RECEP Tayyip Bey önceki gün partisinin İstanbul il kongresinde konuşurken çok ilginç sözler söylüyor!
‘‘Partimizin ismi AKP değil Ak Parti'dir. Ak Parti'yi hazmedemeyenler bize A-K-P diyorlar. Niye böyle diyorlar? Çünkü onların midelerine oturduk da onun için.’’
Bak sen şu işe! Partinin adı Adalet ve Kalkınma Partisi. Kısaltılmış adı AKP. Aynen CHP'nin, DYP'nin ve öteki partilerin kısaltılmış adları gibi. Türkçe'de kısaltma böyle yapılır.
Demek ki bu doğru kısaltmayı yapıp AKP diyenlerin midesine oturmuş!
Bay Başbakan ya Türkçe bilmiyor, ya kafadan ve yakışıksız konuşuyor, ya da aklınca espri yapıyor. Heyecana kapılınca, belki de ağzından çıkanı kulağı duymuyor.
Partisinin ismini inkár eden bir siyasetçiye ilk kez tanık oluyoruz.
***
Bay Başbakan konuşmasını sürdürüyor:
‘‘Hortumları kesildi. Yolsuzlukların damarına girdik. Rakamları açıklayınca ülkenin nasıl soyulduğunu göreceksiniz.’’
Çok doğrudur. Gelmiş geçmiş bütün iktidarlar Türkiye'yi soydu... Ve hepsinde aynı görüş egemendi:
‘‘Benim hırsızım iyidir. Ben kendi hırsızımın, bana yandaş olan hortumcunun üzerine gitmem.’’
Hiç kimse kendi hırsızından hesap sormadı. Madem AKP hesap sorma konusunda iddialıdır, o halde Recep Tayyip Bey'e sormak gerekir:
1- İstanbul ve Ankara Büyükşehir belediyelerindeki yolsuzluk iddialarının üzerine niçin gitmiyorsunuz? Zat-ı aliniz hakkında belediye başkanlığınız döneminde açılmış çok sayıda soruşturma ve dava var. O dosyalar gökten zembille mi indi? Şimdi dokunulmazlık kazandınız ve yargılanmanız mümkün değil. Dokunulmazlığı niçin kaldırmıyorsunuz? Yargı önüne niçin çıkmıyorsunuz?
2- Özellikle Konya gibi Orta Anadolu illerinde yoğunlaşan İslamcı holdingler, Müslümanların trilyonlarını tokatlayıp götürdü. Bazısı güya battı. İnsanlar batandan da, batmayandan da paralarını geri alamıyor. Paralar buharlaştı. Onların banka hortumcularından, enerji vurguncularından farkı ne? Bu konunun üzerine niçin gitmiyorsunuz? Örneğin Kombassan'a satılan Petlas olayına niçin bakmıyorsunuz?
Bazıları işine gelen hortumun üzerine gider, gelmeyenin gitmez! Buyurunuz Recep Tayyip Bey, bu sorulara yanıt veriniz. Veremezsiniz ki!
***
Şimdi işçi ve memura ‘‘sıfır zam’’ verecekler ya, Recep Bey kongrede esip gürlemesini sürdürüyor:
‘‘Buradan sendikalara sesleniyorum. Bizi yormayın. Bu ülkeyi bu günlere getirenlere takınmadığınız tavrı, bu iktidara takınmaya hakkınız yok. Elimizde olmayan imkánları veremeyiz.’’.
Bu sözleriyle adeta ültimatom veriyor. Zam yok!.. Sıfır zam!.. Ve şunu demeye getiriyor:
‘‘Sırada bekleyen bunca işsiz varken, zam sizin neyinize? Yatın kalkın, bir ücret aldığınıza dua edin.’’.
Aba altından sopa gösteriyor da, ‘‘IMF böyle istedi’’ diyemiyor. Fakat bilmiyor ki, bu oyun çok tehlikelidir. Yüz binlerce işçiyi, memuru böyle ezilmeye mahkûm etmenin sonu, kendisi ve AKP için hayırlı olmaz. Recep Bey bunları zamanla görecek, öğrenecek.
***
Recep Bey coşmuş, konuşmasını sürdürüyor:
‘‘10 bin öğrenciyi ağustos ayında sınava sokup özel okullarda okutacağız. Parasını devlet verecek.’’
Güzel de, niçin özel okullarda? Çok daha önemlisi, hangi özel okullarda? Örneğin TED, Robert Kolej gibi saygın kurumlarda mı, yoksa tarikat yuvası olan özel okullarda mı?
O çocukları neden kontenjan açıp Anadolu liselerinde ve devletin öteki seçkin okullarında değil de, ‘‘özel’’ okullarda okutacaksınız? Yoksa bazı yandaş okullara devlet parasıyla arka çıkıp köşe mi döndüreceksiniz?
Recep Bey konuşur ama bu gibi somut sorulara yanıt veremez. Bazen ekranlara çıkıp özel söyleşiler yapar. Fakat gazeteci takımı çoğunlukla ona -ve bütün iktidar mensuplarına- bunları değil, ‘‘aman ürkmesin de karşıma hep otursun’’ anlayışıyla tatlı tatlı çanak sorular sorar. Yanıt alamayınca sorusunun üzerine gitmez!
Konuşmak Recep Bey'in elbette hakkı!
Dilin kemiği yok!
Yeter ki biraz tutarlı olsun. Yoksa midesine oturur!