Şehitler Musul’da yatarken

GÜNLERDEN 18 Aralık Cumartesi. PKK, İslamcı teröristler veya Barzani güçleri tarafından pusuya düşürülüp şehit edilen özel harekat polislerimizin cesetleri Musul’da. Kan gövdeyi götürmüş. Cesetler yanık, birinin başı kesilmiş.

Aynı saatlerde Recep Tayyip Erdoğan için Ankara caddelerinde Büyükşehir Belediyesi tarafından çok büyük paralar harcanarak ‘zafer kutlaması’ düzenleniyor. Halka balonlar dağıtılıyor, meydanlar AB bayraklarıyla donatılıyor, havai fişekler atılıyor.

TIR üzerine kurulmuş kürsüden nutuklar atılıyor. Hüsranla sonuçlanmış Brüksel gezisi sonrasında belediye hoparlörlerinden yayın yapılıyor: ‘Hoşgeldin Avrupa fatihi... Türkiye seninle gurur duyuyor...’ Davullar zurnalar çalıyor. Bindirilmiş kıtalar, dört bin kişiden oluşan kalabalık bedava balonları kapışmak için birbirine giriyor.

O saatlerde şehit cesetleri Türkiye’ye gönderilmek üzere. Kimin umurunda şehitler! O konuda göz boyamaca yapılmaz ki!

Neyse ki önceki gün Orgeneral Hurşit Tolon bizi rahatlattı: ‘Biz de bunu not ettik.’

* * *

Sevgili okuyucularım, şimdi dikkat ediniz! Brüksel fiyaskosunu ‘zafer’ olarak nitelemeye kalkışan medyamızın büyük çoğunluğu da artık gerçekleri görmeye başladı.

Görmeyip ne yapacaklar!

Pazar günkü yazımda bu yenilgiyi Abdullah Gül’ün sözleriyle kanıtlamıştım. Şimdi de Brüksel öncesinde Tayyip Erdoğan’ın sözlerine bakalım. İşte 16 Aralık tarihli Milliyet’e, Brüksel’e gitmeden bir gün önce verdiği demeç:

‘Bu durumda artık AB’nin yeni şartlar icat etmemesi lazım. (Ettiler!) Yeni şartlar icat etmeyin. (Ettiler!) Fakat o yönde bazı girişimlere tanık oluyoruz ki, bunları kabul etmemiz mümkün değildir. Kıbrıs diyenler var, sınırlar diyenler var. (Her şeyi kabul etti. İşin ucu açık, üyelik garanti değil, sürekli kısıtlamalar getirildi, Kıbrıs Rum Kesimi dolaylı yolla tanındı!) Bu yapılan dürüstlük değil. Biz dürüstlük bekliyoruz. (Daha çoook beklersiniz beyefendi!) Eğer ek şartlara evet dersek o zaman Türkiye, Türkiye olmaktan çıkar. Türkiye, Türkiye olmaz. Her şeye evet diyecek halimiz yok.’ (Her şeyi kabullendi!)

Evet, Bay Başbakan böyle diyordu. Neyi yapmayacağını, hem de kendi ağzıyla ilan ettiyse hepsini yaptı. Şimdi kendisine soruyorum:

Bu durumda Türkiye’yi, (zat-ı álinizin deyimiyle) Türkiye olmaktan çıkardınız mı, çıkarmadınız mı?

* * *

Beyefendi daha sonra şöyle diyordu: ‘Arzu etmediğimiz bir kararla karşılaşırsak o zaman (AB’ye) diyeceğim şu olur: ‘Siz hazır değilsiniz.’ AB’nin hazır olmadığını görürsem bunu söyler ve masaya oturmam. Çünkü bu işe yanlışla başlangıç yaparsak bugüne kadarki çalışmalarımızın hakkı verilmemiş olur. Kendi kendimizi inkár etmiş oluruz.’

Esip gürlemesini sürdürüyordu: ‘Ucu açık ne demek? Tam üyelik hedefinden sapılacaksa o zaman ben bu masaya niye oturuyorum? Müzakerenin hedefi tam üyeliktir. O halde başından niye böyle bir ifade konulmak isteniyor?’

* * *

Size hadiseyi belgelerle, Tayyip Erdoğan’ın kendi sözleriyle kanıtlıyorum. Gazeteciyim, başka ne yapabilirim? Dahası var. Bu işlerin uzmanı olan Sedat Ergin pazar günkü yazısında açıkladı: ‘AB müzakerelerinde işin özüne, yani başlıklara geçilmesi, Brüksel bildirisi uyarınca Ekim 2005’te olmayacak. Nisan 2006’ya sarkacak.’

İsveç Başbakanı Perrson konuştu: ‘Erdoğan aceleci davranıp şartlı üyeliği kabul etti. Kabul edilmeyecek konuları onayladı.’

Hollanda Dışişleri Bakanı Bot konuştu: ‘Türkiye büyük olasılıkla AB’ye giremeyecek.’

Evet, işte size gerçekler! Brüksel öncesinde yukarıda alıntı yaptığım sözleri söyleyen Başbakan, orada ucu açık müzakere tarihi verilmesi dışında hiçbir şey elde edemediği halde ‘zafer kutlaması!’ ile karşılandı ve Ankara’nın Kızılay Meydanı’nda Abdullah Gül’le birlikte kürsüye çıkıp bir de nutuk attı!

Türk milletinin acaba gülmesi mi gerekirdi, ağlaması mı!

Böyle bir şey dünyanın başka bir ülkesinde olsa kıyametler kopar, o başbakandan ve hükümetinden hesap sorulur.

Şu anda bir tek tesellimiz var. Brüksel sonrasında zafer çığlıkları atan medyamız gerçekleri görmeye başladı. Yenilginin, hüsranın, çıkmaz yolun farkına geç bile olsa vardı. Bundan sonra -iktidarın yeminli goygoycuları dışında- hiç kimse kolayca tantana yapamayacak.

Yaaa, işte böyle AB fatihleri!
Yazarın Tüm Yazıları