Paylaş
Önceki gün Ankara DGM'de bir duruşma vardı. Yargı tarafından daha önce ‘‘terör örgütü’’ olarak tanımlanıp çeşitli hapis cezalarına çarptırılan 70'i tutuklu 73 Aczmendi, yattıkları çeşitli cezaevlerinden duruşmaya getirilmişti.
Devletin, milletin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin büyük düşmanı olan bu şahıslar başlarında sarık, sırtlarında cüppe, ellerinde asa ve uzun saç ve sakallarıyla mahkeme salonuna girdiler.
Tahliye istemleri reddedilince hep birlikte tekbir çekmeye başladılar ve bu eylemleri nedeniyle üç ay hapis cezası aldılar.
Bu giysiler, Türk yasalarına göre yasaktı.
Ama bu gerçekler, bunları kendi illerindeki cezaevlerinden Ankara'daki duruşmaya gönderen cezaevi yetkilileri ile cezaevi savcılarının umurunda bile değildi!
Bunlar duruşmaya Afyon, Konya, Eskişehir, Sıvas, Niğde ve Kahramanmaraş'ın Türkoğlu cezaevlerinden getirilmişlerdi.
Ayrıca bazıları, bir gece Ankara kapalı cezaevinde, yolculuk nedeniyle kalmışlardı,
Onları bu giysileriyle mahkemeye yollayan cezaevi yetkilileri ve savcıları hakkında, DGM tarafından daha önce de Adalet Bakanlığı'na suç duyuruları yapılmıştı. Sonuç sıfır!
***
Aczmendi takımını duruşmaya bu kılık kıyafetle gönderip yasaları ayaklar altında çiğneyen görevliler, Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'ya bağlı.
Burada Oltan Sungurlu hakkında çeşitli zamanlarda yazılar yazıp onu eleştirdim. Fazilet Partili bir bakan gibi davrandığını, hiçbir olumlu iş yapmadığını vurguladım. Refah Partisi döneminden kalan kadrolarla çalışıyor, dahası, onları ödüllendirip terfi ettiriyordu.
Aczmendiler'in kılık kıyafeti konusunda, o sırada topluca yattıkları Eskişehir Cezaevi'ne uyarı yazısı yazan DGM savcısı Nuh Mete Yüksel'in üzerine müfettişlerini salıp soruşturma açtıran, Refahyol'un seçmece Adalet Bakanı Şevket Kazan'dı!
Şevket gitti de, Oltan Sungurlu o bakanlıkta ne yaptı? Önceki gün DGM'de yaşanan olay, Cumhuriyet rejimi ve ilkelerinin, Adalet Bakanlığı kadroları tarafından nasıl çiğnendiğinin somut göstergesiydi.
O bakanlığın bazı savcıları ve cezaevi yetkilileri, haklarında yapılan suç duyurularına karşın kıllarını bile kıpırdatmıyorlar ve Aczmendileri kendi illerinden Ankara'ya cüppe, sarık ve asaları ile gönderiyorlardı...
Çünkü biliyorlardı ki, haklarında hiçbir işlem yapılmayacaktır.
Niğde, Eskişehir, Afyon, Konya, Sıvas ve Türkoğlu cezaevlerinde ya devletin sözü üç beş Aczmendi'ye geçmiyordu, ya da oralardaki görevliler yasalara, yargı kararlarına ve Cumhuriyet rejimine karşı açıkça tavır koyuyordu.
Oltan Bey, bakanlıkta yarattığı eseriyle övünsün! Herhalde bugün istifa edip yerini bir bağımsıza bırakacak. İnşallah yerine gelen de ona benzemez.
ŞAİBE HANIM
Karikatürün ustası Turhan Selçuk abimiz, geçtiğimiz aylarda Milliyet'te iki karikatür çiziyor. Tansu'nun karikatürleri!.. Ve bunların altına ‘‘Şaibe Hanım’’ yazıyor. Tansu bunun üzerine mahkemeye başvuruyor, kendisine hakaret edildiği ve sövüldüğü iddiasıyla 5 milyar tazminat istiyor.
Avukatı, ‘‘sosyal demokrat’’ arkadaşımız Zülfü Livaneli'nin kardeşi ve Tansu-Özer ikilisinin günde bin adet satabilen gazetesinde köşe yazarlığı yapıp bunlara övgüler düzen Ömer Asım Livanelioğlu!
Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyayı inceliyor. 16 Temmuz 1998 tarih ve 1998/123 Esas sayılı gerekçeli kararda özetle şu ifadeler yer alıyor:
‘‘Şaibe sözcüğü kir, leke, kusur anlamına gelir. Denetim, eleştiri, uyarma ve gerçekleri araştırma, basının en doğal ve vazgeçilmez hak ve ödevidir. Basın özgürlüğü sınırları içinde kalmak ve hukuka aykırı olmamak koşuluyla, basının eleştiri hakkı vardır.
Davacı (Tansu) yıllardır politik yaşamda yer almış, bakanlık ve başbakanlık görevlerinde bulunmuştur. Halen bir siyasi partinin genel başkanıdır. Toplumdaki önemine göre yapılacak eleştiriler çoğalacağı gibi, sert de olabilecektir.
Politikada yer alıp ülkeyi yönetenler, toplum içinde edindikleri imajdan haksız da olsa, kolay sıyrılamazlar. Siyaset sahnesinin kişileri, kendilerine imajları ve eylemleri nedeniyle yönelen alkışlar kadar, bazen sert eleştirilere de katlanmak zorundadırlar.
Dava konusu söz ve karikatürler eleştiri amacına yönelik olup davacının (Tansu'nun) kişilik haklarına yönelik bir saldırı olmadığı anlaşılmıştır... Davacının (Tansu'nun) davasının reddine...’’
Bu kararı okuyunca kendim ve ablam adına çok üzüldüm. Mahkeme kararları beni bağlamaz. Yazılarında ve karikatürlerinde ona Şaibe Hanım diyenleri yakalarsam fena yaparım haaa!
AÇIKLAMA
Dünkü yazımda, Emlakbank'ın İzmir'de ölmüş eşek fiyatına satılan arsasından söz etmiştim. Bu kuruluştan sorumlu Devlet Bakanı Refaiddin Şahin'in dün gönderdiği yazılı açıklama şöyle:
‘‘İzmir Alsancak'taki arsa, bankanın Ege Bölge Müdürlüğü tarafından satışa çıkarılmıştır. Tarafımıza bir hafta önce intikal eden ihbarlar üzerine, satış işlemiyle ilgili olarak gerekli incelemeleri başlatmıştık.
İhale, orijinal belgelerin Genel Müdürlüğe gelmesi ve yapılacak incelemeler sonrasında Yönetim Kurulu'na sunulmasıyla kesinleşecektir. İşte bu aşamada, uyarılarınız da dikkate alınarak, incelemenin daha büyük bir titizlikle yapılacağının ve ondan sonra karara varılacağının bilinmesini isterim.’’
Kentin göbeğinde devlet malı olan bir dönüm arsa, 43 milyara satılıyor! Olacak şey midir? Bu göstermelik ihalede belki ki danışıklı dövüş olmuş. Derhal iptal edilmelidir.
Refaiddin Şahin'e gösterdiği duyarlılık için teşekkür ediyorum.
Paylaş