‘‘Namludaki Karanfilden Şeriata-İran’’

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Sevgili okuyucularım, bugün size çok ilginç, çok güzel, bir solukta okunan bir kitaptan söz etmek istiyorum.

‘‘Namludaki Karanfilden Şeriata-İran’’.

Kitabın yazarı Yurdanur Aksoylar Çetirge'yi pek çoğunuz tanımazsınız. O bir diplomat. Dışişleri Bakanlığı'nda uzun yıllar çalışmış ve birkaç hafta önce emekli olmuş. Profesyonel bir yazar değil.

Yurdanur Çetirge'nin kocası Aykut Çetirge'de diplomat. O görevini halen sürdürüyor.

Çetirge Ailesi, 1978 yılında İran'a atanıyor. O sırada Şah Rıza Pehlevi işbaşında. İran'ın tek egemeni. Dünyanın en büyük hırsızlarından biri. Ülkesini soyup soğana çevirmiş gerçek bir hırsız. Aynı zamanda diktatör. İran'da iğrenç bir tek adam rejimi hüküm sürüyor.

O kadar ki, Şah'ın generalleri resmi törenlerde bile onun önünde iki büklüm olup elini ayağını öpüyorlar!

Ülkenin bütün aklı başında aydın kesimiyle birlikte solcuları ve dinci kesim, hep birlikte Şah yönetimine karşı.

İran'da Müslümanlık bizden çok farklı. Hani bu Refah'ın peşinde koştuğu İran var ya, Sünnileri ‘‘Müslüman’’ olarak kabul etmiyor! Onlara göre Müslüman olanlar, sadece Şii mezhebinden olanlar!

Şii din adamları, yani molla takımı İran'da çok iyi örgütlenmiş. Aralarında rütbeler falan oluşmuş, kendilerini Allah'ın yeryüzündeki temsilcileri olarak görüyorlar! Bürokrasideki yükselmeler gibi, kendi aralarında terfi edip belli unvanlar elde ediyorlar!

İran halkı o yıllarda bir yanda Şah denilen hırsızın kurduğu sömürü düzeni, öte yanda ise bu molla takımının ağır baskısı altında.

Sonuçta Şah'a karşı gösteriler yaygınlaşıyor. Cuma namazları sonrasında camilerde gösteri yapılıyor. İran giderek molla takımına teslim oluyor.

Şah başına gelecekleri anlayıp Mısır'a tüyüyor. Paris'te sürgün yaşayan Humeyni, İran'a dönüyor. Şah'ın milyarlarca dolarlık serveti zaten yurtdışında istiflenmiş.

(Şah'la kıyaslayınca bizdeki hırsızların hakkını yemeyelim! Bizimkilerin Amerika vesaire gibi yerlerde istif ettikleri para ve edindikleri malın mülkün değeri milyarlarca dolara ulaşmıyor! Bizim malum karı koca hırsızlar Şah'tan ya daha insaflı, ya da daha beceriksiz.)

***

Evet, kitabın yazarı Yurdanur Aksoylar Çetirge, bütün bu gelişmeler sırasında İran'da kocası ve küçük oğluyla birlikte yaşıyor. Rejimin değişmesine tanık oluyor. Günlük tutuyor, notlar alıyor, İran gazetelerinin kesiklerini biriktiriyor...

Ve o dönemde İran'da olup biteni, devlette ve sokakta yaşananları, halkın duygularını çok güzel bir üslupla kitabında anlatıyor.

Olayları bir ‘‘anne’’, ‘‘eş’’ ve ‘‘diplomat’’ gözüyle irdeliyor. Şeriat rejimi kurulmadan önce büyük gösteriler oluyor, sokak çatışmaları yaşanıyor. Sonra ülkeye molla takımı egemen olmayı başarıyor.

Bütün bunlar olurken Çetirge zaman zaman haklı olarak korkuyor, endişe ediyor, oğlunu binbir güçlükle Türkiye'ye gönderiyor. İran Büyükelçiğimiz iki kez Türkiye'ye tahliye yapmak zorunda kalıyor. Eşler ve çocuklar Türkiye'ye gönderiliyor.

