SEVGİLİ okuyucularım, Türkiye’de şimdiye kadar hiçbir iktidar, hiçbir seçime arkasında böyle büyük, inanılmaz medya desteği ile girmedi.
Gazeteleri, televizyonları izliyorsunuz. Büyük ölçüde bizim grup, az sayıda gazete ve televizyon kanalı dışında pek çoğu bunların yağcısı, övücüsü, ya da aynı yolun yolcusu. Bazılarının bir çıkarı veya korkusu var. Başbakan her gün ekranlarda boy gösteriyor. Karşısında gazeteciler... Birkaç istisna dışında hemen hepsi kendi adamı. Soru soranların çoğu çanak tutuyor. Her şey danışıklı dövüş. Tayyip Bey’in işine gelmeyen, hoşlanmayacağı soru sormak yok!
Zaten adam gibi soru soracak gazetecilerin karşısına oturamıyor. Kendisine daha önceden gazetecilerin ismi veriliyor, istemedikleri karşısına çıkarılmıyor.
Bu soru cevapları ve söylediklerini devletin Anadolu Ajansı noktasına virgülüne dokunmadan anında çarşaf gibi haber yapıyor. TRT (Tayyip Radyo Televizyonu) zaten bunların emrinde. Medyanın önemli bir bölümü böyle. Tek taraflı beyin yıkama kampanyası olanca hızıyla sürüp gidiyor.
* * *
Bizler işte bu medya ortamında oy vereceğiz. Bilinçle, yurt sevgimizle, ülkemizin geleceğini düşünerek, peşkeşlere karşı çıkarak, daha onurlu, saygın, dışarıdan emir almayan bir Türkiye Cumhuriyeti düşleyerek.
Tablo karşımızda yavaş yavaş belirginleşiyor.
Fakat kim iktidar olacak, hangi parti yüzde kaç oy alacak diye sorarsanız, onu bilen yok.Her kafadan farklı bir ses çıkıyor.
Bilinen şu: AKP, Meclis’e geçen seçimde 363 milletvekili ile girmişti.Bu kez böyle bir şey asla mümkün değil.Bu tabloyu onlar da gördü.Yeni Meclis’e en az üç parti girecek. Ayrıca Güneydoğu’dan bağımsız seçilecek Kürtçülerin partisi olacak.
Dolayısıyla, AKP açısından saltanat bitiyor. Şimdi korku dağları bürüdü. Ya muhalefete düşerlerse!.. Ya küçük bir farkla iktidar olurlarsa!.. Ya hesap sorma süreci başlarsa!.. İşte o zaman yandı gülüm keten helva!
AKP bu tabloyu gördü ve telaşa kapıldı. Kulaklarına kar suyu kaçtı. Şimdi Başbakan tarafından miting meydanlarında verilen "tek başıma iktidar olamazsam siyasetten çekilirim" mesajı boşuna değil.
Son kozunu oynuyor.
* * *
Şimdi hepimize, herkese düşen çok önemli bir görev var: Oy vermek.
Bunu özellikle tatil beldelerinde olanlar için söylüyorum. Lütfen bir zahmete katlanın, gelip kayıtlı olduğunuz yerde oyunuzu kullanın. "Bizim ailenin iki oyu, üç oyu var, vermesek ne değişir" demeyin.
Şu geçtiğimiz yaklaşık beş yıl içerisinde yapılanlar içinize siniyorsa, yolsuzluklara, hortumlara, haksızlığa, adaletsizliğe, yandaş zengin etmelere, devletin, milletin parasının ve altın yumurtlayan tesislerinin eşe dosta ve yabancılara peşkeş çekilmesine karşı değilseniz, belediye vurgunlarını normal görüyorsanız, ayın sonunu rahatça getiriyorsanız, ekonomik durumunuz iyiye gittiyse, işsizlik, yoksulluk, uygulanan sadaka ekonomisi sizi ilgilendirmiyor ve bu çarpık düzenin aynen devamını istiyorsanız!..
O halde oyunuzu hiç düşünmeden AKP’ye verin.
Yok eğer bunlar sizi ilgilendiriyorsa, yapmanız gereken şey öncelikle CHP, MHP ve DP’ye oy vermektir. (Genç Parti’nin barajı aşması söz konusu değil. Oraya verilecek muhalif oylar boşa gidecek ve hiçbir işe yaramayacak.)
* * *
Gazeteciyiz ya, gelen giden soruyor: "AKP zaten olmaz da, oyumu kime vereyim?"
Herkese aynı şeyi söylüyorum: "Sağ görüşlü isen MHP’ye, sol görüşlü isen CHP’ye ver."
Yine her gün birçok kez, özellikle siz Hürriyet okurlarından gelen aynı soruya muhatap oluyorum: "Siz oyunuzu kime vereceksiniz, bize yol gösterin." Yanıtımın özü yukarıdaki paragrafta yer alıyor.
Kişisel tercihim, CHP’nin altı ok’unda yer alan ilkelerdir. En başta gelenleri de Atatürk Milliyetçiliği, Laiklik, Cumhuriyetçilik ve Devrimciliktir.
Oyumu altı ok’un ilkelerine vereceğim.
Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimine gidiyoruz. Ülkemiz yol ayrımında. Düzlüğe çıkışın bir tek yolu var:
Oy kullanmak.
Bunu özellikle tatil beldelerinde denizin tadını çıkarmakta olanlar için yazıyorum!
Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini düşünerek, iki gün için maddi ve manevi küçük bir zahmete girip seçim sandığına gelmeye, sonra yeniden tatil yapmaya değmez mi?Fazlasıyla değer.