BUGÜN, başına gelenleri size özetle aktaracağım genç insanın adına ‘Mehmet’ diyelim. Mehmet 37 yaşında. Boğaziçi Üniversitesi mezunu inşaat mühendisi. Fransızca, İngilizce ve Almanca biliyor.
İmar Bankası olayı patlayana kadar büyük bir holding şirketinde genel müdür yardımcısı olarak görev yapıyordu. Babası İmar Bankası yönetim kurulu üyesiydi. Zamanında devlette Hazine Genel Müdürü olarak görev yapmıştı. Yaklaşık 16 aydan beri Kartal Cezaevi’nde tutuklu. Suçlu mu suçsuz mu olduğuna elbette ki yargı karar verecek.
Şimdi gelelim babası tutuklandıktan sonra Mehmet’in başına gelenlere. Mehmet anlatıyor:
- Üzerimde 2 araba ve normal ev eşyalarım dışında hiçbir mal mülk, ev, arazi vesaire yok. Kirada oturuyorum. Arabalardan biri 1964 model Chevrolet, öbürü 2000 model Golf. İkisi de hacizli.
- Bunlar hacizli olduğu için trafik muayenesini yapmıyorlar... Çünkü haciz nedeniyle vergi borcum görünüyor. Amaçları, arabaları satma durumum olmasın.
- Çalışmakta olduğum şirketten babamın tutuklanması sonrasında ayrılmak zorunda kaldım. Maaşımı bir süre -el konulmasın diye- bana açıktan verdiler. Sonra çok kibarca ayrılmam için ortam yarattılar. Aylardır işsizim.
- Babamın olayı, onun davalarıyla ilgilenmek, başımıza gelenlere çözüm aramak için yaptığım koşuşturmacalar ister istemez evliliğime yansıdı. Aile düzenimiz bozuldu. Üç yıl evlilik sonrasında, birkaç ay önce boşanmak zorunda kaldık.
- İmar Bankası’nda normal tasarruf hesabında maaşlarımdan biriktirdiğim vadeli 38 bin dolarım vardı. Off-shore veya hazine bonosu değildi. Şimdi bütün İmarzedelere devlet tarafından ödeme yapılırken, babamın oğlu olduğum için benim param ödenmiyor.
- Çalışanların maaşından kesilen tasarruf teşvik primleri faizini ve anaparasını herkes alırken, ilk iki taksiti bana ödemediler. Bu paralara da haciz koymuşlar.
- Babamın yargılanması sürüyor. Hiçbir yargı kararı olmadığı halde babamın emekli maaşının üçte biri hacizli. Geri kalan üçte ikisini ben bankadan alıp anneme veriyorum.
- Üzerimde yurtdışına çıkış yasağı var. Mesleğim ve konumum gereği bir iş bulsam, dışarı çıkmam yasak. Geçenlerde bir Avusturya firmasından iş teklifi geldi. Viyana’ya gidip genel müdürle görüşme yapmamı istediler. Özür dilemek zorunda kaldım.
- Babamın yargılandığı mahkeme bize bir ‘iyilik’ yaptı. Türkiye’deki geçim koşullarını dikkate alarak, sanık yakınları için 1 milyar lira aylık gelirin serbest bırakılmasına karar verdi. Yani ben 3 milyar maaşla iş bulsam, bunun 2 milyarı bana ödenmeyecek.
* * *
Mehmet aylardan beri işsiz. Yurtdışına çıkamıyor. Mehmet ne yapacağını, nereye başvurup derdini, durumunu, uğradığı haksızlıkları ve başına gelenleri kime anlatacağını bilemiyor. Muhatap yok. Karşısına TMSF çıkıyor, başkaları çıkıyor; ama hepsi de bir duvar!
Uzan ailesine İmar Bankası olayından sonra çıkarılan fatura 7 katrilyon 552 trilyon lira artı gecikme faizi!
Bu işin sorumlusu olan Uzan ailesinin patronları Kemal Uzan, Hakan Uzan ve Yavuz Uzan ise topluca firarda.
Onların tuzu kuru. Keyifleri çok büyük olasılıkla gıcır.
Faturayı onların yerine başkaları ödüyor. Masum insanlar çile çekiyor.
37 yaşında, üç yabancı dil bilen inşaat mühendisi Mehmet’in de hayatı kaymış durumda. Şimdi Mehmet soruyor:
‘Benim günahım ne? Malım mülküm yok, param yok. İşsizim. Hortumcu değilim. Banka işlerinden anlamam. Ben meslek adamıyım. Birileri birilerinin üzerine gidiyorsa, intikam alıyorsa, bu katrilyonluk para ilişkilerinde, hortum iddialarında benim ve benim gibilerin suçu nedir? Hayatım resmen karardı. Eğer suçlu isem beni de yargılasınlar. Ama değilsem, bana bu çileyi çektirmesinler.’
* * *
Önce devletin ilgili kurumlarına sormak gerekiyor:
Bu nasıl iştir? Bu yapılan adalete, hukuka, insan haklarına sığar mı?..
Ve sonra da Uzanlar’a sormak gerekiyor:
Ey Uzan ailesi, yarattığınız şu tablonun, mağdur ettiğiniz nice suçsuz ve masum insanların farkında mısınız?