BUGÜN 24 Temmuz 2003. Lozan Anlaşması 80 yıl önce bugün, 24 Temmuz 1923 günü imzalanmış ve Türk devleti, cephede silahla kazandığı inanılmaz zaferi masada kalemle perçinleyip bağımsızlık ve egemenliğine kavuşmuştu.
Lozan'dan sonra yaklaşık 3 ay geçecek ve 29 Ekim 1923 günü Cumhuriyet ilan edilecekti.
Nedir Lozan anlaşması? Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmıştık. Vatan işgal altındaydı. Direndik, toprağımızın bir bölümünü kurtardık. Ama yetmiyordu. Genç devletin başında örneğin kapitülasyon belası vardı. Osmanlı borçları vardı. Batı dünyası silahlı yenilgisini unutmamış, bu kez başka konularda bastırıyordu. Kapitülasyonlar devam edecek, toprak verecektik!
İsviçre'nin Lozan kentinde onlarla masaya oturduk. Heyetimizin başkanı İsmet İnönü. Karşımızda İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan, Rumen, Yugoslav, Japon delegasyonları var. Başlarında deneyimli diplomatlar, hepsi birer canavar. Hepsi Türkiye'den ödünler istiyor... Ve Türk heyeti bunların tümüne birden direniyor.
Konferans bir ara açmaza giriyor, heyetler ülkelerine dönüyor. Sonra yeniden toplanıyorlar. Komisyonlar kuruluyor, yüzlerce konu tartışılıyor.
Savaşı kazanmışız ama bitik durumdayız. Ekonomi yok, tarım yok, insangücü yok, sanayi yok. Ülkede yol yok, eğitim yok.
Ama başımızda Mustafa Kemal Paşa gibi dünyanın saygınlığını kazanmış bir asker ve devlet adamı ile Lozan'a gönderdiği İsmet Paşa var.
***
Milliyet'in kurucusu gazeteci Ali Naci Karacan Lozan görüşmelerini izliyor ve 1943 yılında anılarını kitap yapıyor. Bilgi Yayınevi sonraki yıllarda bu kitabı yeniden yayınladı. Lozan Konferansı ve İsmet Paşa. Okumanızı öneririm. O günleri yeniden yaşayacak ve bu ülkenin neler pahasına kurulduğunu bir kez daha göreceksiniz.
Lozan'da 8 ay süren görüşmeler, tartışmalar ve hatta kavgalar sonucunda egemenliğimizi kurtardık. Kapitülasyonlar kaldırıldı. Osmanlı borçlarının bir bölümünü üstlendik ve yıllar içerisinde sonuna kadar ödedik. Trakya sınırımız belirlendi. Boğazlar Türk egemenliği altına girdi. Türkiye'deki (İstanbul hariç) Rumlarla Yunanistan'daki (Batı Trakya hariç) Türklerin yer değiştirmesi kabul edildi, karşılıklı büyük göç oluştu.
Lozan'da toprak kaybımız olmadı.
Musul'u elde edemedik. Bu konu Milletler Cemiyeti (günümüzün Birleşmiş Milletler Teşkilatı) kararına bırakıldı ve orada karar aleyhimize çıktı.
Batı sömürgeciliği ilk kez Lozan'da Türkiye tarafından masaya yatırılıp sorgulandı ve biz kazandık.
Lozan'da her istediğimizi elde ettik mi? Elbette edemedik... Çünkü biz tek başımıza idik ve karşımızda yedi düvel vardı. Güçsüz ve fakirdik. Hiçbir olanağımız yoktu. Buna rağmen çok şey elde ettik. Gericiler Lozan'ı bir hezimet olarak göstermeye kalkışır ki, kesinlikle yalandır.
O günün koşullarında alabileceğimizi aldık, egemenliğimizi elde ettik.
***
Burada bir de Yüzellilikler konusuna değineyim. Lozan Anlaşması'na göre, İstiklal Harbi'nde vatan hainliği yapan herkes affedilecek, bunlara herhangi bir ceza verilmeyecek, ancak hükümetin belirleyeceği 150 isim bunun dışında kalıp Türkiye'de ise sınır dışı edilecekti. Bu isimler hükümet ve TBMM'de uzun uzun tartışıldı. Hain (günümüzde olduğu gibi) o kadar çoktu ki, hangilerini sınır dışı edecektik! Listeye isimler girdi, isimler çıktı. Sonunda bu 150 kişi belirlendi. İçlerinde Çerkez Ethem, yazar Refik Halit Karay gibiler vardı. Atatürk ölmeden önce bunlar için af çıkarıldı ve isteyen yurda dönebildi.
***
Silahlı zaferi kazanmıştık ama Batı dünyası bizi ‘‘devlet’’ değil, ‘‘sömürge’’ olarak görmek istiyordu. Bağımsız devlet olduğumuzu Lozan'da tanımak zorunda kaldılar.
Dünkü hasta adam Osmanlı adeta dirilmiş, karşılarına Türk devleti adıyla, bambaşka bir kimlik ve kişilikle gelmişti. Yeni devlet her konuda direniyordu. İngiliz heyetinin başındaki Lord Curzon konferansta bağırıyordu: ‘‘Her söylediğimizi reddediyorsunuz. Biz de bunları cebimize atıyoruz. Ama yarın parasız kalıp karşımıza gelecek ve diz çökeceksiniz. Bugün reddettiklerinizi o zaman cebimden çıkarıp size göstereceğim...’’
Nereden nereye! 80 yıl önce masa başında böylesine direnip zaferler elde eden onurlu ülkenin bazı onursuzları, ulusal konularda 80 yıl sonra teslimiyetçi, satılık olacak, ortalığı bedelli-bedelsiz hainlerle birlikte Karen Fogg çocukları kaplayacak! Hiç akla gelir miydi!