Paylaş
Ülkücü hareket özellikle 1960'lı ve 70'li yıllarda büyük yanlışlar içindeydi. Sol çetelerle birlikte içlerinde ülkücülerin yoğun olduğu sağ çeteler oluşmuş ve Türkiye birbirine girmişti.
Her mahalle, her sokak ve her kuruluş belli görüşe mensup kişiler tarafından tutulurdu. Sokaklarda patır patır adam vurulurdu.
Polis dahil, bütün kamu kuruluşları da ikiye ayrılmıştı.
Ülkücü-devrimci.
Cezaevleri iki taraftan genç insanlarla doluydu. Gazeteci olarak cezaevlerine girip söyleşi yaptığım bu çocuklar, aslında pırıl pırıl insanlardı.
Adam öldürmüştü. Elinde çay tepsisi ile yanıma gelir, bir çay daha ikram etmek için ne diller dökerdi.
Kahve taramıştı. ‘‘Abicim, abicim’’ diye yanımda dolanır, yaşam öyküsünü anlatırdı.
Bu çocukların bu suçları işlemiş olduklarına inanmazdım. Ama işlemişlerdi. Kendileri de zaten -özel sohbetlerimizde- çoğu zaman inkâr etmezlerdi.
* * *
Gel zaman git zaman, devir değişti. 12 Eylül 1980 İhtilali, bu gençlerin çoğunu içeri attı. Bunlar cezaevlerinde çürüdüler. Elebaşılara ise hiçbir şey yapılmadı.
Cezaevlerinden çıkan çoğu ülkücü, soluğu mafyanın kucağında aldı. Bunlardan bir bölümü çek senet tahsilatına, bir bölümü diğer karanlık işlere giriştiler.
Ama bir isim vardı ki, ağırlığını koyup özellikle 1990'lı yıllarda, emrindeki ülkücüleri frenledi ve sokağa salmadı.
Alparslan Türkeş.
Onu seveniniz vardır, sevmeyeniniz vardır. Ama bir gerçeği herkes bilmelidir. Son yılların Türkeş'i, geçmişteki Türkeş değildi.
Eski günahlarından arınmış sağduyu sahibi bir insan, bir genel başkan olmuştu.
Son demecini bir nişan töreninde UBA kamerasına vermişti:
‘‘Türkiye, büyük Atatürk'ün yolundan gitmelidir.’’
Birkaç saat sonra öldü.
* * *
MHP'nin içi, Başbuğ'un ölümünden sonra karıştı. Ortaya çeşitli kesimler ve gruplar çıktı. Genel başkanlık yarışında ve yapılan kongrelerde, birbirlerine sopalarla giriştiler.
Bölünmenin nedenini bir gün Tuğrul Türkeş'e sordum, şöyle dedi:
‘‘Partide Türkeş soyadına tepki duyanlar vardı ama babamın sağlığında sesleri çıkmazdı. Ölümünden sonra ortaya çıktılar.’’
Gelişmelere şöyle bir baktığımızda, MHP'nin Türk siyasetindeki ağırlığını giderek yitirmekte olduğunu görüyoruz. Parti bölünmüş, aralarına büyük kırgınlık girmiş durumda.
Devlet Bahçeli veya başkaları bunu düzeltebilir mi? Sanmıyorum.
Bakınız, Seval Türkeş diyor ki: ‘‘Mafya MHP'nin içine girmiştir. Türkeş bu partiyi mafyacılık oynansın diye kurmadı.’’
Bu sözlerin doğru olup olmadığını bilemem. Ama ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
* * *
Bütün bunların sonucunda, dışarıdan birileri de miras kavgasından pay koparmak için devreye girmeye kalkışıyor! MHP'nin en büyük ‘‘müşterisi’’ olarak şu anda Tansu'yu görüyoruz. DYP yetkilileri de bu durumu zaten doğruluyor. Hakan Akpınar arkadaşım bu gerçeği DYP'nin içinden yakalamış. Tansu, parti yöneticilerine şöyle diyor:
‘‘MHP bize en yakın parti. Seçimde ittifak yapabiliriz. Her yerde MHP tabanına seslenmeye çalışın.’’
Tansu kendince uyanıklık ediyor... Çünkü Tansu, kendine bir ‘‘Servet bekçisi’’ arıyor!
Bunun için ülkücülerden daha iyisini bulabilir mi? Kendince bu hesabı yapıyor ve onlara çağrıda bulunuyor.
Karanlık servetinin bekçiliğini ülkücülere yaptırmayı, gerekirse bu amaçla onları sokakta bile kullanmayı amaçlıyor.
Hadise bu kadar basit!
Kocasıyla birlikte ismi bin tane yolsuzluğa bulaşan, inanılmaz servetindeki karanlığın hesabını veremeyen, Meclis'te Refah'lı milletvekillerinin kelle hesabıyla aklanmayı başaran Tansu, şimdi yeni oyunlar peşinde. Kendince taktik geliştiriyor:
1- Refah kapatılırsa, onun oylarından pay kapmak!
2- MHP'ye göz kırpıp onları kendine çekmek!
* * *
Bunlardan en vahim olanı, ülkücü kesimi servet bekçisi olarak kullanmak. Bundan bir süre önce bu doğrultuda bir yazı daha yazmıştım. Muharrem Şemsek aradı ve ‘‘Biz hiç kimsenin servet bekçisi olmayız’’ dedi.
Koşullar öyle gelişir ki, o kadınla yapılacak bir seçim ittifakı, MHP'yi ister istemez onun servetini savunmaya iter. Olacağı da budur.
Tansu-Özer ikilisine destek vermek eğer MHP ve ülkücülere kalacaksa, yazıklar olsun onlara.
Sokaktaki fakir fukara ülkücü, bunların Amerika'ya transfer ettiği milyonlarca doların nasıl gittiğini, Amerika'da edindikleri evlerin, apartmanların, otellerin ve iş merkezlerinin nasıl ve hangi yöntemlerle alındığını şöyle bir düşünsünler.
Kime destek vereceklerini şöyle bir gözden geçirsinler!
Aynı şeyi MHP yönetimi de yapsın.
Tansu kendi kendine bir oyun oynuyor, paçasını kurtarmaya çalışıyor... Çünkü yakında hesabını adalet önünde verecek. Ortaya inanılmaz dosyalar çıkıyor.
MHP, sakın Tansu-Özer ikilisine stepne olmasın. Yazık eder.
Paylaş