Papaz elbiseli Tayyip!

STAR TV, geçen akşam bizim Tayyip'in yeni bir kasetini daha yayınladı. Tayyip orada Müslümanlara yapılan baskıdan (!) söz ediyor, amaçlarına ulaşmak için gerekirse ‘‘papaz elbisesi giyeceğini’’ söylüyordu.

‘‘Biz bir şeyin mücadelesini veriyoruz. Nedir bu? Zaman ve zemine göre değişmeyen doğrunun iktidar olması... Bu mücadeleyi iktidara getirme noktasında, gerekirse papaz elbisesi bile giyerim.’’

Bir an düşündüm, papaz elbisesi Tayyip'e yakışır mı? Kim bilir, giyse de görsek!

Ertesi gün gazeteciler kendisine bu sözlerini anımsatınca Tayyip'in yanıtı şöyleydi:

‘‘Bana geçmişi sormayın. Bana Ağustos 2001 sonrasını (parti başkanı olmasından sonrasını) sorun.’’

Geçmişte bol kepçe konuşmuş, şimdi o sözlerinin hesabını veremiyor, arkasında duramıyor, parti genel başkanı olduktan sonrasından sorumlu olduğunu söylemeye çalışıyor. Kendi geçmişini kendi silmeye kalkışıyor!

Şimdi geçmişi karşısına belgelerle çıkınca korkuyor, bir şey söyleyemiyor! Böyle parti başkanı olur mu? Demek ki aradan bir 10 yıl geçse, bugün söylediklerini de unutacak, arkasında duramayacak.

Çok sağlam ve korkusuz bir kişilik!

* * *

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, İstanbul'da milli görüşçü Tayyip ve şimdiki Ali Müfit tarafından yapılan yolsuzluklarla ilgili olarak dava açtı. Tayyip için 9, Ali Müfit için 30 yıl hapis isteniyor.

Ortaya çıkarılan yolsuzlukların tutarı trilyonlara ulaşıyor.

Akbil, İGDAŞ, bir sürü ihale ve hortum iddiaları.

İddianamede rüşvet, zimmet, görevi kötüye kullanma, arttırma ve eksiltmelere hile karıştırma sözcükleri yer alıyor.

Tayyip papaz elbisesine yanıt veremiyor. Herhalde bu korkunç yolsuzluk iddialarına da yanıt veremeyecektir. Neler olacağını mahkeme önünde hesap verirken anlayacağız.

Türkiye, Tayyip'le gurur duyuyor! Bir adet yetmiyor, Türkiye'ye yeni Tayyip'ler gerekiyor!


İÇME SUYU REZALETİ


Türkiye'de çok güzel kaynak suları var. Bunlardan biri, belki de en önde geleni Niksar Ayvaz. Tokat'ın Niksar İlçesi'nde çıkıyor, şişelenip bütün Türkiye'ye dağıtılıyor ve yüz binlerce insan tarafından içiliyor.

Sağlık Bakanlığı önceki gün bir duyuru yaptı ve Niksar suyunda yüksek miktarda arsenik bulunduğunu açıkladı.

Bu madde kanser yaparmış.

Sorumsuzluğun böylesi ancak Türkiye'de olabilir. Bu su, çok uzun yıllardan beri çıkıyor, şişelenip ülke düzeyinde satılıyor.

Şimdi elde edilen tahlil sonucu nedeniyle Niksar suyu bütün Türkiye'de toplatılıyormuş.

Peki ama bu tahlili yapanların ve yaptıranların aklı şimdiye kadar neredeydi?

Su firmasının yetkilileri bu işte bir yanlışlık olduğunu söylüyor, bakanlık ısrar ediyor. Biz ne olduğunu bilmiyoruz.

Ülke çapında satılan bir içme suyu düşünün ki, içinde kanser yapan bir madde olduğu iddiasıyla toplatılıyor ve üretimi durduruluyor.

Bu suların denetimi birkaç yılda bir mi yapılıyor? İçlerinde başka neler var?

Ya da gerçekten, elde edilen sonuç, firmanın iddia ettiği gibi yanlış mı?

Ortada ciddi ve toplum sağlığı açısından çok önemli bir durum var. Ama gerçek ne olursa olsun, bizim her alandaki sorumsuzluğumuz burada da kendini gösterdi.

Eğer tahlil sonucu doğruysa, Sağlık Bakanlığı bugüne kadar uyuyor muydu? Niçin bu gerçeği daha ilk günden ortaya çıkarıp arsenikli suyu herkese içirdiler? Satışını niçin önlemediler?

Eğer tahlil sonucu yanlışsa, bir ürünü böylesine kötü bir biçimde damgalayıp yok etmeye kimin hakkı olabilir?

Sağlık Bakanlığı bu konuda çok ciddi bir açıklama yapmalıdır.


Emin Çölaşan’ın notu:


Dünkü yazımda Devlet Bakanı Fikret Ünlü'ye bazı sorular sormuştum. Milli takım Kore'de niçin lacivertler içinde boy gösteriyordu? Kırmızı-beyazdan niçin kaçılıyordu? Bunu sponsor firmalar mı şart koşmuştu? Sponsor firmalar milli takıma kaç para vermişti?

Ne Ünlü'den, ne de Futbol Federasyonu yetkililerinden ses yok! Demek ki, bu işin içinde bir iş var.
Yazarın Tüm Yazıları