Üzerine alınmış!

ANKARA’da Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görev yapmakta olan Melih Gökçek isimli şahıs, 27 Mart 2004 tarihli yazım için bana iki ayrı dava açmıştı. 28 Mart 2004 yerel seçimlerinden bir gün önce yazdığım yazının başlığı şöyleydi:

"Oyumuz Hırsıza, Yüzsüze."

Özetle şunları yazmıştım:

"Bizim ünlü hırsız başkanlığa aday. Her yeri soydu soğana çevirdi. Halkın parasını yandaşlarına akıttı. Adam en büyük hırsızdı. İhaleleri yandaşlarına verir, bir trilyonluk maliyeti düzmece belgelerle üç trilyona çıkarır, avantanın bir bölümünü cebe atıp güvendiği adamlar üzerine bankaya yatırır, ötesini yandaşlarına dağıtırdı. Beldenin en değerli yerlerine ortaktı ama hisseler başkalarının üzerineydi.

Adam en büyük yüzsüz, en büyük yalancı idi. Sağda solda konuşur, kendisine nasıl hakaretler edildiğini, kazandığı davaları ağzının sularını akıtarak anlatırdı.

Hiç utanması yoktu. Dün sövdüklerini bugün ’lider’ kabul eder, dün alay ettiklerinin önünde el pençe divan durmaktan sıkılmazdı.

Ama hakkını verelim, adam ayarlamakta ustaydı. Karakol polislerinden yargı mensuplarına, bürokratlardan büyük işadamlarına kadar pek çok kimseyi kafakola almıştı. Üst düzeydekilerin yakınlarına ihale verip köşeyi döndürür, kenar semtlerdeki fakir fukarayı bir çuval patates, üç kilo bulgurla tavlamayı becerirdi.

Hırsızlığın hesabını hiç kimse soramamıştı. Çünkü elinde pek çok kimseyle ilgili pek çok kaset vardı.

Bir yanda Müslümanlık numarası yapar, öte yanda çaktırmadan votka çekerdi.

Devletin, milletin ve halkın parasını kendi kişisel çıkarları için harcamış, malı götürmüş, yiye yiye doymamıştı. Kendisine hakaret edilmesinden zevk duyar, kazandığı paraları sayardı. Gelmiş geçmiş en büyük hokkabaz buydu.

Böylesi ideal başkan olur! Yarın
(yerel seçim günü) oylarımız bu gibilere verilmeli!"

* * *

Bir gün sonra yerel seçim yapılacak ve ben genel anlamda bir yazı yazmışım!

Yazıda hiç kimsenin ismi geçmiyor.

Kimi tanımladığım belli değil. Genel bir tanımlama yapıyorum ve "yarın oylarınızı böylelerine vermeyin" demeye getiriyorum.

Yazarken düşünmüştüm: Bu yazdıklarımı üzerine alınan olur mu? Hiç sanmam ama yine de belli olmaz ki!..

Ve "sürpriz" bir süre sonra patladı.

Ankara Büyükşehir belediye Başkanı Melih Gökçek boş durmadı ve beni savcılığa şikáyet etti. "Bu yazıda beni tarif ediyor" diyerek hakkımda ceza davası açılmasını istedi.

Ayrıca hakkımda aynı gerekçeyle, bir de 100 milyarlık tazminat davası açtı. Gerekçesi aynıydı:

"Bu yazdıklarıyla beni kastediyor, beni tarif ediyor."

70 milyonluk ülkede bir başka Allah’ın kulu çıkıp bu yazdıklarımı üzerine alınmamıştı. Yerel seçimlerde adaylığını koyan belki on bin belediye başkan adayı vardı. Her biri çeşitli partilere mensuptu. Bir tanesinin bile aklına "sen beni yazdın, beni tarif ettin, senden davacıyım" demek gelmemişti.

O bir kişi hariç!

* * *

Mahkemelerde avukatımız Şükrü Evrim İnal’la birlikte savunma yaptık. Ceza davasında Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi beraat kararı verdi. Bu karar Yargıtay tarafından onanıp kesinleşti.

Önceki gün Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde tazminat davası da sonuçlandı. Dava dilekçesinde, benim o yazımla kendisinin "şeref ve haysiyetine saldırıda bulunduğumu" iddia ediyordu.

Mahkeme, bu şahıs tarafından açılan davayı reddetti.

Yazımda hiçbir isim geçmiyordu.

Nasıl olmuştu da, o yazdıklarımı üzerine alınmış, kendisini tarif ettiğimi iddia edebilmişti!

Hayret vallahi!

Ne ben anladım, ne de başkaları!
Yazarın Tüm Yazıları