Öcalan yakınıyor!..

İMRALI cezaevinde olanları ben hiç anlamıyorum. Anlayan bir devlet yetkilisi varsa, bunu Türk kamuoyuna açıklamak en büyük görevidir. Burada defalarca yazdım.

Öcalan’a İmralı Adası’nda bir tek basın toplantısı yapma izni vermedikleri kaldı. Arkadaş kesin hükümlü. Devam eden bir davası yok. Ancak her hafta avukatlarıyla düzenli olarak buluşuyor, açıklamalar yapıyor, söylediği sözler PKK medyasında düzenli bir biçimde yer alıyor.

Buradan bizi yönetenlere, Başbakan’a, Adalet Bakanı’na soruyorum: Abdullah Öcalan’a yapılan bu düzenli avukat ziyaretleri neyin nesidir ve hangi gerekçeyle yapılmaktadır? Kendisinin mahkemelerde hangi işi, hangi davası vardır? Yoksa bu avukatlar oraya ’sözcülük’ yapmak için mi gitmektedir? Ya da bu rezalete AB korkusundan mı göz yumulmaktadır?

Lütfen biri çıkıp bu sorulara yanıt versin.

* * *

Şimdi size Öcalan’ın İmralı Adası’ndan dışarıya yine avukatları aracılığı ile gönderdiği son mesajı iletiyorum:

"Bulunduğum odanın duvarları en son bir yıl önce boyandı. Yani geçen yıl bu vakitlerde boyama olmuştu. Ben bu boyayı önemsiyorum, şüpheleniyorum. Bu oda ve duvarlar mutlaka incelenmeli, müşahede edilmelidir. Gelen heyet burada biraz kalıp inceleme yapmalıdır."

Saç tellerinde bulunduğu iddia edilen zehirlenmeden (!) sonra, sıra şimdi odasının duvar boyasına gelmiş.

Ancak yakınmaları bu kadar değil. Zehirlenme iddialarını anlatıyor:

"İmralı’ya gönderilen sağlık heyetinde bir profesör, iki doktor vardı. Heyette önemli olan bir profesördü. Ancak toksikolog (zehirlenme uzmanı) yoktu. Oysa toksikolog gelseydi iyi olurdu ama gelmedi. Gelen heyet sadece örnekleri almak için geldi. Kan, idrar ve saç örneğinden aldılar."

Sonra lafı gediğine koyuyor:

"Bulunduğum ortamdan, duvardan (duvar boyasından) örnek alınmadı."

Demek ki saç kıllarından sonra şimdi de odasının boyası gündeme getirilmek isteniyor. Sonra sıra yer döşemesine, masaya, yatağına yorganına gelecek!

Öcalan sözlerini sürdürüyor:

"Devleti suçlamak istemiyorum ama burada devlet töhmet altında kalıyor. Töhmet altında kalmak istemiyorsa, bir an önce benim sağlık analizlerimin yapılması sağlanmalıdır. Bunun bağımsız bir heyet tarafından yapılması gerekiyor. Bu heyet sadece Avrupa’daki bağımsız doktorlardan değil, Türkiye’den bağımsız doktorların da içinde yer aldığı bir heyet olabilir."

Bu kez de Avrupa’dan doktor istiyor!.. Ve devam ediyor:

"Odamdaki klimayı çalıştıramıyorum. Çalışmaması, çalışmasından daha iyi. Aniden içeriye vuffff diye bir hava veriyor. Bu sıkıntılı ortamda bu hava beni daha da rahatsız ediyor. Boğazımdaki akıntı boğazımı yakıyor. Dilimde damağımda yanma var. Vücudumda kaşıntı var. Kafamın arka kısmında kaşıntı var. Sürekli kaşınıyor. Diz ve diz altında kaşıntı var ve deride beyaz, pul pul dökülme var. Kollarımda da kaşıntı var. Bir kulağımda da vızzzz diye çınlama var."

İnsaf yahu! Duvardaki boyadan, odasındaki klimadan yakınıyor. Olmasaydı bu kez boyasız duvarlardan, klima olmadığından, üşüdüğünden veya sıcak geldiğinden yakınacaktı.

Ama en önemlisi, dışarıya gönderdiği ince mesaj:

Avrupa’dan doktor istiyor! Hem de ne demekse, bağımsız doktorlar istiyor.

Hangi Türk vatandaşına Avrupa’dan doktor getiriliyor da kendisine getirilsin! (Doktor getirilse, bu kez de bağımsız laboratuvar isteyecek!)

* * *

Bir "halk önderi" olduğu iddia edilen bir şahıs, hiç kimse kusura bakmasın ama zoru görünce bu kadar ağlaşma hakkına sahip değildir. Ağlaştıkça kendisi küçülür.

Bazı şeyleri unutmasın. Yakalanmadan önce Suriye’de yaşarken, binlerce Kürt kökenli insanımızın ölümünden o sorumludur. Şehit cenazelerinden, toplam 35 bin insanımızın ölümünden, binlercesinin sakat kalmasından, hayatının kararmasından, göç etmesinden, perişan olmasından sorumlu olan Öcalan’dır.

Suriye’de çekilmiş kasetlerini ekranlarda hep birlikte izlemedik mi? PKK’lı kızlardan oluşan haremini karşısına almış, karnını kaşıya kaşıya aşk nutukları atıyor, ahkám kesiyordu. Bir telsiz emriyle kendisinden olan insanları dağ başlarında ölüme sürükleyen, cezaevlerinde çürümelerine neden olan "önder!" şimdi böyle ağlaşır mı? Avrupa’nın dikkatini üzerine çekmek için saç kılından, odasının duvar boyasından, zehirlenme iddialarından, klimadan, kaşıntılardan medet umar mı?

Yakışıyor mu?

Yakışmadığı gibi, epeyce de ayıp kaçıyor!
Yazarın Tüm Yazıları