Haberleşme tümüyle kesik. Yiyecek yok, mal yok, petrol ülkesinde benzin yok. Her şey karaborsa satılıyor.

Şeriat rejimi ülkede bir başka diktatörlük kuruyor.

Kadınların tüm hak ve özgürlükleri ellerinden alınıyor. Kadınlar çarşafa sokuluyor. Karı koca, baba kız ya da kardeş olmayan kadınlarla erkeklerin yan yana olması, aynı araçta bulunması yasaklanıyor.

Bir kalemde binlerce insan idam ediliyor.

Halkın üzerinde korkunç bir baskı oluşuyor.

Daha da ilginç olanı, Şah'a karşı yıllarca molla takımıyla birlikte mücadele veren entel takımı ve solcular, İslam devriminden sonra tek tek yakalanıp ipe çekiliyor!

(Bizim medyada ‘‘entel’’ ve ‘‘demokrat’’ geçinip Refah Partisi'ne ve şeriatçı takımına çanak tutan çok bilmişlere ithaf olunur.)

***

Şeriatçıların adamları bir gün Tahran'daki Amerikan Büyükelçiliği'ni basıp çok sayıda diplomatı rehin alıyor. Acaba sıra Türk Büyükelçiliği'ne ne zaman gelecektir? Bunun korkusuyla yaşıyorlar.

Okullarda okuyan küçücük çocuklar, ajan olarak kullanılıyor. Anne ve babalarının evde namaz kılıp kılmadıkları çocuklara soruluyor.

(Bizdeki imam hatip okulları sömürüsünün bir başka türü.)

Mahkemelerde iki kadının tanıklığı, bir erkeğe eşit sayılıyor.

Hiç kimsenin can ve mal güvenliği kalmıyor. Tam bu sırada Irak'la çıkan savaş, işin tuzu biberi oluyor. Karartmalar başlıyor.

Şah'ın hırsız generalleri ve üst düzey bürokratları, bu sırada çoktaaan yurtdışına kaçmışlar! Sadece hırsızlar değil, on binlerce insan da İran'dan bir yolunu bulup kaçıyor. En yakın kapı, karadan kaçak olarak Türkiye!

Molla rejimi, Şah dönemi anayasası ile tüm yasaları iptal ediyor. Hukukta ‘‘İslam kuralları’’ uygulanıyor.

Kadın diplomatların da kara çarşafa girmesi büyükelçiliklerden resmen isteniyor. İşin şakası yok, gözaltına alınan bir daha geri gelmiyor.

Çetirge, molla döneminde evinin bahçesindeki yüzme havuzuna korka korka birkaç kez giriyor. Üzerinde sabahlık ve kot pantolonla!.. Suyun içine girince sabahlığı çıkarıyor! İnanılmaz sahneler.

***

Türkiye'de 12 Eylül 1980 harekâtı olunca, İran yönetimi bize karşı saldırıya geçiyor. Basın tümüyle mollaların emrinde. İran'ın yeni anayasasına ‘‘İslam, diğer ülkelere de ihraç edilecektir’’ hükmü konuluyor.

Evet, Yurdanur Aksoylar Çetirge, İran'da yaşadığı dört yılı çok güzel ve akıcı bir biçimde, bir diplomat, eş ve anne olarak iş yaşamı, güncel olaylar ve çarşı pazar hikâyeleriyle anlatıyor.

Çetirge çifti daha sonra Afganistan'a atanmış. Şansa bakın ki, orada da İslamcı rejimin yerleşmesine tanık olup savaşın içinde yaşamışlar. Yurdanur Çetirge şimdi Afganistan kitabını yazdığını söylüyor.

‘‘Namludaki Karanfilden Şeriata-İran’’ı mutlaka alın. Bir solukta okuyacak, çok şey öğrenecek ve ibret alacaksınız. Atatürk'ün büyüklüğünü ve laik Türkiye Cumhuriyeti'nin değerini bir kez daha anlayacaksınız.

(Bilgi Yayınevi. Tel: 0 312-431 81 22. Faks: 431 77 58)

Yazarın Tüm Yazıları