Paylaş
Devrim şehidi Mustafa Fehmi Kubilay, dün Menemen'de düzenlenen görkemli törenlerle anıldı. Törenlere binlerce insan katıldı. Yedeksubay Asteğmen Kubilay'ı, 23 Aralık 1930 günü, bundan 67 yıl önce, başını kıtır kıtır keserek şehit eden yobaz sürüsü, bir kez daha lanetlendi.
Dikkat ediniz, Türkiye'de inanılmaz bir uyanış var.
Günümüzün yobazları Atatürk'e, Türk ordusuna, ölmüşlerimize ve milletimizin bütün kutsal değerlerine küfrettikçe, ülkemizi ortaçağ karanlığına gömmek için çaba harcadıkça, vatan ve millet düşmanlığı yaptıkça, Türkiye silkinip kendine geliyor.
Adamların sermayesi çok ilginç!
Küfretmek, yalan söylemek, din ve iman işportacılığı sergilemek, Allah'la kulun arasına girip cennet vaat etmek, hanımları kullanıp türban sömürüsü yapmak ve bu yöntemlerle siyasal ve parasal güç elde etmek.
Evet, Türkiye dün Kubilay'ı saygıyla andı.
Ama Kubilay olayı ilk olmadığı gibi, son da değildi. Nice pırıl pırıl insanımızı da sonraki yıllarda öldürdüler.
Kubilay, bu ülke için can veren şehitlerimizden sadece bir tanesidir. Onu ve bütün şehitlerimizi burada saygıyla anıyorum. Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsınlar.
BİCAN'IN DİLEKÇESİ
Mehmet Bican, Bay Erbakan döneminde Başbakanlık Basın Merkezi'nin başındaydı. Aynı zamanda Tansu'nun sağ kolu olarak görev yapan bir arkadaşımızdır.
Bican birkaç gün önce Anayasa Mahkemesi'ne çok ilginç bir dilekçe verdi.
Hatırlayınız, Bay Erbakan meşhur Refahyol döneminde Başbakanlık makamında oturuyor ve oraya fena halde yakışıyordu!
Bir gün aklına esmiş, Başbakanlık Konutu'nda tarikat şeyhlerine bir akşam yemeği vermişti. Devletin resmi konutuna başlarında takke ve sarıklarla, sırtlarında cüppelerle, altlarında son model Mercedes arabalarla çok sayıda şeyh gelmişti.
Ankara, o gün adeta mollaların Tahran'ına dönüşmüştü.
***
Bay Erbakan ise daha sonra, sözünün eri olmadığını bir kez daha kanıtlamıştı. Kendisi için söylenen bir söz vardır:
‘‘Hocaefendi mahallebi gibidir. Hangi kaba koyarsanız, onun şekline uyar...’’
Anayasa Mahkemesi'ne Refah'ın kapatılması davasında gönderdiği savunmada -tarikat yemeği için- iki şeyi vurgulamıştı:
1- Konuklar o gün kapıya o giysilerle gelmişler. İçeride, yani yemek sırasında üzerlerinde o şeyler yoktu! Ben öyle bir şey görmedim.
Yaptığına bile sahip çıkamıyor, bin dereden su getirmeye kalkışıyordu. Demek ki şeyhler ve tarikat liderleri, kapıdan içeriye girince giysi değiştirmişlerdi!
2- O yemeği ben değil, Başbakanlık Basın Merkezi düzenledi.
Suçu devlet memurlarının üzerine atmaya kalkışıyordu! Oysa yemeği kendisi düzenlemişti. Kaldı ki, Başbakanlık Basın Merkezi, beyefendi ‘‘Başbakan’’ iken acaba kendisine değil de bana mı bağlıydı?
***
Mehmet Bican, Anayasa Mahkemesi dosyasında yer alan dilekçesinde Bay Erbakan'ın bu sözlerini açıkça yalanlıyor ve ‘‘O yemeği biz düzenlemedik’’ diyor. Yani hadiseyi Hocaefendi'nin üzerinde bırakıyor.
Kesinlikle haklı.
Koskoca bir eski başbakan böyle davranmaz. Geçmişte yaptığına sahip çıkar ve onu mertçe savunur. Kıvırtmak yakışık almaz.
Mehmet Bican bu dilekçeyi elbette kendiliğinden vermedi. Bunu yapmasını ona Tansu söyledi. Amacı Refah'ı Anayasa Mahkemesi önünde zor durumda bırakmaktı.
Bıraktı da!
Böylece dosyaya, çok önemli ve Bay Erbakan'ı yalanlayan yeni bir belge girmiş oldu. Hem de Meclis'teki yolsuzluk dosyalarından Refahmatik deterjanı ile aklanan Tansu'nun eliyle!..
PAÇACI'NIN AÇIKLAMASI
Dünkü yazımda DYP milletvekili ve Ziraat Bankası eski Genel Müdürü Cihan Paçacı'nın beleş tarafından 22 ay boyunca oturduğu lojmandan söz etmiş ve kendisinden açıklama beklediğimi belirtmiştim.
Paçacı'nın açıklaması geldi. Aynen yayınlıyorum:
‘‘Ziraat Bankası genel müdürlüğünden ayrıldıktan sonra milletvekili seçildim.
TBMM tarafından adıma lojman tahsis edilmedi.
Ziraat Bankası genel müdürlüğü vekaleten idare edildiğinden ve genel müdür tayini yapılmadığıdan dolayı, bankanın lojmanında oturmaya devam ettim.
Genel müdür atanmasından sonra, yaptığı talep üzerine 10 gün içinde lojmanı kendilerine teslim ettim.
Oturduğum lojmanın kira, elektrik, su, doğalgaz gibi tüm ödemeleri tarafımdan eksiksiz olarak yapılmıştır. Belgeleri şahsımdadır.
TBMM tarafından lojman tahsisi yapılmayan milletvekillerinin taleplerine binaen kira ödenmesi söz konusu olmasına rağmen, böyle bir talepte bulunmadığım gibi, herhangi bir kira bedeli de TBMM Başkanlığı'nca tarafıma ödenmemiştir.
Bu konudaki duyarlılığınıza teşekkür eder, gerçeklerin kamuoyuna iletilmesinde yardımlarınızı rica ederim.’’
***
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun resmi verilerine göre, Cihan Paçacı halen Ziraat Bankası'na bu lojman nedeniyle faizsiz olarak 526 milyon lira borçlu. Faizi katarsanız bu rakam milyarı çok aşıyor.
Türkiye'de adamına göre muamele yapılıyor. Paçacı'nın genel müdür lojmanında oturma hakkı, o görevden ayrıldığı anda sona erer. Lojmanda fazladan 22 ay boyunca oturmuştur ve bunun hiçbir mazereti olamaz.
Bu ayrıcalığın yüzde biri, gariban devlet memuruna tanınır mı? Elbette tanınmaz. Adamı yaka paça dışarı atarlar.
Ama Paçacı iktidar partisinin, yani DYP'nin milletvekili olduğu için durum ‘‘idare edilmiş’’ ve kendisine hiç kimse bir şey diyememiştir. Hadise bu kadar basittir.
Yine de, duyarlılık gösterip açıklama gönderdiği için kendisine teşekkür ediyorum.
Refah'ın yayın organı olan Kanal-7'ye Refahyol döneminde hortumlanan Ziraat Bankası paraları konusunda ise kimseden tık yok! Ne Ziraat Bankası'ndan, ne de Kanal-7'den!
Paylaş