Yenisine bakalım!

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Ecevit'in ANAP-DYP-DSP formülü dün yattı. Kendisine CHP de umut vermeyecek. CHP'ye öneri götürdüğü takdirde ‘‘Hayır’’ yanıtı alacağı kesin.

Böylece, Ecevit'in bu aşamadaki rolü birkaç gün sonra biter ve görevi Çankaya'ya iade eder.

Sonra yenisine bakarız!

Yenisi kimdir, kim olacaktır, zamanı gelince görürüz. Bildiğimiz tek şey, Türkiye bir süre daha hükümet boşluğunu yaşayacaktır.

Çiller dün görüşmeden sonra yaptığı açıklamada, hükümeti kurma görevinin Fazilet Partisi'ne verilmesi gerektiğini ima ediyor ve Demirel'i bu açıdan isim vermeden suçluyordu.

‘‘Milli irade hiçe sayıldı. İtirazımız Ecevit'in şahsına değil, usuledir. Ecevit'in başbakanlığına itirazımız yoktur’’ sözleri başka nasıl açıklanır?

Çiller geniş tabanlı, Meclis'te grubu olan bütün partilerin katıldığı bir hükümet istiyor. Aynı zamanda bağımsız bir başbakan istemiyor. Peki böyle bir hükümeti kim, hangi partinin genel başkanı kuracak?

Örneğin bakanlıkların ve kuruluşların bir bölümü yeniden Fazilet Partisi'ne teslim edilirse, Çiller bunu içine sindirecek mi? CHP ne yapacak, kime ne diyecek?

Pek çok soru açıkta.

*

Bu arada DYP ilginç bir çelişkiye düşüyor. Çiller dün Korkmaz Yiğit'ten söz ederken, onun ‘‘bağımsız yargı’’ olan DGM tarafından tutuklandığını belirtiyor.

Aynı Çiller'in üç milletvekili, Nevzat Ercan, Rıza Akçalı ve Necati Çetinkaya, DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel'i Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na şikâyet edip görevden alınmasını istiyorlar. Bu konuda imzalarıyla bildiri yayınlıyorlar.

Böyle bir olaya Türkiye'de ilk kez tanık oluyoruz. Demek ki, bundan sonra hoşumuza gitmeyen kararlar veren hâkim ve savcıları Kurul'a şikâyet etme ve özellikle bildiri yayınlama yolu herkes için açılıyor! Hele siyasi partiler için!

Şimdi Çiller bu sorunun yanıtını vermelidir:

Eğer DGM'yi dün söylediği gibi gerçekten bağımsız yargı olarak görüyorsa, partisinin milletvekilleri bildiri yayınlayıp bir savcıyı kurula nasıl şikâyet ediyorlar?

Yoksa DYP, yargı üzerinde şimdiden baskı oluşturmaya mı kalkışıyor? Pek yemezler!

O BİR SİYASİ SUÇLUDUR!

Kapatılan Refah Partisi'nin milletvekillerinden İbrahim Halil Çelik, Avusturya'dan Almanya'ya sahte pasaportla geçiş yaparken yakalandı. Kendisi zaten Türkiye'de de aranıyordu. Kaçaktı. Kanundan kaçıyordu.

Ortalıktan kaybolmuş, önce Suudi Arabistan taraflarında umre yaparken görülmüş, sonra izini kaybettirmişti.

Refah'ın eski milletvekillerinden Şevki Yılmaz da halen kaçak. Avrupa'da yaşıyor ama yakalanması bir türlü mümkün olmuyor. Demek ki iyi gizleniyor.

Bunlar böyledir. Bir yanda insanlarımıza her gün ‘‘Müslümanlık’’ nutukları atarlar, vatanı kurtaran insanlara ağızlarından salyalar akarak söverler, öbür yanda ise ceplerinde sahte pasaportlarla gezinip dururlar.

Ben böylelerinin ‘‘Allah bir’’ dediğine bile inanmam... Çünkü her gün inanılmaz yalanlarına tanık olurum. Kendi kişisel ve siyasal çıkarları uğruna bunlar gibi yalan söyleyen bir topluluk, dünyada yoktur.

Bunlar, inançlı ve temiz Müslümanları kandırmanın ustasıdır. Din ticareti en kârlı sektördür. Bol para vardır, avantası iyidir.

*

Avusturya'da yakalanan İbrahim Halil Çelik elbette ki Türkiye'ye iade edilmeyecek... Çünkü o bir ‘‘siyasi suçlu’’ olarak tanımlanacak, çok kısa süre sonra da, büyük olasılıkla serbest bırakılacak.

Refah Partisi, Tansu Çiller'in malvarlığı konusunda soruşturma önergesi vermiş ve Meclis'te Soruşturma Komisyonu kurulmuştu. Çiller Yüce Divan yolcusu olmak üzereydi.

Tam bu aşamada Refahyol hükümeti kuruldu... Ve önergeyi veren dini bütün Müslüman kardeşlerimiz, oylama zamanı gelince 180 derece çark ettiler. Başta Necmettin Bey büyüğümüz olmak üzere, Hanımefendi'yi Refahmatik deterjanıyla bir güzel aklayıp pakladılar.

İbrahim Halil Çelik, bu oylama öncesinde bizim gazeteye gelmişti. Muhabbet ediyorduk. Kendisine dedim ki: ‘‘Önergeyi verdiniz, birkaç gün sonra aklayacaksınız. Allah bu günahı affetmez...’’

Yüzüme şöyle bir baktı...

‘‘Eğer ben bu kadının aklanması için oy kullanırsam şerefsizim’’ dedi.

Birkaç gün sonra Çiller lehine oy kullandı!

Ben de bu konuşmayı burada yazdım. Bir gazeteci arkadaşımla haber gönderdi:

‘‘Emin Bey haklıdır. Söyleyecek bir şeyim yok.’’

Hiç değilse o konuda dürüst davranmıştı.

Şimdi hiç üzülmesin. Avusturya kendisini nasıl olsa yakında serbest bırakır. Rahatına baksın.

İtalya neyse Avusturya odur. İşte Avrupa budur.

ERHAN AKYILDIZ

Gazeteci arkadaşım Erhan Akyıldız dün toprağa verildi. Erhan onurlu, düzgün insandı. Kimsenin adamı olmamış, geldiği yere tırnaklarıyla kaza kaza gelmişti. Paraşütle indirilenlerden değildi.

Eski gazeteciydi... Ama arkasında ona gaz veren görünür ve görünmez güçler yoktu. Medyaya sokulmuş Truva Atı da değildi. Bu yüzden ölümü sonrasında medyatik goygoyculuk, mide bulandırıcı ikiyüzlülük yapamadılar, sahte ağıtlar yakamadılar. Ölümü gazete sütunları arasında sıkışıp kaldı, iki veya üç gazeteci yazı yazdı.

Gerçek bir basın emekçisini daha yitirdik. Allah rahmet eylesin.



Yazarın Tüm Yazıları