Emin Çölaşan: Oyunun sonu

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

PKK'nın Almanya'da yayınlanan Özgür Politika isimli gazetesini her gün okuduğumu dün de yazmıştım. Gazetecinin görevi budur. Eğer işinizi ciddiye alıyorsanız, karşıt olduğunuz kesimlerin yayın organlarını da izleyip değerlendirmek zorundasınız.

Bu gazetenin 24 Eylül 1999 tarihli nüshasında fotoğraflı bir haber dikkatimi çekmişti. Başlığı şöyleydi:

‘‘Mültecilik yaşamına dayanamadı’’

Haber ilginçti:

‘‘Sömürgeciliğin gerek ekonomik, gerek kaba baskılarından ve gerekse de Alman devletinin yıllardır desteklediği kirli savaşın ortamından kaçan Kürt mülteciler, geldikleri Almanya'da ‘‘kötü misafir’’ olmanın bedelini ağır ödüyorlar.

Alman makamlarının bu ülkede yaşayan Kürt mültecilere reva gördüğü yaşam koşulları git gide ağır psikolojik bunalımlara dönüşürken, mülteci kampları sonu trajediyle biten olaylara sahne oluyor...’’

Haberin devamında bir olay anlatılıyor. Türkiye'den kaçıp Almanya'ya sığınan 25 yaşında İsmet Aslan isimli Kürt kökenli gencimiz, Reinland-Pfalz eyaletinin Daun kentine bağlı Steineberg sığınmacı kampındaki sefil yaşam koşullarına daha fazla dayanamıyor, kendini asarak intihar ediyor.

İsmet bu yılın nisan ayında Almanya'ya gelmiş ve sığınmacı olmuş.

Onun aynı kampta kalan Kürt arkadaşı Sevinç Çetin ise olayı PKK'nın gazetesinde şöyle anlatıyor:

‘‘İsmet intihar etmeden önce hastalandı, hastanede yattı. Fakat tedavisi yapılmadan taburcu ettiler. Cesedi gözümün önünden gitmiyor...’’

Ama işin en ilginç boyutu, haberin sonrasında ortaya çıkıyor. Sevinç Çetin şöyle diyor:

‘‘Bütün bunlar Alman devletinin bize layık gördüğü yaşam koşullarının bir sonucudur. Avrupa'nın ortasında dünya ile bağlantımız kesik. 4 ay önce aldığımız gazeteleri tekrar tekrar okuyoruz. Televizyon yok, kente inecek paramız yok. Zaten hazır yemekler ve bir de haftada 20 mark para veriyorlar. 20 mark sigara içen insanın neyine yetiyor? Çalışma izni de yok. Bunların bize yaptığı psikolojik işkencedir...’’

Sonra en çarpıcı, hatta en gerçekçi cümle geliyor:

‘‘Eğer Türkiye'ye dönme imkánım olsaydı, bu koşullarda durmaz dönerdim.’’

***

Dikkatinizi bir kez daha çekerim, bu sözler PKK'nın Almanya'da yayınlanan gazetesinde yer alıyor. Türkiye'de oynanmak istenen kirli PKK oyununa yıllardan beri Alman devletinin destek verdiğini, artık kendileri de açıkça yazmaktan çekinmiyorlar. İlginç gelişmeler!

Bu iki Kürt genci Allah bilir ne yalanlarla Alman makamlarına başvurup sığınmacı olmuşlardı. Belki Türkiye'de işkence gördüklerini, belki yakalandıkları takdirde cezaevine atılacaklarını, belki polis tarafından arandıklarını söylemişlerdi.

Amaçları ‘‘cennet’’ Avrupa'ya kapağı atıp orada güzelce yaşamaktı.

Koşulların farkına vardılar, şok oldular.

Orada bir anlamda esir muamelesi gördüklerini, boğaz tokluğuna bir yatakhanede yatırıldıklarını anladıklarında iş işten geçmişti...

Çünkü Kürtçülük tüccarlarının oyununa gelmişlerdi.

***

Ne diyor Sevinç Çetin:

‘‘Eğer Türkiye'ye dönme imkánım olsaydı, bu koşullarda durmaz dönerdim.’’

Vatan özlemi yüreğini sarmış. Sözleri buram buram vatan hasreti kokuyor. Aldatılmış, oyuna gelmiş, birlikte kaldığı arkadaşı kendini asarak intihar etmiş.

Acaba nereden gelmişti Almanya'ya?

Diyarbakır, Muş, Şırnak, İstanbul, Ağrı?..

***

PKK macerasında yüz binlerce insanımızı, boş bir hayal uğruna mağdur ettiler. İşsiz bıraktılar, göç ettirdiler. 40 bin insanımız can verdi, niceleri sakat kaldı.

Dağlara saldıkları profesyonel eşkıya ile zavallı çoluk çocuğun cesetleri oralarda kurda kuşa yem oldu.

En azından 500 bin aileyi ağlattılar.

Peki sonuçta ne kazandılar?

Kim ne kazandı?

Kazanan kim, onu da belirtmekte yarar var.

Avrupa ülkelerinde krallar gibi yaşayan, haraç ve uyuşturucudan gelen ceplerindeki milyonlarca doları sevgililerine yediren, birbirinin karılarını ayarlayan, görkemli villalarda, beş yıldızlı otellerde, altlarında son model arabalarla ‘‘Kürtçülük ticareti’’ yapan beyin takımı!

Yaşar Kaya'lar ve saireler.

Önderleri Apo enselendi, içeride bülbül gibi ötüyor. Şemdin kuzu gibi oldu. Bunların dolduruşuna gelen binlerce genç insan cezaevlerinde çile çekiyor.

***

Sığınmacı İsmet daha fazlasına dayanamayıp kendini asmış, sığınmacı Sevinç vatan özlemiyle ‘‘Ah, Türkiye'ye dönebilsem’’ diyor ve bunları PKK'nın 24 Eylül 1999 tarihli gazetesinin son sayfasında okuyoruz.

Yazık oldu. Kendilerine de, Türkiye'ye de, her şeye de yazık ettiler. Kendilerini o acımasız Avrupa emperyalizmine maşa olarak kullandırdılar. Şimdi pişman oldular ama iş işten geçti.



Yazarın Tüm Yazıları