ANAYASA hükmü uyarınca, İçişleri, Adalet ve Ulaştırma bakanları seçimden üç ay önce istifa etmek zorunda. Yerlerine "tarafsız" bakanlar atanıyor. Tarafsız sözcüğünün anlamı ne?
Herhangi bir partiye kayıtlı olmayan, göbek bağı bulunmayan.
Şimdi bu üç bakanın yerine üç adet "tarafsız (!)" atandı. Elbette AKP’ye kayıtlı değiller ama bunların tarafsızlığını 10 yaşında çocuğa sorsanız güler.
Adalet Bakanlığı’na atanan Müsteşar Fahri Kasırga, dört dörtlük bir AKP’li. Cemil Çiçek’in sağ kolu olarak görev yaptı.
Ulaştırma Bakanlığı’na atanan Denizcilik Müsteşarı İsmet Yılmaz da öyle. Denizcilik Müsteşarlığı’nda AKP toplantıları yaptıran, devletin binasını AKP il ve ilçe örgütlerinin toplantılarına açan ve delegelere ikram yaptıran biri. İkram ve ağırlamayı yapanlar da kendi emrindeki kamu personeli. (Bakınız 14 Aralık 2006 tarihli yazım.)
İçişleri Bakanlığı’na ise Kayseri Valisi Osman Güneş atandı. Abdullah Gül’ün yakını. İktidarın güvenilir valisi.
Anayasa ile böyle oynamak, Anayasa hükümlerini kötüye kullanmak kimsenin haddine değil.
Ya bu hüküm kaldırılsın ya da o bakanlıklara bundan sonra hangi iktidar gelirse gelsin, gerçekten tarafsız birilerini getirsin.
Bu üç yeni bakanın tarafsız (!) olduğunu iddia eden biri varsa çıksın ortaya, iddiasını savunsun.
BAKAN DEDİĞİN BÖYLE OLUR!
BİRKAÇ hafta önce yazmıştım. Benim gönlümde özellikle iki adet cumhurbaşkanı adayı (!) vardı. Bülent Arınç ve Atilla Koç. Bunların ikisi de Türk devletinin başına geçmeyi çoktaaan hak etmiş olan devlet adamlarımızdı! Fakat ABdullah Gül dahil hiçbirine kısmet olmadı.
Devlet adamı Atilla Koç dün uykuda olmadığı ve horlamadığı bir anda, birdenbire esip gürledi:
"Bir kedi için farenin iki adet olması daha zevklidir. (Seçimden sonra Meclis’e girecek muhalefet partileri için söylüyor!) Şu anda (sekiz milletvekili olan) Aydın’da 5.5 milletvekilliği bizim için garanti. Bizim (seçim için) çalışmamıza gerek mi var? Islık çalıp gezeceğiz."
Uykusu bitmiş, horlaması kesilmiş, kendine gelmiş ve konuşuyor. İnşallah ağzından çıkanı kulakları duyuyordur!
Fakat Aydın halkı bu Atilla Koç ve partisine seçimde öyle bir şamar vurur ki, hepsi birden feleğini şaşırır.
Kedinin farelerle oynamasının, ıslık çalıp gezmenin ne olduğunu o zaman anlarlar ama iş işten geçmiş olur.
İŞİN CİDDİYETİNE BAKIN!
EĞER plan tutsaydı, bu ABdullah Gül başımıza cumhurbaşkanı seçilecekti. Nehir tersine aktı, plan yattı.
Beyefendi geçtiğimiz pazar günü cumhurbaşkanlığı adaylığından çekildiğini kendi ağzıyla söyledi.
Bu çekilmeye kendisini birileri mi zorladı? Hayır.
Bu çekilmeyi kendi özgür iradesiyle -mecbur kaldığı için- yapmadı mı? Evet.
Fakat gelin görün ki, sözlü olarak söylediğini yazılı olarak yerine getirmiyor. Adaylıktan vazgeçtiğini imzasıyla Meclis Başkanlığı’na bildirmiyor. Dolayısıyla turlar sürüp gidiyor, herkesin zamanı boşa harcanıyor.
Adaylıktan çekilme dilekçesini bugün verecekmiş!
Belli ki partisi ve Tayyip abisi kendisine "Çekilme dilekçesini birkaç gün daha beklet de biraz zaman kazanalım" diye direktif verdiler.
Tek adayımız da bunu içine sindirdi, emri yerine getirdi.
Şimdi sormak gerekiyor:
En azından siyasi ahlak kurallarına uymayan, milleti ciddiye almayan, Meclis’i oyalayan bu davranışı sergileyen biri, Türk devletinin başına geçse neler olurdu?
Türkiye’de bugüne kadar devlet yaşamında nice ciddiyetsizlikler, laçkalıklar sergilendi.
Ama böylesi hiç görülmedi.
Beyefendi, çekilme dilekçesini bugün verecekmiş. Versin de kurtulalım!