SEVGİLİ okuyucularım, adamlar ‘bayram kutlama’ bahanesinin ardına sığınıp Türk bayrağını yerlerde sürüklediler, yırtmaya ve yakmaya kalkıştılar. Hiç merak etmeyin, AB uyum yasaları gölgesinde daha neler neler yaşayacağız!
Pazar günü nevruz kutlamaları yapılırken bazı tipler hiç utanıp sıkılmadan, hem de medyanın önünde Abdullah Öcalan’ın kız kardeşinin elini öpüyordu.
Bazıları kürsüden ‘Sayın Öcalan’ diye nutuk atıyordu.
Sonra bu tipler, bayrak rezaleti ayyuka çıkınca ‘o bayrak bizim de bayrağımız, saygı göstermeliyiz’ demesinler mi!
Oysa o bayrağı yok etmek için yıllar boyu didinen, 35 bin Anadolu insanının kanına giren katilin en büyük savunucusu onlardı. İş büyüyünce korkan da yine onlar oldu.
***
Ülkemizin dört bir yayında meydanlarda, caddelerde Öcalan posterleri açılmıştı, birileri onun lehine slogan atıyordu.
Polis ürkekti, sessizdi. AB uyum yasaları nedeniyle polis sindirilmişti. Müdahale edemiyordu. Ettiği takdirde başına neler geleceğini, açığa alınıp aç kalacağını biliyordu.
Diyarbakır’da yapılan nevruz kutlamalarına Ankara’daki Norveç büyükelçisi de katılmıştı. Yanında başka Norveç vatandaşları ile bazı yabancılar vardı. Bu yabancılar elleriyle ‘zafer işareti’ yapıyordu.
Neyin zaferi, kimin zaferi?
Norveç Büyükelçisi ise ‘Bu gösteriler çok olumlu, demokratikleşmenin giderek arttığını gösteriyor’ diyordu.
Adamların bu tavrına karşın bizim hükümetten, diplomatlardan hiçbir tepki yoktu. Niçin?..
Çünkü Avrupa korkusu dağları bürüdü, tamamını esir aldı. Öyle olmayanlar ise ses vermekten korkuyor.
***
Şimdi bir düşünelim! Varsayalım ki Norveç’te bir bölücü terör örgütü var ve belli bir günde meydanlarda onun posterleri, pankartları açılıyor. Örgütün başı için sloganlar atılıyor... Ve Oslo’daki Türk Büyükelçisi de o mitinglerde bazı Türk vatandaşlarıyla birlikte yer alıyor. Üstelik övgü dolu sözler söylüyor!
Herhalde Norveç birbirine girer, Türkiye’ye protesto notaları verilir ve büyükelçimiz ertesi gün sınırdışı edilirdi.
Soruyorum: Türkiye Cumhuriyeti niçin bu kadar kişiliksiz, tepkisiz oldu? Bu nasıl bir devlet yönetimidir?
Kimden korkuyoruz, niye korkuyoruz? Biz korktukça adamların üzerimize daha beter geldiğini, bizimle kedinin fareyle oynadığı gibi oynadığını görmüyor muyuz?
Aslında bunları yazarken utanıyorum.
Ama gerçekler ne yazık ki böyle.
***
Bayrağımız pazar günü ayaklar altında çiğnendi.
Yine hiçbir kişi ve kurumdan ciddi bir tepki gelmediğini salı günkü yazımda açıkça yazdım.
Aynı gün hükümetten ve Genelkurmay’dan birbiri ardına tepkiler, açıklamalar, bildiriler geldi!
Aradan net iki gün geçmişti!
Devletin ve bizi yönetenlerin çarkı doğrusu çok hızlı çalışıyordu!
***
Şimdi bir başka acı gerçeğe bakalım. Pazar günü nevruz bahanesiyle bunca olay yaşadık. Yakalanan kaç kişi var?
Hükümet sayısını açıklasın.
Biz gazeteciyiz. Görevimiz bir şeyler yazmak. Yeni yasa uyarınca 1 Nisan tarihinden itibaren pek çok konuda karşımıza yasaklar ve sansür çıkacak. Hapis cezası alıp içeri gireceğiz.
Ama Türk bayrağını çiğneyenler, PKK pankartları açıp Öcalan sloganları atanlar hep özgür olacak...
Çünkü onların arkasında en büyük destekçileri AB var.
Polisimiz onların yaptığını seyredecek, biz gazetecileri ise evden veya gazete bürosundan alıp götürecek.
Tekrar ediyorum:
Bu yazıyı utanarak yazdım. Ama gerçekler böyle.
Türkiye Cumhuriyeti’ni sorumsuz ellerinde bu durumlara düşürenler utansın.