ADI Bülent Arınç. TBMM Başkanı. Tarafsızlığını çoktaan yitirmiş durumda. Resmi unvanı "TBMM Başkanı" ama gerçekte AKP’nin TBMM’deki başkanlığını yapıyor...
Ve sadece kendisi için çalışıyor. Olur olmaz yerlerde nutuk atıyor, acayip şeyler söylüyor.
Elinde TRT’nin TRT-3 kanalı var. Bu kanal, Meclis yayınlarını topluma canlı olarak iletmesi için kurulmuştu. Şimdi Arınç tarafından kullanılıyor.Hemen her gün ekranda, her gün konuşuyor.
İstanbul’da bir avukat, F tipi cezaevlerini protesto etmek amacıyla açlık grevi yapıyormuş.
Bu açlık grevi tam 280 günden beri devam ediyormuş. Avukat ölüm orucunda imiş!
Bunun nasıl bir açlık grevi, nasıl bir ölüm orucu olduğunu anlayan beri gelsin.
Açlık grevi, ölüm orucu, saygın ve kutsal kavramlardır. Bu yolla ölen insanlar vardır. Fikirlerimiz uyuşmasa bile onlara saygı duyarım... Çünkü inançları uğruna canlarını feda etmişlerdir.
Sen 280 gün boyunca açlık grevi, ölüm orucu yaptığını iddia edeceksin ama -maşallah- yaşamını sürdüreceksin!
Neyse, konumuz bu değil.
"Şeyini şey ettiğimin şeyi" Bay Arınç iki gün önce İstanbul’a gitti ve bu avukatın ailesiyle birlikte İslamcı kesimlerin ve terör örgütünün yandaşı olan bazı sivil toplum örgütlerinin temsilcilerini Dolmabahçe Sarayı’nda kabul etti. Evet, görüşme devletin sarayında yapıldı! Onlara şöyle dedi:
"F tipi cezaevleri insani olmaktan çıktı. Bir heyet kuralım, koşulları inceletelim. TBMM bu duruma kayıtsız kalamaz."
Bu cezaevleri insanidir veya değildir. Onu biz bilemeyiz.
Ama bunlar devletin kurduğu cezaevleridir. Bay Arınç bu konuda yetkili bir kişi değildir. Konuyu gitsin, kendi partisinin Adalet Bakanı ile görüşsün. Nasıl bir yanıt alacağını görsün.
Dahası var. Bu görüşmeyi avukatın ailesiyle ve ötekilerle baş başa da yapmıyor. Medyayı çağırıyor ve orada basın toplantısı düzenliyor. Tamamen reklam amaçlı bir gösteri.
Çok ilginçtir, kendisinin gündeme getirdiği bu söylemlerle, PKK’nın ve bu cezaevlerinde yatan teröristlerin, gaspçıların, örgütçülerin söylemleri birbirine pek benziyor!
Ne kadar ilginç, değil mi! Bu şahıs bu sözleri neyi bilerek, hangi yetkisiyle, hangi sıfatıyla söylüyor? Nasıl oluyor da bu söylemleri ile PKK’nın söylemleri bire bir örtüşüyor?
Bay Arınç’la teröristler bu konuda aynı safta buluşuyor.
Peki hükümet ve Adalet Bakanı nerede? Onlar da aynı görüşleri paylaşıyor mu? Niçin suskun kalıyorlar?
***
"Şeyini şey ettiğimin şeyi" Bay Arınç, niçin bu atraksiyonları yapıyor?Biraz da işin perde arkasına bakalım...
Çünkü kendi kendine gelin güvey olup Cumhurbaşkanı olma hayalleri kuruyor.O nedenle, mayıs ayına kadar hep gündemde kalmak istiyor. Bir aksilik olur da Recep Tayyip Erdoğan şu veya bu nedenle aday olmazsa diye aportta bekliyor... Ve büyük olasılıkla içinden bu konuda dualar ediyor.
Ya da sonrasını düşünüyor. Varsayalım Tayyip Erdoğan başardı, o takdirde Abdullah Gül değil de kendisinin başbakan olacağını umuyor.
Yöntemi: Komşuda pişer, bana da düşer.
Ne demişti birkaç hafta önce!.. "Adım farklı olsa heykelim dikilirdi."
İnşallah, inşallah!.. Böylelerinin heykelini mutlaka dikmeli, üzerine de "vay şeyini şey ettiğimin şeyi" yazmalı.
BOLU DAĞI REZALETİ
SALI günü kar yağacağını ve buzlanma olacağını bütün Türkiye biliyordu. Ankara-İstanbul yolunun, iki büyük kent arasındaki yolun candamarı Bolu Dağı. Burayı açık tutmak zorundasınız.
Salı günü bu yol tümüyle kapandı. İki tarafta binlerce araç birikmişti. Otobüsler, kamyonlar, özel otomobiller...
Sıcaklık eksi 12 derece idi. Araçların içinde binlerce insan (yaşlı, kadın, bebek, hasta) aç ve susuz, hem de donma aşamasına gelerek, saatlerce beklediler. Dağın iki tarafında Düzce ve Abant kavşağı yönlerinde araç kuyrukları kilometrelerce uzuyordu.
Bolu Dağı’nda önlem almayı bile beceremediler, insanları perişan ettiler.