BÜYÜK devlet adamı Binali Yıldırım dün burada kendisine yazdığım mektubu okumuş. ‘Sakın istifa etme haaa’ diyordum!
Sözümü dinleyip istifa etmediği için kendisine Türk milleti olarak teşekkür borcumuzu burada yerine getirmek istiyorum! Ulaştırma Bakanı dediğin işte böyle olur! Helal olsun!
Sevgili okuyucularım, iki gün önce bir tren kazası daha yaşadık. İdarenin sorumsuzluğu, altyapı eksikliği ve rezalet bütün boyutlarıyla ortaya çıktı. Peki bütün bunlardan sonra TCDD Genel Müdürü olan Süleyman Karaman isimli şahsın bir şey söylediğini, bir açıklama yaptığını, hatta zahmete girip kaza yerine gittiğini duydunuz mu? Yooo!
Ya büyük devlet adamı Binali Yıldırım? O bir şey söyledi mi? Kamuoyuna bilgi verdi mi? Yooo!
İkisi de ortalıkta yoktu... Çünkü Recep Tayyip Bey kendilerine direktif vermişti: ‘Konuşmayın, tepemi attırmayın.’
Her ikisi de geçmişte Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde emrinde çalışmış memurlar. Recep Bey taaa oralardan bunların elini tutmuş, birini bakan, ötekini genel müdür yapmış. Nasıl konuşsunlar yani!
Başbakan önceki gün Gürcistan dönüşünde, kendisine son tren kazasıyla ilgili bir soru sorulduğunda şöyle dedi:
‘Ulaştırma Bakanı’nın açıklaması yeterlidir.’
Bir öğrenseydi, Ulaştırma Bakanı acaba hangi açıklamayı yapmış!
Bu kez hiçbir gazeteci kendisine ‘Bakan istifa edecek mi?’ diye soramadı... Çünkü sorulsaydı, gelecek yanıt belliydi:
‘Haddinizi bilin!’
Son iki tren kazası, Türkiye’de bazı şeylerin hálá farkında olmayan milyonlarca insanımızın gözünü açmış olmalı. Ülkemiz işte böyle yönetiliyor.
Bu kafalarla, bu anlayışla.
OSMAN ÖCALAN, AB’YE GÜVENİYOR
Osman, Abdullah abisinden kopmuş, yeni bir parti kurmuş. Abisi İmralı’da her seferinde avukatları aracılığı ile kendi kamuoyuna ‘savaş ve ayaklanma çağrıları’ yapıyor.
Türk devleti, ‘denetimi’ altında yapılan bu görüşmelerde bu inanılmaz çağrıların yapılmasına her nedense (!) göz yumuyor. Bu çağrılar PKK’nın Almanya’da yayınlanan gazetesinde ve Avrupa’dan yayın yapan televizyonlarında çarşaf çarşaf yer alıyor.
Acaba Apo’ya verilen bu anlamsız ve inanılmaz özgürlüğü AB mi istiyor?
Bence öyle. Başka bir koşulda bu rezalete göz yumulması, yol verilmesi mümkün olamaz.
* * *
Şimdi size terörist Osman Öcalan’ın dünkü sözlerinden bir bölümü aynen aktarıyorum. AB gerçeklerini, AB’ye kimlerin umut bağladığını lütfen iyi görün:
‘Ordu ve devlet bürokrasisinde etkili olan ulusal-devletçi Kemalist (Atatürkçü) eğilim, demokratikleşmeyi (Kürtçülüğü) engellemektedir.
Demokratikleşme eğilimi AB’ye üyelik sürecinin hızlanmasıyla birlikte daha fazla etkinlik kazanacak, devletçi-Kemalist eğilim marjinalleşme (giderek saf dışı olma) durumunu yaşayacaktır.’
Adına ‘demokratikleşme’ denilen kavram Kürtçülerin, PKK yandaşlarının indinde kendilerine her türlü özgürlüğün sağlanması.
Aynı durum ülkemizdeki İslamcı-şeriatçı-laik cumhuriyet düşmanı kesim için geçerli.
Bunların bütün amacı AB sürecinde büyük kazanımlar elde etmek. Kürtçüler ve İslamcılar, bölücü-şeriatçı akımlar her açıdan özgür olacak!
Atatürkçülük, Kürtçü ve İslamcı kesimin gözündeki en büyük tehlike! Atatürkçülük bu yüzden onların en büyük düşmanı.
AB süreci hızlandığında bu iki kesim için AB iyice bastıracak.
‘Fikir ve ifade özgürlüğü’ kavramının ardına sığınıp istediklerini yapacaklar. Türk Silahlı Kuvvetleri, toplumun en çok güvendiği kurum, zaten saf dışı bırakıldı. AB sürecinde bu daha da hızlanacak ve hiçbir kurum ses veremeyecek. Meydan iyice boşalmış olacak.
Evet, yukarıda yer verdiğim itiraflar Osman Öcalan’a ait. Onlar bile umudu AB’ye bağlamış durumda.
Ders çıkaran çıkarır, çıkarmak istemeyen ise ‘yaşasın AB, bize AB gerekir’ çığlıkları atmayı sürdürür. Karşılarında takla atmaya devam ederiz.
Bu gidişin kimlere hizmet edeceğini bilerek, ya da bilmeyerek!