Paylaş
Gazetelerde birkaç gün önce fotoğraflı bir haber. Ankara'da düzenlenen ‘‘Kuran ışığında hak ve hürriyetler sempozyumu’’ isimli toplantıda İstiklal Marşı çalınacak. Ortalıkta türbanlı bazı kızlar var.
İstiklal Marşı başlıyor ve türbanlılardan bazıları ayağa kalkmıyor!
Neden?..
Çünkü bunlara böyle ‘‘eğitim’’ veriliyor. Allah adına, Müslümanlık adına bu genç insanların beyinleri yıkanırken, onlara öğretilen temel şey, ‘‘milliyet’’ duygusunu unutmak. Yani Türklük, vatan, millet, özgürlük, bağımsızlık, ulusal egemenlik gibi kavramları kafanızdan sileceksiniz ve bunların yerine bir tek kavramı koyacaksınız:
Ümmet!
Orada İstiklal Marşı çalınıyor ama bazı türbanlı genç kızlar ayağa kalkmıyor. Diğerleri ise istemeden, ‘‘mecburen’’ kalktıklarını söylüyorlar.
Ayağa kalkmayan kıza gazeteciler bunun nedenini sorduklarında verdiği yanıt çok düşündürücü:
‘‘Ben Müslüman olarak sadece Allah'ın huzurunda ayağa kalkarım.’’
Lafa bak hizaya gel!
Allah'ın huzurunda ayağa kalkılmaz, secde edilir. Dua edilir.
Ayağa kalkmak bu dünya ile ilgili, insancıl bir saygıdır. Odaya bir büyüğümüz girince ayağa kalkarız. Otobüste yaşlı birine yerimizi vermek için ayağa kalkarız. Önümüzden cenaze geçerken ayağa kalkarız.
‘‘Ben sadece Allah'ın huzurunda ayağa kalkarım’’ lafı bile, bunların Müslümanlık bilgisinin ve insanlık düzeyinin sıfır olduğunu gösterir.
Dikkat ediniz, bizdeki şeriatçı kesimin İstiklal Marşı saygısızlığı çok yoğun ve yaygındır. Bundan önce düzenlenen nice Refah Partisi toplantılarında da yobaz takımı ulusal marşımız çalınıp söylenirken ayağa kalkmamıştır.
Şimdi bakmayın bu kesimlerin bazı toplantılarda ellerine göstermelik olarak Türk bayrağı aldıklarına!..
Onu da ‘‘mecburiyetten’’ yapıyorlar. Tıpkı o türbanlı kızların söylediği gibi:
‘‘İstiklal Marşı çalınırken mecburiyetten ayağa kalkıyoruz. Yoksa kalkmayız.’’
Kalkarsanız hatırımız kalır!
Hiç endişe etmeyin, bu ülkede İstiklal Marşı'nın değerini ve anlamını bilen ve ayağa kalkan milyonlarca insanımız var.
Sen otur kızım, otur!
Senin gibiler ayağa kalksa kaç yazar, kalkmasa kaç yazar!
‘‘İMAM HATİP KAÇKINI’’
Bizim şeriatçı basında yalandan dolandan geçilmiyor. Şimdi dillerine Anayasa Mahkemesi raportörü Yusuf Öztürk'ü doladılar. Öztürk, Refah Partisi'nin kapatılma davasının raportörü.
Anlaşıldığı kadarıyla, raporunda Refah'ın kapatılmasını istiyor. Şeriatçı basın bu raporu büyük olasılıkla Anayasa Mahkemesi içindeki yandaşlarından birinden sızdırdı. Gizli kalması gereken rapor bunların eline geçti. Ama korkudan açıklayamıyorlar...
Ve şimdi ‘‘İmam hatip kaçkını raportör’’ gibi ipe sapa gelmez laflarla Yusuf Öztürk'ü yıpratmaya çalışıyorlar, okulu terk ettiğini yazıyorlar. Yalanın bini bir paraya gidiyor!
Kimdir Yusuf Öztürk?
Belki inanmayacaksınız ama kendisi imam hatip mezunu. Tokat İmam Hatip okulu birinci devre mezunu. 1968 yılında bitirmiş. Dolayısıyla, din konularında bilgi sahibi bir insan.
Yobazlar işte bundan korkuyorlar. Din bilgisi olan imam hatip mezunu bir raportör, Refah konusunda rapor hazırlamış ve partinin kapatılmasını istiyor.
Saldırdıkları Yusuf Öztürk, 1991 yılından bu yana devletin birinci sınıf hâkimi. Ağır Ceza Mahkemesi başkanlığı yapmış, sicili tertemiz ve yüksek notlarla dolu bir insan.
Bunların Türkiye'de din adına yaptıklarını gördükçe, söyledikleri yalanları duydukça utanıyoruz. Yüzümüz kızarıyor.
KUBİLAY
Yedeksubay Kubilay 1930 yılında, bundan 67 yıl önce İzmir'in Menemen ilçesinde yobazlar tarafından başı testere ile gövdesinden ayrılarak şehit edilmiş, kesik baş sopaya asılmıştı.
O gün Menemen'de düzenlenen irtica provası Mustafa Kemal Paşa'nın ordusu tarafından bozguna uğratılmış, Cumhuriyet Mahkemeleri epeyce adamı yargılayıp idam etmişti.
Önümüzdeki 23 Aralık Salı günü, bu olayın 67. yıldönümü. Bizim gazetenin Ege baskısı bu konuda sürekli yayın yapıyor.
O gün Menemen'de bütün ilerici ve Atatürkçü kuruluşlar bir araya gelip tören yapacaklar.
İzmir ve Ege'nin bütün ilerici, çağdaş, laik ve Atatürkçü evlatları!..
O gün Menemen'de olun, gücünüzü dosta düşmana gösterin. Sesinizi oradan duyurun.
Gazetelerimiz ve televizyon kanallarımız da inşallah o gün işi biraz ciddiye alırlar, bu tören ve gösterileri düzgün bir biçimde kamuoyuna yansıtırlar!..
Çünkü devrim şehidi Kubilay anılırken ortalıkta magazin, dansöz, asparagas, eşcinsel sunucular, baldır bacak, falanca artistin hamileliği, filanca futbolcunun mankenle olan aşkı olmayacak da!..
HALTER
Şu rezalet ortamda bazen sevindirici haberler geliyor. Halter milli takımı, Tayland'da düzenlenen dünya şampiyonasında ikinci oldu. Büyük başarıdır. Demek Halil Mutlu yarışsaydı, Naim tek koluyla kaldırış yapsaydı, kesin dünya şampiyonu olmuştuk.
Bayan haltercilerimiz altıncı oldular ama dünya rekorları kırdılar, altın ve gümüş madalyalar kazandılar.
Burada bütün haltercilerimizi ve hocalarını, ama özellikle bayan haltercilerimiz Derya Açıkgöz, Nurcihan Gönül ve Aysel Özgür'ü kutluyorum.
Onlarla gurur duyuyoruz.
Paylaş