ELİMDE bir sözleşme var. Bir cep telefonu şirketiyle Diyanet İşleri Başkanlığı arasında yapılmış. Başlığı çok ilginç:
‘‘Yönetimi Diyanet İşleri Başkanlığı'na ait cami, mescit, hizmet binası, lojman gibi gayrimenkullere kurulacak cep telefonu baz istasyonu ile ilgili kira sözleşmesi.’’
Demek ki aynı sözleşme pek çok cami için yapılıyor ve pek çok kutsal ibadet yerine baz istasyonları kuruluyor. Bendeki sözleşme Ankara Keçiören'de Kudret Camii için imzalanmış.
Kiralanan binanın cinsi: Cami.
Yıllık net kira bedeli: 4.500 dolar artı KDV.
Kiranın başlangıç tarihi: 19 Haziran 2002.
Kiranın bitim tarihi: 19 Haziran 2012.
Kiralayan: Tokyo Camii Vakfı.
Kiracı: Turkcell.
Basılı sözleşme Diyanet'e ait ama devreye ‘‘kiralayan’’ olarak Tokyo Camii Vakfı giriyor. Bu cami kimin malıdır? Parayı kim alıyor?
Mahalle halkı 709 imza ile Cumhurbaşkanlığı'na başvurmuş:
‘‘Emeğimizle yaptırdığımız Kudret Camii ticari bir amaca ve buna bağlı kira sözleşmesine konu oluyor. Dini inançlarımız, laik Cumhuriyet ilkeleri ve sağlığımız açısından kaygı duymaktayız. Tokyo Camii Vakfı'nın bizim camimiz üzerindeki tasarruf hakkını da anlayabilmiş değiliz. Gereği için arz ederiz.’’
Her minare aynı fiyata mı kiralanıyor? Türkiye genelinde minarelerine baz istasyonu yaptırılan böyle kaç cami var? Bu olayda kaç para dönüyor, toplam ne kadar gelir elde ediliyor?
Herhalde epey var ki, Diyanet basılı sözleşme hazırlatmış.
Diyanet İşleri Başkanlığı bu sorulara herhalde yanıt verecektir.
***
Kiralık camiler, kiralık minareler!
İnsan sağlığına ters düşen, kanser yaptığı söylenen baz istasyonları, minarelere takılıyor.
Dahası var! Camiler yapılıyor, altında sıra sıra dükkánlar. Caminin altında lastikçi, kaportacı, market, kuru temizlemeci.
Camiye saygısızlık, ibadete saygısızlık.
Minareler baz istasyonu, sokak hizaları dükkán! Ne uğruna? Para uğruna!
Din ile para iç içe geçmiş.
Camiler bile ticarete alet edilmiş.
***
Sadece camiler değil. Adına yeşil sermaye dediğimiz düzmece holdingler halktan, özellikle Konya'da korkunç para topladılar.
İslamcı finans kuruluşları piyasaya çıktı.
‘‘Faiz değil kár payı veriyoruz’’ palavrasıyla bal gibi faiz verdiler ve Allah'ı güya kandırdılar.
Şimdi hemen hepsi batık. Bu uyanıklara din adına, Müslümanlık adına para kaptıran yüz binlerce vatandaş, şimdi kaptırdığının üzerine bir bardak soğuk su içiyor... Çünkü elinde tutarlı, geçerli ve yasal bir belge yok.
Daha çok Avrupa'da çalışan Jet Fadıl da bu İslamcılardan biri. Saf vatandaşlardan yüz milyonlarca dolar tokatladı.
O şimdi Siirt'ten milletvekili adayı!
Müslümanlık, bir kutsal din, para kazanmakla özdeşleşmiş... Çünkü din ticaretinde büyük rant var.
Hadise minarelere dolar karşılığı baz istasyonu taktırmakla başlıyor, yeşil sermaye holdingleriyle, Jet Fadıl ve benzerleriyle, din sömürüsü yapan partilerle sürüp gidiyor.
***
Türkiye'nin dört bir yanı, dağı taşı, boş duran camilerle dolu. Bunlara harcanan paralarla okul, sağlık ocağı, kitaplık odası yaptırsaydık, acaba Allah indinde daha büyük sevap olmaz mıydı?
Yaptır camiyi, minaresini baz istasyonu için kirala, altına dükkánlar yaptırıp kaportacıya, markete, lastikçiye kirala!
Kutsal yerleri paraya çevir, dine saygısızlık et!
‘‘Camilerin önüne Türk bayrağı asalım’’ diyenlere ise ‘‘olmaz öyle şey’’ diye yanıt ver!..