MECLİS çatısı altında birkaç haftadan bu yana yeni, hiç görülmemiş çirkin bir uygulama başlatıldı.
AKP Meclis Grubu her salı günü Meclis’te toplanır. Başbakan kürsüye çıkar ve konuşmasını okur.
Bazıları okumadan konuştuğunu zanneder ama öyle değildir. Sağında ve solunda iki adet cam levha vardır. Önceden başkaları tarafından hazırlanmış olan konuşmanın metni, aynen televizyon haber spikerlerinin stüdyoda okuduğu gibi, bu levhalardan akar... Ve Başbakan başını bir sağa, bir sola çevirerek bunları okur.
Ön taraftan bakıldığında o yazıları göremezsiniz. Görülen sadece iki adet cam levhadır!
Neyse, esas konumuza gelelim.
AKP’nin her salı günü yapılan bu grup toplantıları birkaç haftadan beri Meclis’e yakışmayan ve ilk kez tanık olduğumuz sesli gösterilere dönüştü.
Bindirilmiş kıtalar Türkiye’nin dört bir yanından Meclis’e taşınıyor. Harcamaları ya milletvekilleri, ya da başkaları karşılıyor.
Bindirilmiş kıtaların yapacakları daha önceden kendilerine anlatılıyor. Pankartlar ve afişler hazırlanıyor.
Amigolar, tribün liderleri belirleniyor. Başbakan kürsüye çıkmadan önce ve konuşmasını yaparken sloganlar atılıyor, topluca şarkılar söyleniyor, pankartlar açılıyor.
Burası maç alanı mı, stadyum mu, yoksa Meclis mi, belli değil.
* *Ê *
Meclis tribünlerinde kadınlarla erkekler genelde ayrı oturtuluyor ve orada bile harem-selamlık düzeni kuruluyor. Yakışıksız, TBMM’de ilk kez görülen sahneler yaşanıyor.
Bu tuhaf ve yakışıksız görüntülerle birlikte tezahüratı da, her salı akşamı televizyonların haber bültenlerinde, çarşamba günü gazetelerde izleyebilirsiniz.
İyi ama Türk milleti bu kadar saf mı? Acaba bunları yutuyor mu? Meclis’te bağırıp çağıran, Recep Erdoğan lehine slogan atan bu bindirilmiş kıtaların kendi temsilcisi olduğuna inanıyor mu?
Elbette ki hayır.
Meclis tribünlerinden her salı günü tüm ülkeye yansıtılan bu saygısızlık konusunda AKP’nin Meclis’ten Sorumlu Devlet Bakanı (!) Bay Bülent Arınç ne yapıyor?
Geçen gün demeç verdi: "Son derece yakışıksız. Utanarak izliyorum. Meclis’in saygınlığına derin bir yara açmıştır."
Böyle konularda ne utanmak yeter, ne de izlemek suçu hafifletir.
Sen elindeki yetkiyi kullanıp bu rezalete, Meclis’e ve dolayısıyla millete yapılan bu saygısızlığa son vermekle -verdirmekle- yükümlüsün.
Orada spor müsabakası yapılmıyor. Orası gösteri yeri değil. Orada amigoların, pankartların yeri yok.
* *Ê *
Bu süreçte partide kendi aralarındaki uyuşmazlık, anlaşmazlık, rekabet vesaire de gün ışığına çıkmış oluyor.
Bay Bülent Arınç, Recep Erdoğan’a karşı Cumhurbaşkanlığına aday olmayı ciddi bir biçimde düşünüyor.
Şu anda nabız yokluyor.
Geleceğin başbakanı Abdullah Gül ise önceki gün yapılan grup toplantısındaki tezahürat üzerine, "abisine" şakayla örtbas etmeye çalışarak göndermede bulunuyor:
"Bu alkışlar hepimize. Aman Bülent abi duymasın."
* *Ê *
Türkiye, cumhurbaşkanlığı seçimine hızla yaklaşıyor. Nisan ayı ortalarında "gurur duyacağımız, Atatürk’ün makamına layık" adayımız piyasaya resmen çıkacak!
Bu arada size harika bir mizah örneğini de iletmek istiyorum.
Fermuar isimli mizah dergisinin 2 Mart sayısında Vedat Özdemiroğlu’nun esprisi şöyle:
"Elinden gelse var ya, Recep Cumhurbaşkanı olur, Tayyip Başbakan kalır!"
Ben de bu güzel espriye bir katkıda bulunmak isterim:
"Elinden gelse var ya, Recep Cumhurbaşkanı, Tayyip Başbakan, Erdoğan Genelkurmay Başkanı!"