SEVGİLİ okuyucularım, Ankara’da aylardan beri işlenmekte olan bir şehircilik cinayetinin bire bir tanığıyız. Kentin simgesi, tarihi, anacaddesi olan Atatürk Bulvarı’nı yok ettiler.
Sadece o kadar değil, Ankara’da yaşayan milyonlarca insanı da bu marifetin yaratıcısı olan Büyükşehir Belediyesi eliyle mahvettiler, perişan ettiler.
Bizim gazetenin önünde ve çevremizde yaşanan bu olayı her gün izliyoruz, çünkü içindeyiz. Bir gün kazdıklarını ertesi gün bozuyorlar. Örnek vereyim. Önümüzdeki kaldırımları yaptılar. Hemen ertesi günü, yeni yaptıkları kaldırımları bu kez direk dikmek için söktüler!
Ortalık yazboz tahtasına döndü. Rezaletin neresinden başlamak ve neresinden bitirmek gerekir, bilemiyorum.
İşin ihalesini (!) bundan beş yıl önce, 2002 yılında yapmışlar ve bir belediye şirketi olan Belbeton’a vermişler. Tam dört yıl sonra başladılar. Belbeton birilerine, onlar da başkalarına devretmiş! Bir iş dört yıl sonra başlar mı? Parasal hesaplar nerede? Kaç trilyon kimlere gitti ve gidiyor?
Başkentin anacaddesi aylardan beri yok edildi ve kapalı.
* * *
Hesapsızlığa ve plansızlığa bakın ki, bu inşaatta mutlaka almaları gereken iki arazi parçası vardı. Biri Avusturya Büyükelçiliği, öbürü hemen yanında Rusya’ya ait! Onlar alınmazsa iş yatacaktı.
Bir süre önce işin Avusturya bölümünü yazdım. Avusturya Büyükelçiliği, Bulvar üzerindeki arazisini bir adet lüks daire karşılığında bıraktı. Demek ki Avusturya’nın bir adet daireye ihtiyacı varmış!
Peki Rusya ne yapacak? Gazetelerde yazıldığına göre Rusya, arazisini vermek istemiyor. Bu konu Kremlin’e intikal etmiş ve bir Rus heyeti şimdi konuyu görüşmek ve pazarlık yapmak amacıyla Ankara’ya gelmiş. Şimdi Rusya’yı tavlama, satışa razı etme çabaları var!
Bakalım onlara ne verilecek, Rusya toprağını kaça satacak!
Şimdi şu plansızlığı bir düşünün. Ankara’da milyonlarca kişiyi ilgilendiren, illallah dedirten, bir türlü bitmek bilmeyen, her çeşit çevre ve gürültü kirliliği yaratan ne idiği belirsiz bir inşaata başlıyorsunuz.
İhalesi dört yıl önce yapılmış (!) ve bir belediye şirketine verilmiş!
Bedeli o yılın fiyatlarıyla 7 trilyon 972 milyar Törkiş lira.
Kazma dört yıl sonra vurulmuş!
İnşaat alanında yer alan Avusturya ve Rusya toprakları hiç hesaba katılmamış!
Şimdi ağlaşıyorlar... Efendim yerin altından kablolar çıkmış da... Onları yeniden düzenlemişler de... Kanalları yeniden açmışlar da... O yüzden bir türlü bitmiyormuş da!..
Başkentin anayolunun altında kablolar çıkmayacaktı da, petrol mü çıkacaktı?
* * *
Çevredeki işyerleri, hastaneler, gazete ve televizyon büroları, büyükelçilikler ve binlerce konut aylardan beri perişan durumdayız. Doğalgaz, telefonlar, televizyon yayınları, elektrik, su, aklınıza ne geliyorsa kesildi.
Büyükelçilikler açıklama yapıp Ankara Büyükşehir Belediyesi’ni halka şikáyet etmek zorunda kaldılar.
Biz olayı öylesine kanıksadık ki, gözlerimizin önünde yaşanan bu rezalete bakıp bakıp gülüyoruz.
Bir yaptıklarını on kez söküp yeniden yaptılar.
Ankara, Ankara olalı böyle zulüm görmedi.
Trilyonlar toprağın altına gömüldü.O paralar kime gitti?Kaç trilyon gitti?Bu rezaletin toplam maliyeti ne olacak?
Hiç kuşkum yok, rezalet bitince görkemli bir açılış töreni yapacaklar!
Başbakan ve bakanlar katılacak, kürsüler kurulacak, nutuklar atılacak.
Aynen "AB üyesi oluyoruz" masalıyla Brüksel’den dönüşte Kızılay’da yaptıkları gibi...
Aynen Bahçelievler’de Büyükşehir tarafından kurulan Gökkuşağı çarşısı gibi.
Oraya da trilyonları yatırdılar. Açılış törenini konserlerle monserlerle Abdullah Gül’e yaptırdılar. Tören için milyarlar harcandı. O çarşı şimdi bitmiş durumda, sinek avlıyor. Kiralayan esnaf perişan.
Peki bu paraların, plansızlığın, sorumsuzluğun, savurganlığın, devletin ve milletin yok edilen, boşa harcanan, toprağa gömülen trilyonlarının hesabı sorulmayacak mı?
Bu iktidar değişene kadar sorulmayacak...
Çünkü "yapan bendense hesap sormam, görmezden gelirim ama karşıtımsa üzerine giderim, hesap sorarım" anlayışı içerisinde yönetiliyoruz.