Adına Suriye denilen ve sınırları emperyalistler tarafından Birinci Dünya Savaşı sonrasında bastonla çizilen ülke, Abdullah Öcalan’ı yıllarca Şam’da besledi, koruyup kolladı ve üzerimize saldı.
Türkiye, elebaşı Suriye’de yaşayan bu terör nedeniyle 35 bin insanını yitirdi.
Bunlardan altı binden fazlası şehitlerimiz.
PKK terörünün 1984 yılından bu yana ülkemize parasal maliyeti 200 milyar doları geçti. On binlerce cenaze, yüz binlerce insanımızın çektiği ve şimdi de çekmekte olduğu çileler, eziyet, göçler, işsizlik, sefalet de cabası.
Sonuçta Öcalan yakalandı ve biz ne yazık ki Suriye defterini kapadık.
Oysa Suriye bizden özür bile dilemedi. Hiçbir Türk hükümeti, bir kez olsun özür dilenmesini bile bunlardan isteyemedi. Bu, bizim içimizde bir yaradır.
* * *
Başbakan bugün Fenerbahçe takımıyla birlikte yine Suriye’ye gidiyor. Halep’te stadyum açılışı varmış! Bu arada Suriye devlet başkanı ve başbakanı ile de "dostluk görüşmeleri" yapacakmış!
Bu görüşmeleri yapacağı salonlara, odalara girdiğinde çevresine iyice bir baksın bakalım. Acaba duvarlarda Suriye haritası asılı mı?
Asılı ise Hatay ve İskenderun, Suriye sınırları içerisinde mi gösteriliyor?
Görülmesin diye onları o gün kaldırmış olabilirler. Görüşmelerde o terbiyesizliği göremeyebilir. Bu durumda Tayyip Bey’e bir önerim olacak. Danışmanlarına bu sabah emir versin ve www.syriatourism.org sitesine girip bu haritaları tıklamalarını istesin.
Suriye devletinin resmi sitesinde harita rezaletini gözleriyle görecektir... Ve gerekeni mutlaka yapacak, bizi de bilgilendirecektir!
Türkiye Cumhuriyeti büyük devlettir. Dostluğa, iyi ilişkilere kimse itiraz edemez. Ama bir taraf size sürekli saygısızlık yapar ve siz bunları hükümet olarak görmezden gelirseniz, içinize sindirirseniz, yakışık almaz. Ülkenizi kendi ellerinizle küçük düşürmüş olursunuz.
Öcalan’ı yıllarca besleyen Suriye’ye özür diletemediniz, hiç değilse şu harita olayını gündeme getirin de, daha fazla küçülmeyelim. Herhalde Halep stadının açılışından daha önemlidir.
Toprağa tohum atınca olmuyor
BAŞBAKAN pazar günü Eskişehir’de bazıları yıllardır çalışan fabrikaların ve tesislerin açılışını yaptı!.. Ve konuştu:
"Biz Türkiye’nin her iline üniversite kurmak istiyoruz. Üniversite kurmak hükümetin işidir. Buna karşı çıkanlar, üniversite kurmak önemli değildir, önemli olan oralara öğretim üyesi (üniversite hocası) bulmaktır, diyorlar. Oralara öğretim üyesi gönderecek kurum YÖK’tür. Eğer yetiştirip gönderemiyorsa, bir yetiştiren çıkar." (Acaba kim!?)
Bu nasıl mantıktır? Türkiye’de iş bekleyen binlerce, yüzlerce yetişmiş öğretim üyesi mi var? Tayyip Bey’in söylediğinin tam tersine, göstermelik üniversite açmak kolaydır da, hoca bulmak zordur. Birkaç bina yapar, yanına bir yurt açar, tören düzenleyip "İşte ilinize üniversite açtık muhterem hemşerilerimiz, şimdi verin oyları bize" diyebilirsiniz! Bu yolla insanları kandırabilirsiniz.
Ama orası üniversite olmaz. Türkiye’de bugün öyle üniversiteler var ki -isim vermek istemem- sadece ismi üniversitedir.
Oralarda yeterince hoca yoktur, kadrolar eksiktir, itibarı ve saygınlığı yoktur.
İlköğretim okullarında, liselerde bile öğretmen açığını gideremeyen bir yönetim, "her ile bir üniversite" kapsamında yüzlerce, belki binlerce üniversite hocasını nereden bulacaktır? Yurtdışından ithal mi edecektir?
Üniversite hocası yetiştirmek kolay iş midir? Bilim adamları bugünden yarına, bir düğmeye basınca yetişir mi?
Bu, çim tohumu değildir ki bugün toprağa at, gübresini ver, biraz sula ve bir ay sonra yeşersin!
Üniversite kurmak ciddi iştir.
Dünyanın hiçbir ülkesinde elde yeterli bilim kadroları olmadan üniversite kurulmaz. Kurulursa göstermelik olur.
Ayıp olur, devletin milletin parasıyla oy avcılığı olur.