MECLİS’te tam 4.5 yıl boyunca ilginç bir olay yaşadık. Her AKP milletvekili orada her zaman olacağına inanıyor ve "oy verme" görevini eksiksiz yerine getiriyordu. Aralarında parti yönetimine ve yapılanlara karşı olanlar, yapılanları içlerine sindiremeyenler de vardı.
Ama hepsi, iki veya üç istisna dışında sessiz kalıyordu.
Mehmet Dülger gibi bazılarının o partide hiçbir zaman yeri olmaması gerekirdi. Bir kez seçildiler ve emir komuta zinciri içerisinde aynen ötekiler gibi ses çıkaramadılar.
Meclis’te oylamalar yapılırdı. Görüşmelerde çoğu zaman Genel Kurul salonu boş olurdu. Oylama yaklaşınca her biri çay kahve içtikleri kulisten, evlerinden, bürolarından çağrılır, oylarını kullanırlardı!
"Kaldır elini, indir elini... Kabul edilmiştir!"
Pek çoğu neye oy verdiğini bile bilmezdi.
Yüzde 34 oyla Meclis’te yüzde 66 çoğunluk sağlamışlardı. Bu bir rekordu. Her şey iki dudaklarının arasındaydı...
Ve böylece peşkeş dönemi sürdürüldü. Vatanın milletin malları yerli ve yabancı işbirlikçilere armağan edilirken, talan ve hortum düzeni sürdürülürken, yasalar yazboz tahtasına dönüştürülürken, beyefendiler kendileri için özel af yasaları çıkarıp yargılanmaktan kurtulurken, bu AKP’li milletvekillerinin sesi hiç çıkmadı...
Çünkü her birinin umudu aynıydı: Uslu çocuk olursam başbakanım beni bir daha seçtirir!
* * *
Gün geldi, AKP’nin aday listeleri ilan edildi.Sürprizler büyüktü!
Beyefendi, kendisine hizmet veren elemanlarından yaklaşık yarısını listeye koymamıştı.Bazıları ise aday listelerinde vardı, ancak seçilmesi mümkün olmayan yerlerde idi.
Askerlerden korku nedeniyle Milli Görüşçüler özellikle tasfiye edilmişti.
Yıllarca hizmet veren, ’kaldır elini-indir elini’ komutuyla oy veren elemanlar bir kez daha seçilmeyecekti! Emir yüksek yerden gelmişti.
Fedakárca (!) çalışan, parti büyüklerinin bir dediğini iki etmeyen milletimizin AKP’li vekilleri böyle kullanıldı, limonların suyu 4.5 yıl boyunca alındı, şimdi posaları bir kalemde çöpe atıldı.
Arkadaşlar bu haksızlığa isyan ettiler! Daha düne kadar emir kulu olarak hizmet veren koskoca milletvekilleri, aday listeleri belli olduktan ve buralarda yer alamadıklarını ya da seçilemeyecek yerde olduklarını gördükten sonra isyan bayrağını çektiler:
"Ayıptır, biz bunu hak etmemiştik!"
Bazıları ise daha uyanık ve akıllı çıkmıştı! Onlar listede yer almayacaklarını anlamıştı. Son günlerde açıklama yapmaya başladılar:
"Aday olmayacağım."
* * *
Bu işler böyledir! Bu siyaset işlerinin belli kuralları vardır.
Kullananlar kullanır. Kullanılanların ise posası, zamanı geldiğinde çöpe atılır.
Kullanılanlar bugün olduğu gibi pişman olur ama iş işten çoktaaan geçmiştir.
Bu işler milletvekilinin onuru ile doğrudan bağlantılıdır.
Kendini kullandırmayacaksın. Vicdanını, aklını, oyunu, partin bile olsa başkalarının emrine vermeyeceksin.
Sonra adama seslenirler!
"Tam 4.5 yıl boyunca kullanılırken aklın neredeydi? Şimdi hiç ağlaşmayacaksın. Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye!"
Ankara’da şehit cenazesi
DÜN Ankara’da şehit er Kadir Yalçın’ın cenaze töreni vardı. Binlerce insanımız Kocatepe Camii’ne gelmişti. Başbakan yine yoktu. Neredeydi? Amasya’da "toplu açılış" yapmaya gitmişti. Hükümetten Abdullah Gül, Ali Babacan ve Beşir Atalay geldiler.
Komutanlar alkışlanırken onlar protesto edildi. Yuhalandılar. Burada yazılması mümkün olmayan çok ağır hakaretlere uğradılar.
Suratları allak bullak olmuştu.
Camiden polislerin koruması altında çıktılar.
Bunlara karşı milletin tepkisi büyüyor. Her gün şehit cenazeleri kalkarken, Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliğini bile yabancı güçlere, ABD ve AB’ye emanet eden ve bütün rezaleti tepki veremeden seyreden aciz bir hükümet!.. Ve aynı gün Amasya’da parti propagandası yapmaya soyunan bir başbakan.