Paylaş
SEVGİLİ okuyucularım, hepinizin evinde az veya çok kitaplarınız var. Bunlardan bazılarını bundan sonra hiç okumayacaksınız. İşinize yaramayacak. O halde niçin evde tutuyorsunuz?
Bir yerlere verin. İnsanlar kitaba hasret. Para verip alamıyorlar. Çevrenizde veya uzakta okullar var, halk kütüphaneleri var, kışlalar var. Buralara verin, gönderin, okusunlar.
Bir daha okumayacağınız kitabı evde süs eşyası gibi tutmanın anlamı var mı?
Ben bu uygulamayı kendi adıma yapıyorum ve sizlere de tavsiye ediyorum.
Bugüne kadar çeşitli yerle binlerce kitap bağışlamış olmanın gururunu yaşıyorum.
Bana yazarları tarafından gönderilen binlerce imzalı kitaptan bir bölümünü Başkent Üniversitesi Kütüphanesi'ne çeşitli zamanlarda verdim. Orada benim adıma bir köşe açıldı. Muhteşem, belki de Türkiye'de benzeri bulunmayan bir koleksiyon. Ünlü ünsüz yazarların bana imzaladığı kitaplar.
Oraya bugüne kadar tam 1.800 adet imzalı kitap vermişim, bundan sonra da vereceğim.
* * *
Bana hayatımda ilk imzalı kitabı rahmetli babam vermiş. İsmi ‘‘Nutuk. Gazi Mustafa Kemal. 1927’’.
Babam 3 cildin üzerine de yazmış:
‘‘Oğlum Emin Çölaşan'a, ikinci yaşında ilk kitabın... Mart 1944. Baban Umran Emin Çölaşan.’’
Yolum, dünya görüşüm daha o yıllarda belirlenmiş.
İkinci imzalı kitabımı almak için aradan yıllar geçti. ODTÜ öğrencisi idim. Yazarı, ODTÜ'de hocam, dostum ve abim Ergin Günçe idi. Şiir kitabının adı ‘‘Gencölmek’’.
Ergin Abi şöyle yazıp imzalamış:
‘‘Emin Çölaşan'a. Bu kitap hızlı yaşamaya, çabuk ölmeye ve güzel bir cesedi olsun istemeye karşı bir direniştir. Bütün gencölenlere yakılmış bir ağıttır. Sakın gencölme. 29 Aralık 1964.’’
Ama Ergin Abi bana ‘‘Sakın gencölme’’ diye verdiği nasihatı tutamadı. Aradan bir süre geçti ve Esenboğa'da bir uçak kazasında gencöldü.
Aradan yıllar geçip de bana binlerce imzalı kitap armağan edileceğini o zamanlar nasıl bilebilirdim! İmzalı kitap en güzel armağandır. Benim de Türkiye'nin on binlerce evinde imzalı kitaplarım var ve bununla gurur duyduğumu saklamıyorum.
* * *
Geçtiğimiz kasım ayında Siirt Halk Kütüphanesi'ne 601 kitap hediye ettim. Daha önce Kültür Bakanlığı'na yüzlerce kitap verdim. Çeşitli ilçelere ve okullara da çok sayıda gönderdim. Göndermeye devam edeceğim.
Size de aynı şeyi yapmanızı öneriyorum. Okumayacağınız kitapları evde ve işyerinizde tutmayın. Bağışlayın bir yerlere ve insanlar okusun. Bu konuda lütfen bencillik yapmayın.
HAKAN AKPINAR'IN KİTABI
Genç gazeteci arkadaşlarım kitap yazdıkça bayılıyorum. Pek çok bilinmeyeni, gazetelerde yer almayan ‘‘perde arkalarını’’ gündeme getiriyorlar. Ellerine sağlık... Ve fırsat buldukça onların yazdığı kitapları burada sizlere duyuruyorum.
Hakan Akpınar bizim gazetenin Ankara bürosunda DYP muhabiri arkadaşım. Yeni çıkan -ve ilk- kitabı ‘‘28 Şubat. Bir Postmodern Darbenin Öyküsü’’. (Ümit Yayıncılık).
Kitapta 28 Şubat sürecinin bilinmeyen, gizli kalmış ve unutulan yönleri anlatılıyor, MGK toplantılarındaki gerilimli tartışmalar aktarılıyor. O sırada Erbakan Başbakan, Çiller ise Başbakan Yardımcısı. Refahyol Türkiye'nin utanç dönemi. Darbe söylentileri Refah takımından çok DYP'lileri korkutuyor. O kadar ki, DYP'li Devlet Bakanı Bekir Aksoy bir gece Etimesgut'taki Zırhlı Birlikler Okulu'nu gözetlemeye gittiğinde yanındakilere ‘‘Darbe buradan başlar’’ diyor.
Kitapta dönemin Başbakanı Erbakan'ın acizliği ve güçsüzlüğü de çok güzel vurgulanıyor. 28 Şubat'tan haberi olmuyor. ‘‘MİT Müsteşarı'na sordurdum, yok dedi’’ diyor! DYP'liler kendisine ‘‘MİT bu gibi durumlarda servis yapmaz’’ deyince cebinden bir kartvizit çıkarıyor ve ‘‘Bu çocuk MİT'te çalışıyormuş. Bize selam göndermiş. Olmazsa ona bir soralım’’ diyor!
Bir komutan, o dönemde Çiller'in tetikçiliğini yapan İçişleri Bakanı Meral Akşener'e başka bir komutanla haber gönderiyor:
‘‘Git söyle o kadına, ileri geri konuşmasın. Gelirsek onu İçişleri Bakanlığı önünde yağlı kazığa oturturuz.’’
Erbakan Libya'ya gidiyor ve Kaddafi'den fırça yiyor. Libya'ya gitmekten pişmanlık duyduğunu daha sonra itiraf ettiğini de Hakan'ın kitabından öğreniyoruz.
Hakan Akpınar mutlaka okunması gereken bir kitap yazmış. Siyasal İslamcılarla Refahyol ucubesi ortaklarının ikiyüzlü davranışlarını çok güzel irdelemiş.
* * *
Bir diğer genç gazeteci arkadaşımızdan bir başka kitap. Star Gazetesi'nden Zübeyir Kındıra'nın kitabı ‘‘Fethullah'ın Copları’’. (Su Yayınları).
Sol görüşlü olduğu için Polis Akademisi'nden atılan Zübeyir Kındıra şimdi gazetecilik yapıyor. Kitabında Fethullah takımının özellikle polis, öğrenciler ve Emniyet'teki örgütlenme ve çalışmalarını anlatıyor, olaylar ve isimler açıklıyor.
Genç gazeteciler çok güzel kitaplar yazıyor. Ellerine sağlık.Şimdi yeniden yazımın başına dönüyorum ve isteğimi yineliyorum:
Bundan sonra okumayacağınız kitaplarınızı lütfen bağışlayın, başkalarına da okuma hakkı verin.
Paylaş