Paylaş
HÜKÜMET, memurlara iki günlük sıcak tatilini sıcak yüzünden mi verdi? Valla bana sorarsanız, değil!
Şimdi bir düşünün ki, IMF'nin direktifleri doğrultusunda siz ikinci altı aylık maaş artışı olarak memura yüzde 10 zam vereceksiniz. O gün ve ertesi gün, bunun doğal olarak büyük tepkisi oluşacak. Memurlar belki eylem yapacak.
Bu durumu önlemek için ‘‘uyanık bir hükümet’’ ne yapar?
Birincisi, perşembe günü yapılacak Bakanlar Kurulu toplantısını çarşambaya alır ve zam oranını çarşamba günü açıklamaya karar verir.
İkincisi, ‘‘Sıcaklar mahvedecek’’ lafını iyice yayar, bu konuda ilgili bakanları devreye sokup onlara demeçler verdirir ve korkunç sıcaklara ilişkin altyapıyı hazırlatır.
Son olarak da açıklama yapıp ‘‘Sıcak nedeniyle perşembe ve cumayı tatil ettik’’ der.
Ertesi gün (çarşamba) yüzde 10'luk zam oranı açıklanır. Memur takımının bir bölümü zaten tatile çıkmıştır. Yerlerinde kalanlar bu işin şokunu o gün öğleden sonra yaşarlar. Ama perşembe ve cuma günleri tatil ilan edildiği için kurumlarında bir araya gelemezler.
O birkaç gün içerisinde tavır koymak mümkün değildir.
Dört gün sonrası için ise Allah kerimdir! Hadise biraz soğumuş olur.
Böylece ve muhteşem cingözce bir yöntemle, hükümet bu vartayı şimdilik atlatmış olur.
Türkiye bugüne kadar ne sıcaklar yaşadı. Şöyle geriye doğru bir gidin bakalım. Bugüne kadar Türkiye genelinde ilan edilen bir sıcak tatili görmüş müydünüz hiç?
Peki ya aynı sıcaklar, derece hiç düşmeden 15 gün daha devam ederse? O zaman iki haftalık tatil mi verilecek?
Yüzde 10'luk zam koskoca hükümete neler yaptırıyor, ne gülünç kararlar aldırıyor!
Zam şahane, sıcak bahane!
ESENBOĞA HİSSELERİ!
Show TV'de Serkan Oral çok ilginç bir haber yakaladı. İki gün üst üste yayınlanan ve belgeli olan bu habere göre, adına Kombassan denilen dinci kuruluşun üç bavul dolusu hisse senedi Esenboğa Havaalanı'nda yakalanıyor.
Bavulları Almanya'dan Alfa Air uçağı getiriyor. Bu şirket Kombassan'a ait.
İndirilen bavulların sahipsiz olduğu anlaşılıyor. Bomba kuşkusuyla açılıyor, içlerinin tıka basa Kombassan hisse senetleriyle dolu olduğu görülüyor. Gümrük devreye giriyor, tutanak tutuluyor. İşe mali polis ve Sermaye Piyasası Kurulu el koyuyor.
Sonra Esenboğa'ya gelen ve kendisini Kombassan'ın hukuk danışmanı olarak tanıtan bir şahıs, hisse senetlerinin bu kuruluşa ait olduğunu, imha etmek için Almanya'dan Türkiye'ye getirdiklerini iddia ediyor.
***
İslamcı holdingler, yurtdışında ve özellikle Almanya'da saf vatandaşları kandırıp hisse senedi satıyorlar. Bunlara Alman markı üzerinden yılda yüzde 15, 20, 25, Allah ne verdiyse faiz vaat ediyorlar. Böyle oranlar dünyada yok. Tabii bunun adı ‘‘faiz’’ değil, ‘‘kár payı’’ oluyor.
Böylece Allah kandırılmış oluyor!
Jet Fadıl'ın Jet-Pa'sı da onlardan biriydi. Jet-Pa battı, Fadıl tüydü. Para kaptıran vatandaşlarımıza da, bu paraların üzerine birer bardak soğuk su içmek düştü.
Bu kuruluşlar Türkiye'de denetimden kaçıyor. Bunlar borsaya kayıtlı değil. Yurtdışında istedikleri gibi alıp satıyorlar, Müslüman'ı kazıklıyorlar, kazançlarından vergi vermiyorlar.
Sermaye Piyasası Kurulu bunların üzerine yeterince gidemiyor.
Yurtdışında yaşayan yüz binlerce vatandaşımız, bu üçkáğıtçı İslamcı holdingler tarafından resmen ve açıkça söğüşleniyor.
Anımsayınız, bundan önce de birkaç kez bu holdinglerin adamları Esenboğa'da içi ağzına kadar para dolu bavullarla yakalanmış ve Çubuk Cumhuriyet Savcılığı bunlar hakkında takipsizlik kararı vermişti!
Türkiye işte böyle!
Yapanın yanına kár kalıyor. Yeter ki küçük yapmasın.
Küçük götüren ceza alır, büyük götüren mutlaka bir yolunu bulup sıyırır.
***
Bir düşünün, havaalanında üç bavul dolusu hisse senedi, sahipsiz bavullarda yakalanıyor. Adamların gerekçesi ‘‘Biz bunları imha etmek için getiriyorduk’’.
Niçin Almanya'da imha etmediniz?
Madem burada imha edecektiniz, niçin adamlarınız o bavulları almaya gelmemişti? Bavulları uçağa niçin sahipsiz verdiniz?
Ama hiç merak etmeyin, bu işten de bir şey çıkmaz. Hadise ya bürokraside, ya da yargıda takılır, sonra unutulup gider.
İşin içinde nice trilyonluk saadet zincirleri varmış, olsun varsın! Biz de sormaya devam ederiz:
‘‘Bunda katakulli var mı, yok mu?..’’
Yok, yok!
Paylaş