SEVGİLİ okuyucularım, ülkemizde yaşanan şu acı olaylara bir başka açıdan bakalım. Son iki yıl içerisinde üç adet cinayet işlendi. Trabzon’da rahip Santoro, İstanbul’da Hrant Dink ve Malatya’da üç Protestan.
Bir şeye dikkat etmek gerekiyor. Katil zanlılarının tamamı 18 yaş dolaylarında çocuklar. Hatta rahibi öldüren 16 yaşında. Hrant Dink olayında 17, son Malatya olayında 18-19.
Bu çocukların beyinlerini kim, kimler yıkıyor? Onları kimler geleceğin katilleri olarak yetiştiriyor? Türkiye’de çok önemli bir gerçek var. Öğrenci yurtlarının ve dershanelerin büyük çoğunluğu yıllardan beri dinci kesimin elinde. Dinci derken inanmış Müslümanları, namazında niyazında olan düzgün insanları değil, dinimizi siyasi amaçla kullananları kastediyorum.
Bir ülke düşünün ki okullar, öğrenci yurtları, dershaneler tarikat ve cemaatlerin elinde. Buralarda -buna Türkiye genelinde binlerce kira evini de katabilirsiniz- özellikle fakir fukara çocuklarına ücretsiz yemek, barınma ve eğitim olanakları sunuluyor.
O genç beyinler kendilerine "abi" ve "abla" denilen belli kişiler tarafından eğitiliyor, yönetiliyor, yönlendiriliyor. Küçücük kız çocukları örtülüyor.
Genç beyinlere Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı, rejim düşmanlığı pompalanıyor.
* * *
Şimdi şu çelişkilerle dolu tabloya bir bakınız! Bir yanda her gün -AB’ye yaranmak için- din özgürlüğünden, hoşgörüden söz eden ve bu sözlerini perçinlemek için sık sık kiliseler-sinagoglar açan bir hükümet!..
Ve öbür yanda kendilerinden olmadığını düşündükleri insanları şu veya bu nedenle öldüren genç insanlar. Peki biz buraya nasıl geldik? Şimdi size somut örnekler vereceğim.
3 Aralık 2004 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile tarikat yurtlarına koruma kalkanı getirildi. Bölgeci, ırkçı propaganda yapan, dini faaliyette bulunan özel yurtların kapatılmasından vazgeçilmesine, buralarda dini propaganda yapılmasının serbest olmasına karar verildi.
Bu tür faaliyetlerde bulunan yurtların kapatılması yasaklandı.
Ayrıca tarikat, cemaat ve dinci vakıfların yatılı dershane açmasına izin verildi.
* * *
Bitmedi! Meclis’te yeni Türk Ceza Yasası görüşülürken, tasarıya AKP’liler tarafından bazı hükümler eklendi. Tarikat, cemaat ve dinci vakıflar tarafından açılan okulların ve kursların kapatılmasını ve bunları açanlara hapis cezası verilmesini öngören hükümler yasadan çıkarıldı. (26 Mayıs 2005.)
CHP, son anda karambole getirilen bu öneriye şiddetle karşı çıktı, Meclis’i terk etti. Adalet Bakanı Cemil Çiçek, CHP’lilere "Kusura bakmayın, biz çok çaba harcadık ama milletvekillerinden gelen ağır baskı yüzünden önlemeye gücümüz yetmedi" diye vaziyeti idare etti!
Ülkemizde şu anda binlerce tarikat-cemaat-dinci vakıf okulu, kursu, dershanesi var. Bunlar küçük çocukları alıyor, kendi ilkelerine göre güzelce yoğurup biçimlendiriyor. Sadece okullar değil, aynı kesimin yurtları, evleri, eğitici abla ve abileri, yatılı ve gündüzlü dershaneleri de var.
Bunların çoğunda çocuklardan para alınmıyor. Bunlar yetiştiriliyor ve gelecekte yönetim mekanizmasını ele geçirecek bir biçimde özellikle Siyasal Bilgiler ve Hukuk fakültelerine, eğer mümkün olursa askeri liselere ve Harp Okulu’na yönlendiriliyor.
Kendi kadrolarından oluşan kaymakamlar, valiler, hakimler, savcılar ve mümkün olursa subay ve astsubaylar!..
Geleceğin örgütlenmesi, devleti tümüyle ele geçirme planı çoktan yapıldı. Yavaşça, sessizce, AKP desteği ile uygulanıyor.
Para onlarda, güç ve iktidar (şimdilik) onlarda.
Beyinleri böylesine yıkanan gençlerin arasından doğal olarak, arada sırada bile olsa katiller de çıkıyor!
Onların elindeki sonsuz para kaynağının üzerine hiçbir güç gidemiyor. Gitmiyor. Örneğin -görevini sadece iktidar karşıtlarıyla uğraşmaya indirgemiş olan- Maliye Bakanlığı, bu korkunç değirmenin suyunun nereden geldiğini asla merak etmiyor, irdelemiyor, incelemiyor...
Ve bu kafalar, AB’ye girebilmek için Hıristiyanların karşısında esas duruşta bekliyor!
* * *
Emin Çölaşan’ın notu: 23 Nisan bayramında camilere bayrak asılıp asılmayacağı konusunda Diyanet’ten açıklama gelmiyor! Niçin ses veremiyorlar? Neden korkuyorlar?
Asılacak olan Kıbrıs Rum Kesimi ya da Kuzey Irak Kürdistan bayrağı değil, bizim bayrağımız, bizim. Ayıptır yahu!