’Sayın’... ’Kelle’...

CUMHURBAŞKANLIĞI seçimi yaklaştıkça ortalık kızışıyor. Belgeler birbiri ardına patlıyor. Bunların her biri, Tayyip Erdoğan’ın o makama seçilmesine, çıkmasına engel oluşturuyor.

Erdoğan’ın bundan bir süre önce Avustralya SBS radyosuna verdiği demeç ortaya çıktı, kendi sesinden ekranlarda yayınlandı. Abdullah Öcalan’dan iki kez "Sayın Öcalan" diye söz ediyor ve sonrasında aynen şu sözleri söylüyordu:

"Sayın Öcalan düşüncelerinin değil, almış olduğu KELLELERİN hesabını veriyor."

Bu belge kendi sesinden ortaya çıkmış, ancak henüz yayınlanmamıştı. Her zaman olduğu gibi inkár politikası devreye girdi! AKP Grup Başkanvekili Faruk Çelik, ANKA Ajansı’na 16 Mart günü verdiği demeçte şunları söyledi:

"Kafa bulandırmaya çalışıyorlar. Bunlar imaj bozmaya yönelik girişimlerdir. Bu iddiayı ortaya atanların kafa bulandırmak yerine ellerindeki belge ve bilgileri açıklamaları gerekir. Bunlar Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Sayın Başbakanımızla ilgili imaj bozmaya yönelik çalışmalardır."

Savunucusu bu sözleri söylediğinde, Tayyip Bey’in bu sözleri yazılı basında yer almış, ancak ekranlarda kendi sesinden yayınlanmamıştı. Hemen ardından benim izleyebildiğim kadarıyla Kanaltürk, Art (Avrasya) gibi ulusalcı kanallarda kendi sesinden yayınlandı.

Ben bu önemli konuyu yazmadan önce, bugüne kadar birkaç gün bekledim. Niçin yazmadığımı soranlara da "Belki Tayyip Bey yalanlama yapar" dedim. Ancak böyle bir durum olmadı. Kendi adına başkaları tarafından yapılan yalanlamalar da fos çıktı!

* * *

Avustralya radyosuna söylediği sözler iki açıdan çok önemli.

1- Abdullah Öcalan’a "sayın" diye hitap eden kişiler hakkında savcılıklar tarafından dava açılıyor. Bunlar yargılanıp hapis cezası alıyor. Eski DTP Milletvekili Sedat Yurttaş bu sözlerinden ötürü altı ay, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk 1.5 yıl, Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk yine 1.5 yıl hapis cezası aldılar.

Şimdi bu olay kendi sesinden belgelendiğine göre, Tayyip Erdoğan hakkında savcılar dava açacak mı? Göreceğiz!

2- Aynı söyleşide şöyle diyor: "Öcalan almış olduğu kellelerin hesabını veriyor!"

Kelleler sözcüğü neyi anımsatıyor? Elbette PKK mücadelesinde can veren şehitlerimizi. Subay, astsubay, uzman çavuş, er, polis, köy korucusu...

Bunun rakamı da belli. 2006 yılı sonu itibarıyla -devletin resmi rakamlarına göre- verdiğimiz şehit sayısı 6192.

Yani Tayyip Bey’in tanımıyla 6192 kelle!

Şehitlerden "kelle" diye söz edilmesi yakışıksızdır, çirkindir, ayıptır, günahtır.

* * *

Bunlar çok tuhaf bir havaya girdiler. Kendilerini her açıdan "çok güçlü ve vazgeçilmez" görüyorlar! Oysa yanılıyorlar.

Bugüne kadar kimler geldiii, kimler geçti!

Onların her biri geçmişte kendilerini "vazgeçilmez" zannediyordu! Şimdi neredeler? Çoğunun ismini bile unutmadık mı?

AKP
şu anda Meclis’te çoğunluğa sahip. Hükümet onlarda. Bütün kamu kurumlarından acayip bir kadrolaşma yaptılar ve şimdi yüksek yargıyı da kendilerinden yapmak için yoğun çaba harcıyorlar.

Ancak bu kez baltayı taşa vurdular.

Devletin ve milletin malını mülkünü satıp günü kurtarmaya, bütçedeki korkunç açığı biraz olsun dengelemeye çalışıyorlar. Dün son olarak İstanbul’un en değerli arazisini Arap Şeyhi Makdum’a sattılar.

İhale yolsuzluğuna direnen Beypazarı Kaymakamı Haluk Nadir’i AKP ilçe örgütünün isteği üzerine görevden aldılar.

Her yerden, özellikle AKP’li belediyelerin ve belediye şirketlerinin çoğundan inanılmaz yolsuzluk, vurgun, hortum fışkırıyor. Bunları hasıraltı edip görmezden geliyorlar.

Kendi adamlarını, yandaşlarını, partililerini ihya ettiler.

Vatandaşın can ve mal güvenliği kalmadı. Suçlar ürkütücü boyutta artıyor.

Recep Tayyip Erdoğan, hükümeti ve ekibi, bunların altından kalkamayacak.

Öyle görünüyor ki, kendisini "AKP’nin cumhurbaşkanı" seçtirse bile, geçmişte yaptıklarının ve söylediklerinin hesabı tek tek sorulacak.

"Sayın Öcalan" dahil, "kelleler" dahil.
Yazarın Tüm Yazıları