SANIRIM Türkiye’de okurlarından en çok mesaj alan gazetecilerden biriyim. Özellikle şu sıralarda günde bin dolaylarında mesaj geliyor... Ve bu mesajları, Hürriyet gibi her kesim tarafından okunan gazetenin okurları, yani milletin bütün kesimleri gönderiyor.
Kitlelerin parti liderlerinden en öncelikli bir isteği var.
Seçim öncesinde ne yaparsanız yapın, ittifak yapın, birleşin, güçbirliği yapın. Adı ne olursa olsun, bunu başarın. Aksi takdirde yine 2002 seçiminde olduğu gibi hüsrana uğrarsınız, oylar bölünür ve nasihat alırsınız.
Bu mesajlara aynen katılıyorum ve burada başta Deniz Baykal olmak üzere bütün genel başkanlara bu çağrıyı iletiyorum. Zaten onlar da toplumdan gelen bu yoğun istekleri biliyorlar.
Son seçimde DYP ve MHP, kılpayı farkla yüzde 10 barajını aşamadı.O yüzden Meclis dışında kaldılar. (DYP yüzde 9.5, MHP yüzde 8.3)
AKP yüzde 34.2, CHP yüzde 19.3, Genç Parti yüzde 7.2, ANAP yüzde 5.1, DSP yüzde 1.2 aldı.
Seçim barajında şans AKP’ye güldü. Bunlar yüzde 34 oyla Meclis’in yüzde 66’sını ele geçirdiler ve diledikleri çizgiye çektiler.
* * *
Öyle kritik bir eşikteyiz ki, yüzde 1 oranında oy kaybı bile iktidar dengesini değiştirir. Başta Baykal ve CHP olmak üzere bütün partiler, liderler, genel başkanlar bu durumu iyi görmek zorunda. Hiçbiri şu lükse sahip değil:
"Ben ne ittifak yaparım, ne bu doğrultuda bir adım atarım. Benim seçmenim zaten bana oy verir. Fazlasına ihtiyacım yok. Beni isteyen partisini kapatır, kapısına kilidi vurup gelir."
Gün, kapris yapacak, hava atacak gün değil.
DYP ile ANAP arasında bu doğrultuda sürdürülen görüşmelerin olumlu sonuçlanmasını diliyorum.
CHP ile DSP arasında bir görüş birliğine varılmasını içtenlikle arzu ediyorum.Burada temel rol Deniz Baykal ve Zeki Sezer’e düşüyor.
Bu gibi olaylarda karşılıklı ödünler verilir. Küçük parti ödünlerin daha fazlasını verir, büyük olan dediğim dedik diye ısrarcı olmaz.
Bakınız, bu işin şakası kalmadı. Türk milleti bu seçimde AKP’yi iktidardan indirmek zorunda. Bu olayda parti başkanlarının kaprislerine, geçmişten gelen ihtilaflarına, inatlaşmalara yer yok.
Burada çelik çomak oynamıyoruz. Hepimize düşen görev, bu ülkede Cumhuriyet rejimine ve devrimlerine sahip çıkacak, Türkiye’yi yabancılara peşkeş çekmeyecek, ülkemizin onurunu içeride ve dışarıda koruyacak bir iktidarı işbaşına getirmektir.
Bunun tek yolu muhalefet partilerinin seçime işbirliği, güçbirliği yaparak girmesidir.
* * *
Hiçbir parti başkanı "Partisini kapatan bana gelir, sonrasına bakarız" deme hakkına sahip değildir ve olamaz.
Onlara, başta Baykal olmak üzere çağrıda bulunuyorum... Ve bu çağrı sadece benim kişisel görüşüm değildir. Milyonlarca insanımızın sesidir. Lütfen ciddiye alıp kulak veriniz:
"Yol yakınken bu işi bitirin. Zaman giderek azalıyor. Bu seçime tek tek girerseniz (CHP dışında) yine yüzde 10 barajına takılma tehlikeniz vardır. Sadece baraj değil, bu işbirliğini-güçbirliğini (adı ne olursa olsun) yapmazsanız iktidar olma şansınızı da tehlikeye sokarsınız. Türkiye’yi Cumhuriyet rejimine, ilkelerine ve devrimlere karşı çıkan, vatanın ve milletin soyulmasına göz yuman, ülkeyi eşe dosta ve yabancılara peşkeş çeken, her türlü yolsuzluğu görmezden gelip yandaşlarını zengin eden bir güruhun eline bırakırsınız."
Miting meydanlarından herhalde ders almışsınızdır. Milyonlar "Birleşin, bir şey yapın, Cumhuriyet’e sahip çıkın" diye haykırıyordu. O sesleri önümüzdeki günlerde ve haftalarda da çok duyacaksınız.
Millet birleşme isteyecek ve siz bazı küçük hesaplar, birkaç milletvekilliği uğruna ayrı kalacaksınız! Var mı böyle bir şey?
Gün, kişisel kaprisler günü değildir. Gün, geçmişte kalması gereken kızgınlık, kırgınlık ve yapay ayrılıkların unutulması gereken gündür.
Ey muhalefet partilerinin genel başkanları, bu konuda gerekeni yapmakla yükümlüsünüz.
Aksi takdirde sizi ne tarih affeder, ne de Türk milleti.
Başımızda yüzde 10 barajı gibi bir ’bela’ var. Bu tablonun yarattığı faciayı 4.5 yıldan beri hep birlikte yaşamadık mı? Oy verenlerin yüzde 66’sının esamesi hiç okundu mu? Siz bakmayın o afra tafralarına! AKP panikte.