Medyada gizli örgüt ifademdir

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Sanık Emin Çölaşan'ın 4 Ekim 1997 Cumartesi günü alınan yazılı ifadesidir:

***

‘‘Soruldu:

Medyada gizli örgüt konusunda bildiklerini açıkla.

Bu örgüt artık açığa çıktı. Bu konu, son birkaç gün içinde bazı takkeli ve takkesiz liboşlar tarafından gündeme getirilmiş ve böyle bir örgütün varlığı kamuoyuna duyurulmuştu.

Sayın Tansu Uçuran'ın kocası Özer Uçuran bile, önceki gün yaptığı yazılı açıklamada bu gizli örgütten söz etti ve örgüt mensuplarının gözünün dönmüş olduğunu, bunların hem bu dünyada, hem de ahirette hesap vereceğini kendi imzasıyla vurguladı.

Dolayısıyla, artık inkâr edecek bir şey kalmadı.

Bu gizli örgüte beni de tehdit ve şantajla almışlardı. Fakat sonra pişman oldum ve vicdan azabı duyarak ayrıldım. Bu yüzden, olup biteni burada açıklamayı bir görev biliyorum.

Hadise şöyle gelişti:

Bir gün beni gazeteden tok sesli biri aradı. Medyada gizli bir örgüt kurduklarını, bu örgüte beni de almak istediklerini söyledi. İçinde kimler olduğunu sorunca ‘‘Girince öğrenirsin’’ diye yanıt verdi.

Ben önce girmek istemedim. Fakat tehdit ve şantaj çok ileri boyutlara ulaştı. Bugüne kadar benim gazeteci kimliğimle yaptığım ihale takiplerinin, aldığım avantaların, bitirdiğim işlerin dökümünün ellerinde olduğunu söylediler. Örgüte girmediğim takdirde bunları açıklayacaklarını bildirdiler.

Ben de korktum ve kabul ettim.

***

Bir gece bana randevu verdiler. Belli bir yerden alıp arabaya bindirdiler. Gözlerim bağlandı. Epey tur attıktan sonra bir evin kapısından içeri girdik. Birkaç basamak çıktık ve beni oturttular. İçeride kadınlı erkekli birileri daha vardı.

Birbirlerine ‘‘Albayım, komutanım’’ falan diyorlardı.

Orada yemin töreni yapılacakmış.

Gözlerim bağlıydı, ama sesleri duyuyordum. Aynen İttihat Terakki Cemiyeti'nin geçmişte yaptığı gibi silah, Kur'an ve bayrak üzerine yemin ettirdiler. Artık ben de Medya Gizli Örgütü üyesi olmuştum.

İhanetin ve bildiklerini açıklamanın cezası ‘‘Liboş’’ damgası yemekti.

Kod adım Uçuran, hücre numaram S-32.

Görevimiz belliydi. Özellikle benim çok sevdiğim ve saygı duyduğum Tansu-Özer ikilisi hakkında gerçek dışı yayın yapacak, bu haysiyetli ve şerefli aileyi iftira atarak yıpratacaktık.

Ayrıca bilumum medya liboşlarının üzerine gidecek, Tansu-Özer'le birlikte onlara da çamur atacaktık. Bunların iş bitiriciliğini, ihale takip ettiklerini, satılık kalem olduklarını falan yazacaktık.

Sayın Hürriyet okuyucularının da çok iyi bildiği gibi, bana zorla bu gibi yazılar yazdırdılar.

Tamamen pişmanım.

***

Zamanla örgüt içinde ilerledim, söz sahibi olmaya başladım. Sonunda bu gizli örgüt üyelerini yavaş yavaş tanımaya başladım.

Örgütün başında Uğur Dündar isimli biri vardı. Bütün her şey onun başının altından çıkıyordu. Emirleri o veriyordu.

Başkan yardımcılığını Gülçin Telci isimli bir hanım yapıyordu.

