GÖRÜŞMELER tam 18 saat sürüyor, sabah 10’da bitiyor. Ne oluyor, ne yapılıyor? Yangından mal mı kaçırılıyor? Evet! Bu evet’in nedenlerini birazdan anlatacağım.
Meclis’te hemen hemen tüm milletvekilleri sıraların üzerinde uyukluyor, cep telefonuyla konuşuyor. Kürsüde konuşanı dinleyen falan yok. Bazıları kuliste çay-kahve içiyor, geyik yapıyor. Oylamalarda içeri girip ellerini kollarını otomatik kaldırıyorlar.
CHP elinden gelen muhalefeti yapıyor ama sayısı yetmiyor.
Çoğu AKP’li ne olduğunu bile bilmiyor. Gözler saatlerde. Herkes bu iş saat kaçta biter hesabında. Sabah 10’da son oylama yapılınca hepsi birden kaçarcasına gidiyor. Son oylamaya tam 115 iktidar milletvekili katılmıyor. Onları çoktaaan uyku basmış, erken gitmişler.
Hakimiyet kayıtsız şartsız milletin ya! Yasama yetkisi Meclis çatısı altında işte böyle kullanılıyor!
***
Bundan sonra ne olacak? Şimdi şu olacaklara bakalım.
1- Cumhurbaşkanı bu yasayı son güne kadar tutup veto edecek.
2- Meclis’teki AKP çoğunluğu tasarıyı bir kez daha aynı yöntemle görüşecek ve aynen kabul edecek.
3- Cumhurbaşkanı’nın 2. kez veto hakkı yok. İster istemez onaylayacak, Resmi Gazete’de yayınlanıp yürürlüğe girecek.
Şimdi gelelim sonraki ve en önemli aşamaya:
Yeni YÖK yasası yürürlüğe girince, Cumhurbaşkanı bu yasayı Anayasa Mahkemesi’ne gönderip yürürlüğün durdurulmasını ve iptalini isteyecek.
CHP de aynı istemle dava açacak.
Top artık Anayasa Mahkemesi’nde olacak.
***
Şimdi de Anayasa Mahkemesi’nde olacaklara bir bakalım. Bu dava ve yürürlüğün durdurulması istemi çok önemli.
Fakat gelin görün ki, Anayasa Mahkemesi böylesine çok önemli konularda kararını çok geç veriyor. Bunun çeşitli nedenleri var. Örneğin başkan ve üyeler bazen yurtdışı geziye çıkmış oluyor! Dolayısıyla dosyalara bakmakta geç kalınıyor.
Bunun somut örnekleri var. TÜBİTAK yasasında böyle oldu. Anayasa Mahkemesi yürürlüğü durdurdu ama geç kalmıştı! Hükümet bütün atamaları yapıverdi!
Benzer olaya ek motorlu taşıt vergisinde tanık olduk. Mahkeme üyeleri eşleriyle birlikte yurtdışı gezisinde idi! Kararı yine geciktirdiler. Yürürlüğü durdurdular ama geçmiş olsun! Son ödeme gününe yetişmedi. Yasadışı vergiyi ödemeyen kazançlı çıktı, ödeyenler ise karar geriye doğru yürümediği için nasihat aldı.
***
Bu durumda gerek Cumhurbaşkanı ve gerekse CHP’ye düşen çok önemli bir görev var:
Anayasa Mahkemesi’ne başvuru dilekçelerini şimdiden hazırlamak ve YÖK yasası yürürlüğe girer girmez, zamandan kazanmak için başvuruyu derhal yapmak...
Ve Anayasa Mahkemesi’ne düşen bir görev var. Başvuruları derhal, geciktirmeden gündeme alıp görüşmeye başlamak.
(Gündeme alma konusunda tek yetkilinin Mahkeme Başkanı Mustafa Bumin olduğunu belirteyim).
Bu işin gecikmeye tahammülü olmadığını herhalde -geçmişte yaşananlardan öğrendiklerini varsayarak- anlamış olmaları gerekir.
***
Şimdi biraz da işin siyasal boyutuna bakalım. Bütün bu süreçten, yaratılan gerilimden, Türkiye’ye verdirilen büyük zarardan kim ‘kazançlı’ çıktı? AKP!..
Türkiye kaybetti, iktidar kazandı. Çünkü...
Varsayalım Anayasa Mahkemesi ‘bu yasa Anayasa’ya uygundur’ dedi. YÖK’ü ele geçiren ve imamların önünü açan AKP kazançlı!
Varsayalım Anayasa Mahkemesi ‘bu yasa Anayasa’ya aykırıdır’ dedi ve yürürlüğü durdurdu. (Sonra da iptal etti). Bu durumda kim kazançlı? Yine onlar!
Yazı da gelse AKP, tura da gelse AKP!
Yürürlük durdurulduğu takdirde kendi kamuoyuna şöyle diyecekler: ‘Valla beyler biz elimizden geleni yaptık. Asker masker, sivil mivil, laiklik maiklik dinlemedik, yasayı apar topar geçirdik. Din ticaretini başarıyla uyguladık. Ama yargı önümüzü kesti. Kusura bakmayın...’
Oynanan ucuz oyun buydu. (Ama oyun bitmedi. Daha ilk perdeyi izledik).
Ülkeyi gerdiler, ekonomiyi altüst ettiler, kendi sularını ısıttılar. Karşılığında seçmene selam sarkıttılar.