SEVGİLİ okuyucularım, dünyanın en pahalı akaryakıtını tüketen ülkeyiz. Evet, en pahalı! Beş kıtadan hangi ülkedeki fiyatlara bakarsanız bakın, durum ne yazık ki böyle. Bugün size sadece benzin fiyatlarından örnek vereceğim.
Dün benzine bir kez daha zam yapıldı. Tablo şöyle:
Bu yıl 12. zam gerçekleşti. Sadece bu yıl yapılan benzin zamlarının oranı yüzde 19’a ulaştı.
Türkiye’de toplam verginin -dikkat ediniz, toplanan vergilerin tümünün- yaklaşık dörtte biri akaryakıttan elde ediliyor.
Peki bu zamlar neye göre yapılıyor? Devlet bütçesinin açığı arttığında, derhal benzine zam geliyor. Açık böyle karşılanıyor... Çünkü fiyatın yaklaşık dörtte üçü vergi!
AKP iktidara geldiğinde benzin bir dolardı. Bugün iki dolar. Demek ki AKP iktidarı süresinde dolar bazında yüzde 100 zam yemişiz. Afiyet olsun!
Peki bunu nasıl başarıyorlar?Dünyanın hiçbir ülkesinde temel mal ve hizmetlere böyle kafadan zam yapılmaz.İnsanlar böyle ezilmez.Bizim dışımızdaki bütün ülkelerde halk bu duruma tepki gösterir.
Bizim üzerimize ölü toprağı serpilmiştir! Tepki asla yoktur.
Ben böyle bir toplumu yöneten hükümet olsam, inanın ki akaryakıt fiyatlarına bir kalemde yüzde 100 zam yapıp bütçeyi kurtarırım. Basın birkaç gün ağlaşır, protesto bildirileri yayınlanır ve sonra o konu da unutulur gider.
Yıllar önce Mısır’da ekmeğe zam yapılmıştı. Halk sokaklara döküldü, olaylar çıktı ve zam geri alındı. Dünyanın pek çok ülkesinde çeşitli zamanlarda yapılan zamları da halkın gücü geri aldırdı.
Bizde ise halkın gücü falan yok. Kimse kimseyi kandırmasın, gerçek budur. Ölü toprağını, millet olarak tepkisizliğimizi bir türlü üzerimizden atamıyoruz.
O zaman da hükümetlerin işi zam yapmak oluyor.
Benzin, mazot, doğalgaz, tüpgaz, Allah ne verdiyse.
* * *
Zamlar birbirini izliyor. Hükümet her ayın başında, bir önceki ayın enflasyon rakamını açıklıyor. Tüketici fiyatları -mutlu bir rastlantıyla!- sürekli düşük çıkıyor.
Peki bu rakamları kim topluyor, hesaplıyor ve açıklıyor?
Devlet!
Peki bu rakamların üzerinde birileri oynasa -elbette öyle bir şey olmaz da!-, düşük gösterse, saptırsa, bizim haberimiz olur mu?
Olmaz!
Kanıtlayabilir miyiz?
Kanıtlayamayız.
İktidara yakınlığı ile bilinen İstanbul Ticaret Odası haziran ayında İstanbul’da fiyatların düştüğünü, az da olsa hayatın ucuzladığını açıkladı!
İnanalım mı?
İnanalım, inanalım!
Çünkü enflasyon hesaplarında dikkate alınan sönmüş kireç, keçiboynuzu, fişek, ahududu gibi nice mallar var. Onların fiyatı düşmüş ve böylece vatandaşı rahatlatmış olabilir.
Neyse, yapılan bütün zamlara rağmen hayat ucuzluyor! Dünyada bir ilk yaşıyoruz! Hiç kimse ağlaşmasın, bir mucizeye tanık oluyoruz. Tarih yazıyoruz!
ELİ KOLU KIRILSIN
Karadeniz sahil yolu Karadeniz’i Samsun’dan Hopa’ya baştan sona geçiyor. Türkiye bu yola katrilyonlar yatırdı. Çok büyük yolsuzluklar oldu. Sahil yolu denizin kıyısından giderken halkın denizle bağlantısını tümüyle kesti.
Karadenizli, artık Karadeniz’e inemiyor.
Dahası, yola dağlardan sürekli olarak sel iniyor. Sel suları yolu alıp götürüyor. Denize yakın geçtiği yerlerde Karadeniz’in dev dalgaları, özellikle fırtınalı havalarda yolu yine götürüyor.
Sahil yolunun astarı yüzünden pahalıya geliyor. Üstelik deniz dolduruldu, doğanın dengeleri altüst edildi.
Çevre ve Orman bakanı Osman Pepe çok doğru bir laf söyledi:
"Karadeniz’de yola ihtiyacımız vardı ama bu yol keşke deniz kıyısından geçmeseydi. Bunu yapanların eli kolu kırılsın."