Bunlar her sabah bize telefon açarlar ve ‘‘Bugün şunu yazacaksın’’ diye direktif verirlerdi. Biz onların istediği doğrultuda yazmaya mecburduk.

Soruldu:

Örgütün diğer üyeleri arasında kimler vardı?

Diğerleri arasında Hasan Pulur, İlhan Selçuk, Metin Toker, Deniz Som, Nezih Tavlaş, Tufan Türenç, Tuncay Özkan, Oktay Ekşi, Fatih Altaylı, Bilal Çetin, Doğan Akın, Mustafa Balbay, Fatih Çekirge, Haluk Şahin, Necati Doğru, İsmet Solak, Hikmet Çetinkaya, Ahmet Taner Kışlalı gibi hiç bilmediğim ve tanımadığım isimler vardı.

Bunları örgüt evlerinde tanıdım. Yüzlerinde maske, kafalarında takke, ellerinde silah vardı.

Bunların bütün amacı, özellikle yazılı basında yer alan ‘‘çok değerli’’ bazı ‘‘köşe yazarlarını’’ yazılarıyla yıpratmak, onlara iftira ve çamur atmaktı. Onlardan haksız yere ‘‘Liboş’’ diye söz etmekti.

Diğer önemli amaç Tansu-Özer ikilisine saldırmaktı.

Örgüt tamamen bu amaçla kurulmuştu. Ayrıca yabancı gazetelere de bir telefon edip bunlar aleyhine yazı yazdırırlardı.

Medya Gizli Örgütü'ne bir giren bir daha çıkamıyordu. Fakat sonradan gördüm ki, önceleri farklı bir amaçla kurulan gizli örgüt, liboşlukta iyi para olduğunu görmüştü. Bu durumda yukarıda isimlerini saydığım şahısların da ihale takibi, iş bitiricilik gibi konulara kaydıklarını ve büyük paralar kazandıklarını öğrendim.

Bu konuda bana da görev verildi. Örgüt'ün desteği ile birkaç ihale bağladım. Parayı örgüt aldı, bana yüzde 10 verildi.

Bu yaptıklarımız çakılmasın ve kamuoyunun dikkati başka noktalara çekilsin diye, bütün yazılarımızda liboş takımını ve Uçuran Çiller ailesini hedef aldık.

Onlara çamur ve iftira attık.

Soruldu:

Sayın Özer Uçuran Çiller tarafından önceki gün bu konuda yapılan yazılı açıklamada sözü edilen hususlar doğru mudur? Bildiklerini anlat.

Tamamen doğrudur. Dahası, Örgüt'ün arkasında Genelkurmay'ın desteği vardı. Batı Çalışma Grubu tarafından bize ha bire para yardımı yapılıyordu. Bu paraları bize evlerimizde zarf içinde ve nakit olarak veriyorlardı.

Ayrıca Örgüt'ün uyuşturucu işinden kazandığı paraları da aramızda pay ediyorduk.

Bu Örgüt'e katılmakla hata ettiğimi şimdi anlıyorum. Suçsuz insanlara iftira attık. Gazetecilik mesleğini kötüye kullandık. Birileri bunun karşılığında bize büyük paralar verdiler. Sayın Özer'in de belirttiği gibi hesabını hem bu dünyada, hem de ahirette vereceğiz. Beni kendi amaçları doğrultusunda kullananları lanetliyorum.

Soruldu:

Pişman mısın? Başka bildiğin varsa anlat.

Çok pişmanım. Bildiklerim bundan ibarettir. Yukarıda isimlerini verdiğim ve halen firarda olan diğer sanıkların da en kısa zamanda yakalanmasını diliyorum. İfadem tamamen doğrudur ve baskı altında alınmamıştır’’

dedi ve avukatı yanında olduğu halde okudu, imzaladı.

Sanık: Emin Çölaşan. İmza.''

Yazarın Tüm Yazıları