Ünlü olmanın kolay yolları

HEMEN her insan günün birinde "ünlü" olmayı ister. Hangi meslekte olursa olsun, hangi işi yapıyorsa yapsın, isminin duyulup herkes tarafından bilinmesi -bazı istisnalar dışında- herkesin amacıdır.

Ünlü olmanın güzellikleri vardır, aynı zamanda zorlukları vardır.

Örneğin, magazin alanında ünlenmek isteyen bir bayansanız, kuralları bellidir! (Burada yazarsam ayıp olur. Bilenler bilmeyenlere öğretsin!) O kuralları yerine getirmezseniz hiçbir şey olamazsınız.

Öteki ülkelerde nasıl olduğunu doğrusu pek bilmiyorum.

Ama Türkiye’de ünlü olmak epeyce kolaydır. Yeter ki kafayı çalıştırmayı bilin, arkanızda biraz da medya desteği olsun!

Son yıllarda yeni bir moda peydahlandı! Örneklerle götüreyim.

Varsayalım ki, ismi cismi bilinmeyen bir yazarsınız. Ya da üniversitede ders veren bir hocasınız.

İsminizin duyulmasını, sıçrama yapmayı, ünlü olmayı istiyorsunuz. Bu takdirde işin kolayı var!

Bir kitap yazacaksınız. (Ya da bazı gazetelerde yazılar.) Bu kitabın ve yazıların bilimsel, edebi, mesleki, gazetecilik açısından falan hiçbir değeri olmayacak.

Onun değerini sizin "keskin zekánız" ve size destek sözü veren çevreler yaratacak. Seçenekler belli:

1- Atatürk’e hakaret edecek, aşağılayacaksınız.

2- Türklüğe hakaret edip aşağılayacaksınız.
(Ya da aynı doğrultuda şeyleri ekran konuşmalarında, seminer ve panellerde söyleyeceksiniz.)

3- Ancak bunları yazmanız veya söylemeniz yetmez. Eğer mümkünse, hakkınızda dava açılmasını sağlayacaksınız.

Bu son aşamaya ulaşırsanız savcılık sizi çağırıp ifadenizi alacak. Bu da yetmez! Mutlaka dava açılmalıdır! O nedenle savcılık ifadenizde yazdıklarınızın arkasında olduğunu söyleyecek ve şöyle diyeceksiniz:

"Ben AB Türkiye’sinde fikir ve ifade özgürlüğümü kullandım."

Dava açılınca mahkemeye çıkacaksınız. Bunlar olurken medyaya ve yandaş "liberal" kuruluşlara, insan hakları derneklerine, yabancı temsilciliklere ve AB yetkililerine haber salıp adliyeye gelmelerini, kalabalık yaratmalarını sağlayacaksınız. Oraya karşıt görüşlüler de gelecek, itiş kakış olacak, belki kavga çıkacak. Harika!

O günden başlayarak kitabınız (ya da yazınız, sözleriniz) ve dolayısıyla isminiz gündeme gelecektir. İsminiz ekranlara ve sayfalara taşınacak, medya sizinle söyleşiler yapacak, hakkınızda yazılar yazılacaktır.

Piyasaya aylar önce çıkan ve beş para etmeyen kitabınız bir anda herkesin diline düşecektir! Satış artacak, kitap geliriniz de artacaktır.

Ama en önemlisi, isminiz tanınacaktır. Bu da, ünlü olduğunuzun somut göstergesidir! Şimdi herkes sizin ikinci kitabınızı, ya da bundan sonra ne söyleyeceğinizi merakla bekleyecek, Atatürk’e, Türklüğe hakaret etmenin ödülünü bu yollarla almış olacaksınız.

Dahası can sağlığı!

Bu da kesmezse toplantılarda konuşma yaparak ve aynı şeyleri "fikir ve ifade özgürlüğü" maskesinin ardına sığınarak söyleyebilirsiniz.

Tepki göreceksiniz, karşılığında posta koyacaksınız, birileri sizi "kahraman" ilan edecek...

Kutlarım!.. Sıfırdan başladınız. Yakın çevreniz dışında ne kimse isminizi bilirdi, ne başka bir şeyinizi. Bir anda ünlü olmayı başardınız! Türkiye’de bu kadar kolaydır.

* * *

Bu yazdıklarım için "şaka yaptım" demek isterdim. Ama yapmadım, ülkemizin çok acı bir gerçeğini dile getirdim.

Ardına sığınılan kavram "fikir ve ifade özgürlüğü"...

AB
’nin olmazsa olmaz kuralı! Sığınacaksınız bu kavramın ardına ve istediğinizi söyleyeceksiniz.

Adam çıkıyor ekranlara ve konuşuyor:

"Biz Türkiye’nin federasyon olmasını istiyoruz. Türk bölgesi ile Kürt bölgesi ayrılmalı, herkes kendini yönetmeli."

Bu kavram önemlidir, ne istiyorsan söyleyeceksin!

Ünlü olmak hem maddi, hem de manevi kazanç getirir.

Hele hele "Bir milyon Ermeni, 30 bin Kürt kestik" diye demeçler verip konuşmalar yapın, kitaplarınızda Atatürk’ü aşağılayın, birkaç kez mahkeme önüne çıkıp ifade verin, arkanıza ABD ve AB desteğini alıverin, vallahi Nobel Edebiyat Ödülü bile kazanırsınız.

Elin adamı geçmiş zamanda ünlü olmak istiyormuş, gidip zemzem kuyusuna işemiş, ünlü olmayı başarmış!

Zemzemcinin zamanında bugünkü olanaklar yoktu, şimdi ünlü olmak çok kolay!
Yazarın Tüm Yazıları