Oraları kim yönetiyor?.. Devlet ve hükümet nerede?
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
GÜNEYDOĞU olaylarını hep birlikte izledik. Hakkári il merkezi ile Şemdinli, Yüksekova ilçeleri karıştı. Diyarbakır’da kalabalık protesto mitingleri düzenlendi. Van’da mayınlar patladı, üç şehit verdik.
Güneydoğu’da birkaç gün içerisinde insanlar öldü. Bazıları yaralanıp hastaneye kaldırıldı. Ortalıkta kan gövdeyi götürdü.
Birileri ateş açıyor, panzerler devriliyor, lastik yığınları, araçlar, kamu binaları yakılıyordu. Binlerce insan sokaklara dökülmüştü. Şemdinli İlçesi’nin girişinde polis noktaları yakılmış, yerlerine ‘PKK kontrol noktası’ levhaları asılmıştı.
Her yerde ve bütün mitinglerde Abdullah Öcalan posterleri, PKK bezleri, PKK afişleri asılı idi.
Devlet görmüyor, görmezden geliyordu! AB kuralları bile bu kadarına izin vermezdi; ama bizde böyle oluyordu!
İsyan demesek bile, bir kalkışma vardı.
Hakkári Valisi, Saygı Öztürk’e yakınıyordu: ‘Buralarda durum Ankara’dan göründüğü gibi değil. Herkes silahlı. Güvenlik görevlilerine sürekli olarak silah kullanmayın diye talimat veriyoruz. Ne zamana kadar kullanmayacağız? Halk DEHAP’lı belediye başkanlarını dinliyor. Belediye başkanlarına, güvenlik güçlerine ateş edilmemesini söylemelerini, aksi halde görevlilerin de karşılık vereceğini belirtiyoruz.’
Öfff, korkunç.
Yüksekova İlçesi’nde ölen üç kişinin cenaze töreninde en az 35 bin kişi vardı ve yine PKK sloganları atılıyordu. Tabutlar örgüt renkleriyle taşınıyordu. Askerler ve polisler, ailelerini ilçe dışına göndermişti. Dükkánlar PKK’dan gelen emir doğrultusunda kapatılmıştı.
Bazıları nüfus káğıtlarını yukarı kaldırmış, ‘TC kimliği istemiyoruz’ diye slogan atıyordu. Katılımcıların bir bölümü kar maskesi takmıştı.Öteki sloganlardan bazıları şöyleydi: ‘Roj TV bizimdir, kapatılamaz... Burası Kürdistan, buradan çıkış yok...’
Bütün bunlar olurken havada helikopterler uçuyor, jetler Yüksekova üzerinde alçak uçuş yapıyordu.
Fakat karada güvenlik güçleri çekilmişti. Askerler ve polisler yoktu. Onlar birliklerinde, binalarında bekliyordu. Sadece hükümet konağı ile kritik binalar koruma altına alınmış, sokaklar DEHAP’lı belediye başkanlarına emanet edilmişti!
Ortalıkta Türkiye Cumhuriyeti adına çok acı, üzücü, esef verici bir tablo vardı. Düzeni devlet değil, DEHAP’lı belediye başkanları ile bu parti tarafından görevlendirilen -ve PKK takımından- kırmızı bant takmış milisler sağlıyordu.
Devlet havada vardı, helikopter ve jet uçuruyordu. Ancak karada yoktu!
Yine üzülerek ve utanarak söylüyorum: Güneydoğu’da belli yerleri birkaç gün boyunca PKK yönetti. Örgüt inanılmaz bir gövde gösterisi yaptı.
Olaylar şimdi durulmuş gibi görünüyor. Ya sonrası? Yakın gelecekte neler olacağını hiç kimse bilmiyor... Çünkü ortalıkta devlet yok, hükümet yok!
PKK terörü 1984 yılında başladı.Nice olaylar yaşadık.Ancak böylesine, bu kadarına ilk kez tanık oluyoruz.İller, ilçeler, sokaklar, cenaze törenleri, mitingler, hiçbir zaman devlet dışı güçlerin kontrolüne bırakılmamıştı. Devletin güçleri hiçbir zaman ‘aman olay çıkmasın’ endişesiyle kendi binalarına çekilip düzenin sağlanmasını belediye başkanlarına ve onların PKK’lı milislerine bırakmamıştı.
Utandık.
Böyle bir yol açılırsa, sonu gelmez. Devlet bütün saygınlığını ve otoritesini yitirir.
Yöredeki devlet otoritesini başkaları, hem de örgütün ekibi kullanmaya başlar ki, son günlerde olanlar işte budur. Bunun arkası hep böyle gelir, çıkan ve çıkacak her olayda belediye başkanlarına rica minnet etmeye başlarsınız. Yönetime onları ortak edersiniz. PKK’nın, bölücülerin, Kürtçülerin istediği de bundan başka bir şey değildir.
Son olaylarda hepsinin ekmeğine kendi ellerimizle yağ sürmeyi başarmış olduk!
Adamlar zaten diyordu da, bundan sonra da açıkça ‘buraları bizden sorulur’ derse yanlış mı olur?
Ülkeyi yönetenlerin yarattığı bu sorumsuzluk ortamında, yörede görevli vali, kaymakam, hákim, savcı, doktor, öğretmen, asker, polis, bütün kamu görevlilerinde moral kalır mı? Nitekim yok.
Şimdi hep birlikte özetle soralım:
Güneydoğu’yu kim yönetiyor? Otorite devri mi yapıldı?