Saltanat

ALTINDA devletin "Ana" isimli uçağı. Dikkat ediniz, partinin değil devletin uçağı. Beyefendi çoğu seçim gezilerine bu uçakla çıkıyor. Uçağa cümbür cemaat doluşuyorlar, bir de yanlarına birkaç gazeteci alıyorlar. Ana’nın bakım ve yakıt harcaması trilyonları geçiyor.

Gittikleri her yerde kırmızı plakalı, resmi plakalı araçlar emrinde. Bakanlar, genel müdürler, valiler, kaymakamlar yanında.

Harcamalar devletten, Beyefendi parti propagandası yapıyor. Her yerde düzmece açılışlar! Bazıları 10 yıldır hizmette olan tesislerin, yolların, kavşakların, okul ve hastanelerin "açılışı" yapılıyor! Yöre halkı bu ucuz oyunlarla kandırılmak isteniyor. Ama insanlar, oynanan komediyi gözleriyle görüyor.

TOKİ törenleri! TOKİ konutlarına şimdi dört elle sarıldılar. Her ilde TOKİ mitingi yapılıyor. Bazılarının yapımı bir yıl önce bitmiş, bazıları henüz inşaat halindeki konutlar için yine düzmece törenler düzenleniyor, ardından da Beyefendi orada miting yapıyor.

Yüksek Seçim Kurulu, devlet parasıyla ve devlet olanaklarıyla yapılan bu parti işlerini herhalde görmüyor. Ya da görmek istemiyor.

Altlarında uçaklar, kırmızı plakalar, kırmızı halılar, koruma orduları, ceplerinde ve emirlerinde devletin ve milletin parasıyla seçim meydanlarında...

Yağma Hasan’ın böreği... Devlet malı deniz...

Nasıl olsa -şimdilik- hesap soran yok.

Ye Mehmet ye! Fakat hesap günü yaklaşıyor, o güne kadar ye!


ASKER KONUŞUYOR

Genelkurmay ısrarlı: "Kuzey Irak’a operasyon gereklidir. Bu operasyon PKK’nın kökünü kazımaz ama darbe vurur. Bunun için hükümetin bize emir vermesi, siyasi hedef göstermesi gerekir. Ötesini biz hallederiz."

Doğrudur. Türk Ordusu’nun yurtdışında savaşması için Meclis kararı ve hükümet emri gerekir. O da yetmez, hükümetin hedef göstermesi gerekir.

"Şuraya gideceksin, şuraları vuracaksın, ele geçirip imha edeceksin."

Şimdiki iklim koşullarında bunun ya hava bombardımanı, ya da sınıra yakın hedeflerin vur-bitir yöntemiyle tahrip edilerek birliklerin kısa zamanda üsse dönmeleri olduğu da komutanlar tarafından vurgulanıyor.

Günümüzün hükümeti, terörün ana üssü olan Kuzey Irak için böyle bir emir verebilir mi? Veremez!..

Çünkü bilir ki, Kuzey Irak’taki Kürt yönetimi, aynen bizim AKP iktidarı gibi ABD’nin koruması altındadır. Oraya yapılacak bir operasyon, ABD’ye karşı yapılmış olacaktır.

Bunu bilen askerler, bir çağrıda daha bulunuyor:

"Hükümet alabilirse, bu konuda ABD’den icazet alsın!"

Alınamayacağını hepimiz biliyoruz.

Ne acı değil mi? Bir yanda terör belasıyla boğuşan bir Türkiye... Ve terörün kaynağı hemen aşağımızda, Kuzey Irak’ta!

Öbür yanda ise kendini ABD ve AB’nin emir ve hizmetine sokmuş, onlara yaranmaktan başka bir şey düşünmeyen bir iktidar.

Şimdi hükümet kesimine bakalım. Onlar bu konuda ne düşünüyor?

"Biz Kuzey Irak’a hangi boyutta olursa olsun askeri operasyon izni verirsek, önce ABD’yi, sonra da AB’yi karşımıza alırız. Onları kızdırma ve karşımıza alma lüksüne sahip değiliz. Öteki devlet kurumlarını kenara çekmişiz, terörle mücadeleyi nasıl olsa TSK’ya ihale etmişiz. Her gün şehit cenazesi kaldırmak önemli değil. Durumu nutuk atarak, demeç vererek, ’kanları yerde kalmayacak’ edebiyatı ile sürdürmekten başka çaremiz yok."

* * *

Bunlar elbette ki millete açıktan söylenecek sözler değil. Ama işin gerçeği ve içyüzü -ne yazık ki- böyle. Peki niçin böyle?

Bir hükümet, bir iktidar düşünün ki, kendisinin ve Türkiye’nin bütün geleceğini yabancılara ipotek etmiş. Gerçi peşinde yıllarca süründükleri AB’den nasihat aldılar ama olsun varsın!

Bankalarımız, sigorta şirketlerimiz, borsamız, sanayi tesislerimiz, en değerli arazilerimiz, iletişim sektörü, akaryakıt sektörü ve neredeyse her şeyimiz -az veya çok- yabancılara peşkeş çekildi. Bunları tek tek sattılar ve ülkeyi o gelen paralarla yönettiler. Yatırım yok. O yüzden işsizlik en üst düzeyde.

ABD ve AB, istediği anda ekonomiyi çökertir.

Onlara teslim bayrağını böylesine çeken, ABD ile
(Baykal’ın açıkladığı) Kuzey Irak’a girmeme karşılığında 1 milyar dolarlık anlaşma imzalayan bir hükümetten, oraya askeri operasyon emri çıkabilir mi? Elbette çıkmaz.

Gerekirse günde (Başbakan’ın "kelle" diye adlandırdığı) 100 şehit verelim, yine çıkmaz.

Askerler bu çelişkiyi yakalamış, bulmacayı çözmüş. Milletin de görmesi gerekiyor.
Yazarın Tüm Yazıları