SEVGİLİ okuyucularım, şu yaşadığımız olayları, bu iktidarın elinde güzel ülkemizin ne durumlara düşürüldüğünü lütfen iyi görün. Bu konuyu daha iyi irdelemek için çok değil, sadece beş gün öncesine dönelim.
1- Hafta başında askerlerden Van Savcısı ile ilgili olarak korkunç sert bir bildiri geldi. Yenilir yutulur lokma değildi.
2- Yine hafta başında Merkez Bankası Başkanlığı için Çankaya’ya gönderilen kararname gündemdeydi. Erdem Başçı isimli birinin adı geçiyordu. Eşinin başı bağlıydı. Kamuoyunda bunlar tartışılırken, Başbakan konuşuyordu:
"Bu atamayı bal gibi yaparız."
Hemen ardından Çankaya’dan açıklama geldi:
"Bizde Erdem Başçı ile ilgili bir kararname yok!"
Herkes şoke oldu. Bizi kimler işletmişti?
Devletin geleneğidir. Önemli yerlere yapılacak atamalar için önceden Cumhurbaşkanı’nın onayı alınır. Bunu bile yapmamışlardı.
3- Hemen sonrasında, bu görev için kararnamesi sevk edilen kişinin Adnan Büyükdeniz olduğu ortaya çıktı. Kendisi İslamcı Albaraka’nın başında, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’la şirket ortağı idi.
Cumhurbaşkanı bu kararnameyi geri çevirdi. Merkez Bankası sorunu devam ediyor.
4- Ülke genelinde Kürtçü kesimin yaptığı nevruz kutlamalarında polisler taşlandı, Abdullah Öcalan posterleri, PKK bayrakları açıldı.
Hükümet nevruz öncesinde yaptığı duyurularda Öcalan posterlerine, PKK bayraklarına kesinlikle izin verilmeyeceğini bildirmişti!!!
5- Başbakan, ekonomik durumdan yakınan tekstil sanayicilerine "beceriksizler" diye hitap etti.
6- Ankara’ya gelen ABD Genelkurmay Başkanı, "Irak’ta öncelikle istikrarı sağlamalıyız, Kuzey Irak’ta PKK ile daha sonra mücadele edebiliriz" dedi!
Böylece bu konuda bir nasihat daha aldık, bir başarısızlığa daha uğramış olduk. Terör sorunumuz çıkmaz ayın son çarşambasına ertelenmiş oldu.
7- AB’nin genişleme sürecinde frene basıldı. AB ülkeleri bu konuda karar aldı. Verdiğimiz bütün ödünlere karşın AB olayımız bitiyor. Bu olay her nedense (!) bizim medyada gündeme getirilmedi.
Onlara yaranmak için yaptıklarımızla kaldık. Bütün iç düzenimizi bozduk.
8- Bu konuda somut örnek: İstanbul Emniyet Müdürü basına açıklama yaptı ve polisin elinden alınan yetkilerin geri verilmesini, gözaltı süresinin uzatılmasını istedi. Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü bu isteme ayrıca destek verdi.
Türkiye’nin asayişi, AB uğruna alınan kararlar ve değiştirilen yasalar nedeniyle allak bullak edildi. Ülkemiz suçlular cennetine dönüştü. Polisin ve yargının eli kolu bağlandı.
9- Başbakan, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Büyükanıt’la baş başa iki saat görüştü. Genelkurmay Başkanı kendisine bu konuyu soran gazetecilere önce "Ben bilmiyorum, kendisine sorun" diye yanıt verdi. Birkaç saat sonra ise fikrini değiştirdi: "İç harekát meselesini konuşmuşlar."
Ortada hangi iç harekát meselesi olduğu anlaşılamadı! Olsa bile bunun Başbakan ile Kara Kuvvetleri Komutanı arasında baş başa konuşulmayacağını bilen herkes hayrete düştü!
10- Türkiye’nin her yerinde kan gövdeyi götürüyor. Hırsızlık, gasp, kapkaç, vurgun, soygun. Mafya, çeteler.
Edremit’te ahali protesto yürüyüşü yaptı.
İlköğretim okulları ve liselerde bile her gün kanlı olaylar yaşanıyor...
Ve bunlara yolsuzlukları, parasal vurgunları, özelleştirme vurgunlarını, devletteki anormal ve acayip İslamcı kadrolaşmayı, devletin ve milletin parasının belli yandaşların ceplerine nasıl hortumlandığını ekleyin.
* * *
Sevgili okuyucularım, size şu son haftanın özetini kısaca aktardım.
Devlet düzeni altüst edildi. Sivil-asker bütün kesimlerden büyük tepki var.
Asayiş, can ve mal güvenliği, polise, yargıya ve devlete güven kalmadı.
İç ve dış siyasette başarısızlıklar birbirini izliyor.
Masallar döneminin sona erdiği çok net ve açık bir biçimde ortaya çıkıyor.
Ötesini izlemeye devam edeceğiz.
Bir iktidarın beceriksizliği ve kaprisleri uğruna güzelim ülkemize yazık oluyor.