Sarıkamış faciası

SEVGİLİ okuyucularım, bugünkü yazımda güncel konuları bir tarafa bırakıp geçmişe, yakın tarihimize dönmek istiyorum.

Biz tarihini bilmeyen bir toplumuz.

Okullarda göstermelik tarih dersi okutulur, öğrencilere bir sürü gereksiz şey öğretilir, ezberletilir ve her şey orada biter. O yüzden geçmişimizden koptuk. Ortaya bir konu atılınca çoğunluk bir şey bilmiyor.

Nedir Sarıkamış faciası denilen olay? Kısaca anlatayım... Çünkü 22 Aralık 2004, bu olayın başlangıcının 90. yılı. Zaten 22 Aralık 1914 günü başlıyor ve 5 Ocak 1915’te noktalanıyor...

Ve iki hafta içerisinde, tam 90 bin Türk askerinin şehit düşmesiyle sonuçlanıyor.

Yıl 1914. Almanların safında Birinci Dünya Savaşı’na girmiş durumdayız. Pek çok cephede ve bu arada Doğu Anadolu cephesinde Rus ordusuyla savaşıyoruz. Bütün amacımız Rusların eline geçmiş olan Kars, Ardahan, Sarıkamış gibi yerleşim birimlerini kurtarmak.

Ama asıl amaç Rus ordusunu bu cephede mümkün olduğunca uğraştırarak, Rusların Alman cephesine daha az kuvvet göndermesini sağlamak. Yani Alman ordusunu rahatlatmak.

Daha sonra aynı şeyi, Almanların baskısı ve isteği ile yine yaptık. İki kez Süveyş Kanalı’na sefer düzenleyip hezimete uğradık. Türk askeri bu kez Süveyş Kanalı’nın sularında boğuldu.

1914 yılı aralık ayında Doğu Anadolu’da korkunç bir kış hüküm sürüyor. Türk ordusu dağ başlarında adına zeminlik denilen toprağa oyulmuş çukurlarda mevzilenmiş durumda.

Orduya ikmal yapılamıyor çünkü memlekette yol yok. Silah, giyecek, yiyecek ancak İstanbul’dan gemilerle gönderilecek, Trabzon’da karaya çıkarılıp Erzurum’a, oradan da cepheye kağnılarla, at, eşek ve develerin sırtında ulaştırılacak!

Ruslar denizde İstanbul-Trabzon hattını kesmiş, yola çıkan gemi batırılıyor.

***

Ordu perişan durumda. Doğu cephesinde asker yazlık giysiler ve çarıklarla. Bomba, silah, mermi, yiyecek ve giyecek gelmiyor. Durum her geçen gün kötüye gidiyor. Başkomutan Vekili Enver Paşa Ruslara yapılacak saldırı için Doğu ordusunun başına geliyor.

Komutanlar böyle bir kış mevsiminde bu saldırının başarıya ulaşmasının mümkün olmadığını ısrarla vurguluyor. Ancak Enver Paşa fikrini değiştirmiyor.

Ordular o korkunç kış günlerinde Sarıkamış’ı alıp Rusları kovalamak amacıyla Allahüekber Dağları’na sürülüyor. Asker bu yüksek dağları yürüyerek aşacak ve Sarıkamış’ı alacak! Kar iki metre, sürekli tipi var. Sıcaklık eksi 30’larda.

Karşımızda karnı tok, giysileri sağlam, silahları eksiksiz Rus ordusu var.

22 Aralık felaketin ilk günü. Aç, çıplak, ayakkabısız, yiyeceksiz asker dağlara sürülüyor. Tam iki hafta boyunca o dağlar, o korkunç kış mevsiminde yürüyerek aşılmaya çalışılıyor.

En sonunda bunu başaran yaklaşık 300 asker Sarıkamış’ın kenar semtlerine giriyor. O yorgun, bitkin kahramanlar da orada Ruslar tarafından esir alınıyor, ya da öldürülüyor.

Öte yanda Ruslar da cephenin öteki taraflarına hücum ediyor. Ordunun komutanı Enver Paşa son anda kaçmayı başarıyor. Esir düşmekten kıl payı kurtuluyor.

Sonuç: Allahüekber Dağları’nda tam 90 bin Türk askeri savaşmadan, sadece soğuktan donarak şehit düşüyor...

Ve Türk tarihinin en büyük felaketi 90 yıl önce bugün gerçekleşmeye başlıyordu.

Bir Enver Paşa macerasının acı sonu!

(Bu konuda yazılan, Sarıkamış faciasını anlatan çok ilginç, araştırmaya dayalı iki kitabın ismini size vereyim. İlgi duyarsanız okursunuz.)

Alptekin Müderrisoğlu: Sarıkamış Dramı. (Kastaş Yayınevi.)

Kaymakam (Yarbay) Şerif Bey’in Anıları. Sarıkamış. (ARBA Yayınevi.)

***

Bugün yörede şehitlerimiz için dikilmiş görkemli anıtlar yok. Dağ başlarında sadece birkaç toplu mezar var ki, üzerleri taş yığını.

Falih Rıfkı Atay
Sarıkamış felaketini yıllar sonra, İstiklal Harbi sürerken şöyle değerlendiriyordu:

‘O ölüp gidenler sağ olsaydı, Mustafa Kemal Paşa bugün Yunanlıları denize dökmüş olacaktı. Türklerin yaşamak ve ölmek için vatana lazım oldukları gün, bu gündü. Doğu Anadolu’yu aradık taradık, her yıkıntı arasında bir insan iskeleti çıkıyor. Kemik olan o yiğitler bugün namus ve özgürlük için dövüşeceklerdi. Şu savaşta birinin bile ölmesine zor razı olduğumuz ordularca Türk’e nasıl kıydınız?’

Hepsine Allah rahmet eylesin.
Yazarın Tüm Yazıları