SEVGİLİ okuyucularım, bugün yazı günüm değil. Ancak bazen öyle oluyor ki, içinizden bir şeyler patlıyor ve günü olmadığı halde oturup yazmaya başlıyorsunuz.
Şırnak’ta yeniden üç şehit verdik.
Yarbay, binbaşı, er.
Fethullahçı şahıs merak etmişti, köşe yazısında daha birkaç gün önce soruyordu. Yazısının başlığı şöyle idi:
"Erlerimiz Savaşıyor, Subaylarımız Nerede?"
Sonra devam ediyordu:
"Muharebe subay işidir. Ama (Güneydoğu’da) erler savaştırılıyor, yedeksubaylar savaştırılıyor.
PKK ile mücadelede subaylarımız nerede?
Ortada mücadele planı yok.
PKK ile mücadele er muharebesi değil, subay muhaberesidir.Bölgede kaç subay vardır?Subaylarımız nerede?"
Herhalde, bölgedeki binlerce rütbeliyi piknikte, tatilde, turistik gezide zannediyordu! Ya da bunları gıcıklık olsun, cemaatin hoşuna gitsin diye yazıyordu. Önceki akşam saatlerinde ikisi subay üç askerimiz şehit edildi.
Yarbay Melih Gülova, Binbaşı Ramazan Armutçuoğlu ve er Hasan Güreşen.
Allah hepsine rahmet eylesin. Allah "Subaylar nerede" diye hiç utanmadan yazı yazanların günahını affetsin.
Subaylar işte orada. Tabutlarının içinde yatıyorlar.
* * *
Güneydoğu’da bugüne kadar general dahil her rütbeden yüzlerce subay ve astsubayımız, binlerce askerimiz, polisimiz şehit düştü. Ancak bazıları, özellikle din baronlarının adamları ve kendilerini piyasada "aydın (!)" diye yutturan bizim entel-liboş kesim, sırf kendilerine özgü asker düşmanlığı nedeniyle, rütbeliler için böyle uçuk, saçma sapan yazı ve yorumlarla gitmeyi yeğledi.
Subaylar nerede imiş!
Şimdi Genelkurmay Başkanlığı’ndan bir istirhamım var. PKK terörünün başladığı 1984 yılından bu yana Güneydoğu’da şehit düşen subay ve astsubaylarımızın sayısını açıklasınlar.
Bu rakama ayrıca rütbeli rütbesiz bütün personel sayısını da eklesinler.
Dikkatinizi çekerim, biz burada sadece şehitlerle ilgileniyoruz.Odaklanma orada.
Bir de (rütbeli rütbesiz) sakat kalan ve birçok sorunla boğuşan binlerce gazimiz var. Elini kolunu, ayağını bacağını, gözlerini yitiren, yaşam savaşı veren gaziler. Devlet onların maaşıyla bile uğraşıyor. Çoğu Emekli Sandığı aleyhine davalar açtı. Böyle binlerce dava var. O insanların maaşına bile göz dikenler, onların hakkını savunacak bir tek yasayı bile 4.5 yıl içerisinde çıkarmayanlar, şimdi Türkiye’yi yönetiyor.
Onların destekçileri ise haykırıyor: "Subaylar nerede?"
Tablo felaket, tam bir yüz karası. Tablo ne insanlığa yakışıyor, ne Müslümanlığa, ne de devlet yönetimine.
* * *
Bu yazıyı yazarken bir şeyi çok merak ediyorum. Şehit Binbaşı Ramazan Armutçuoğlu’nun cenazesi bugün Ankara’da toprağa verilecek. Bay Başbakan acaba törene gelecek mi?
Gelirse katılanlardan acaba alkış mı alacak!!!
Yoksa yine (en hafif deyimiyle) protesto mu edilecek?
Sevgili okuyucularım, kimlerin elinde ne günlere kaldığımızı hep birlikte görüyoruz.
Fakat endişe etmeyin, bu günler de geçecek.Çok az kaldı.
UFUK GÜLDEMİR
SEVGİLİ gazeteci arkadaşımız Ufuk Güldemir’i de yitirdik. Yakalandığı hastalıkla yıllarca boğuştu ve sonunda ne yazık ki yenik düştü.
Gerçek bir basın emekçisiydi. Sıfırdan başladı, çalışarak, tırnaklarıyla kazarak en üst yerlere geldi ve Habertürk’ü ülkemize kazandırdı. Haberleri, yazıları, yorumları, kitapları ve yöneticiliği ile çok güzel işler yaptı.
Hem mesleğimize, hem de ülkemize çok şey kazandırdı.
Ufuk Güldemir’e Allah’tan rahmet diliyorum. Anısı ve ismi önünde saygıyla eğiliyorum.