GÜNLERİ ve haftaları kutlamaya pek meraklıyız! Bizde her şeyin bir günü, bir haftası vardır. Örneğin, öğretmenler haftasında o kutsal meslek için nutuklar veririz, övgüler düzeriz ama öğretmenleri bir yıl boyunca bir sürü haksızlıkla, kaderleriyle baş başa bırakırız.
Polis günü de öyle! Şimdi polis günlerini kutluyoruz. Çilekeş Türk polisinin gününü!
Polis en büyük sömürü altında inim inim inleyen kesimdir. Maaşı yetmez. Lojmanı yoktur, uzak semtlerde, hatta gecekondularda kirayla oturur. Ayın sonunu getiremez. Üzerinde büyük baskı vardır. Amir memuru, müdürleri amiri ezer. Para derseniz!..
20 yıllık polisin eline geçen net para, her şey dahil 950 milyon.
Terörde, sokak olaylarında, linç girişimlerinde, kavgada, cinayette, kapkaçta polis... Ve sık sık yediği dayak yanına kár kalır!
Kentte asayiş bozulmuştur, ya da bozulacağı tahmin edilmekte, olay çıkmasından korkulmaktadır. Hemen bir emir yayınlanır:
"Üç gün boyunca 12-12 çalışılacak."
Yani polis 12 saat görev yapacak, 12 saat dinlenecektir. Dinlenme süresinin en az üç saati yolda, eve gidip gelirken geçer. Gündüz uyuyacak, gece sabaha kadar görevde olacaktır. Buna can dayanmaz. Karşılığında fazla çalışma ücreti verilir mi? Verilmez.
Polisin yetkileri budandı, eli kolu bağlı. Polis bıkkın ve bezgin. Görev yapmak içinden gelmez. Olaylara el koyamaz. Arama yapamaz, 24 saatlik gözaltı süresini aşamaz. En ufak bir hatasında başına neler geleceğini iyi bilir.
Fakat polisin sesi çıkmaz. Sindirilmiştir, eziktir, sahipsizdir, ayın sonunu getiremez.
Bugüne kadar sokakta veya başka yerlerde karşılaştığım bir tek polis olmadı ki "Abi lütfen biraz da bizim durumumuzu yaz" demesin.
Belli mesleklerin haftalarını kutlamak, mesajlar yayınlamak, nutuk atmak güzeldir. İyi de, bunlar hiçbir sorunu çözmüyor.
Tören yapıyoruz, kutluyoruz, palavra sıkıyoruz, beş dakika sonra unutuyoruz. Bir yıl sonra aynı süreç tekrarlanıyor. Aslında, haftası veya günü kutlanan her mesleğin mensuplarıyla alay ediyoruz! Değişen hiçbir şey olmuyor.
Yaşasın Türk polisi! Çilekeş, sabırlı Türk polisi.
UYKUCU BAKAN’IN MESAJLARI
Kutlu Doğum Haftası ve Mevlit Kandili nedeniyle insanlar birbirine kutlama mesajları çekiyor. Herkes bu mesajların parasını kendi cebinden ödüyor.
Pazar günü cep telefonlarına Kültür Bakanı, uyumasıyla ünlü Atilla Koç’tan mesajlar yağmaya başladı:
"Yükü sevgi, özü saygı, gücü barış, süsü hoşgörü olan tüm insanların kandilini kutlarım. Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç. Tel: 0 312 296 93 03 ve 04."
Arkadaşlarımız araştırdı. Bunlar bakanlığın Özel Kalem telefonları. Yani mesajlar bu telefon numaralarından çekilmiş.
Bir insan kandil, Cumhuriyet Bayramı, doğum günü, evlenme yıldönümü, akla ne gelirse onu kutlamak için telefon mesajı gönderebilir. İsterse binlercesini gönderir.
Ancak, parasını kendi cebinden ödemek koşuluyla. Şimdi Atilla Koç’a soruyorum:
"Pazar günü bu yolla toplam kaç bin kişiye devletin telefonlarıyla kandil mesajı gönderdiniz? İşin bedeli kaç para tuttu? Özel Kalem telefonundan gönderdiğiniz bu mesajların parasını siz mi ödediniz (ya da ödeyeceksiniz) yoksa devlet mi?"
Sorular çok basit. Hemen yanıt gönderirse buradan size iletirim.
Sorulara yanıt gelmiyor
Dün yine şehit yarbayımızın cenazesini kaldırdık. Genelkurmay Başkanlığı bu konuda ısrarla sorduğum sorulara her nedense yanıt vermiyor. Yineliyorum:
- Bugüne kadar PKK terörüne subay, astsubay, uzman çavuş ve er olarak kaç bin askerimizi şehit verdik? (Bu soruya şehit polislerimizi de ekliyorum.)
- Kaç askerimiz yaralandı?
- Kaç askerimizin ayağı, bacağı, eli kolu koptu, gözleri kör oldu, sakat kaldı?
Milyonlarca insanımızın merak ettiği bu rakamların niçin gizlendiğini anlamak mümkün değil.
Kimden neyi gizliyoruz? Saklımız gizlimiz Türk milletinden mi?
Lütfen, Genelkurmay bu rakamları açıklamakla yükümlüdür.
Eğer bu rakamları açıklamak "ulusal çıkarlarımıza aykırı ise" bunu söylesinler, bilelim.