEKİLLERİ’’ başlıklı yazım çıkmıştı. Refahyol hükümeti denilen kâbusu yaşadığımız dönemdi. Başbakanlık makamında Bay Erbakan oturuyordu. O yazıda şöyle bir cümle kullanmıştım:
‘‘...Rejim, laiklik ve cumhuriyet düşmanları, Mustafa Kemal Atatürk'e ana avrat söven şerefsizler bu ülkeyi yönetmeye devam etsinler.’’
Demokrasi havarisi geçinen Bay Erbakan -bu cümle için- hem tazminat davası açtı, hem de ceza davası için savcılığa başvurdu. Dilekçe muhteşemdi!
‘‘Başbakan yürütme organının en üst görevlisi olup, Bakanlar Kurulu'nun başıdır. Başka bir deyişle, Türkiye Cumhuriyeti'ni yöneten hükümet olup, başbakan da yürütmenin başıdır. Bu itibarla ‘‘ŞEREFSİZLER’’ nitelemesinde Sayın Erbakan'ın kastedildiği açık ve seçiktir.
Çölaşan'ın bu yazısında Sayın Erbakan'a ‘‘Rejim, laiklik ve cumhuriyet düşmanı, Mustafa Kemal Atatürk'e ana avrat söven ve şerefsiz’’ itham, isnat ve suçlaması yapılmaktadır. Bu tahkir edici nitelemelerin, Sayın Erbakan'ın kişilik haklarını ağır bir biçimde ihlal ettiği şüphesizdir.’’
Hoppalaaaa!.. Bu cümleyi kendi üzerine alınmış. Estağfurullah!..
Mahkeme dün beraat kararı verdi.
Bunların ‘‘demokrasi, insan hakları, fikir özgürlüğü’’ gibi kavramlardan anladığı işte budur. O kavramlar, kendilerinin işine geldiği sürece vardır. Başkaları için asla yoktur.
SABIKALI-SAHTECİ
Sevgili okuyucularım, ne kadar sevmesem de, Tansu-Özer ikilisi için bazen üzülüyorum. Gerçekten üzülüyorum... Çünkü onların avukatlığına soyunan bazı şerefsiz ve haysiyetsiz tipleri görüyorum.
Adam dolandırıcı ve sahteci.
Sahtecilik yaparken, piyasayı dolandırırken suçüstü yakalanmış, Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmış ve bir yıl hapis cezası almış. Cezasını çekip tahliye olmuş.
Devletin kayıtlarında yüz kızartıcı suçlardan tam dört adet ayrı sabıkası var. Bütün belgeler elimizde. Dolandırdığı kişilere yatmakta olduğu cezaevinden yazdığı af dileyen, yalvaran mektupları da elimizde.
Bu yüzsüz yaratık, şimdi Tansu-Özer ikilisi adına ekrana çıkıyor, onlar adına yalan üretiyor. Öte yanda ise Güneş Taner'e yağ çekiyor, iş takibi yapıyor, kredi ayarlıyor ve piyasayı dolandırmaya devam ediyor. Bombası yakında patlayınca göreceksiniz.
Düzmece, baştan sona yalan ve tümü hayal ürünü olan masallar, telefon konuşmaları uyduruyor.
Sabıkalı sahtecide şeref ve haysiyet yok ki, yazdıklarını kanıtlaması için çağrıda bulunalım.
Bir yerden kovuluyor, öbür tarafa yamanıyor! Vaziyeti çok yönlü idare edip yolunu buluyor.
Tansu-Özer ikilisine vallahi çok yakışıyor!
Paylaş