TÜRKİYE’nin en büyük soygunu, vurgunu, hortumu belediyelerde, bunlara bağlı kuruluşlarda ve belediye şirketlerinde gerçekleşiyor.
AKP iktidarı, çoğunluğu kendi partisinden olan bu belediyelerde olanları görmek istemiyor. Görmek işine gelmiyor...
Çünkü belediyeler, bu iktidarın oy makinesi olarak çalışıyor. Devletin ve milletin paralarını kendilerinin, yandaşlarının ve partilerinin çıkarları uğruna har vurup harman savuruyor. Denetim yok, işin üzerine giden yok.
Birkaç gün önce ekonomik konuların uzmanı olan ANKA Ajansı tarafından geçilen haber, tam bir ibret belgesiydi. Sadece Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Hazine’ye olan borcu 3 katrilyon 791 trilyon liraya ulaşmıştı. Belediyelerin Hazine’ye toplam borcu ise 12.9 katrilyon. Borcun dörtte birinden fazlası Ankara’ya ait.
Şimdi size bir örnek daha vereyim ki, bu rakamların hangi korkunç boyutlara ulaşmış olduğunu daha iyi görelim. 2007 yılı devlet bütçesinin büyüklüğü 205 katrilyon.
Demek ki belediyelerin Hazine’ye olan borcu, bütçenin yüzde 6.3’ü! Korkunç bir rakam.
Bir devlet düşünün ki, uçan kuşa borçlu. Hastaların ilaç parasını, kamu kesiminin eczanelere olan borcunu, kamulaştırma paralarını ödeyemiyor. Hastanelere para veremiyor. Yeni yatırım yapamıyor...
Çünkü para yok!
Bir devlet düşünün ki, her mal ve hizmete sürekli zam yapıyor... Çünkü bütçenin iki yakası bir araya gelmiyor.
Oysa aynı devlet, çoğu kendinden olan belediyelerden alacağını tahsil etmiyor... Çünkü o belediyelerin çoğu iktidar partisinden... Ve onlar, ellerindeki çok büyük paralarla AKP adına oy avcılığı yapıyor.
Her mahallede insanlara kömür, patates, bulgur, salça, pirinç dağıtılıyor. Üzerlerinde belediye başkanının etiketi: "Başkanımız afiyet olsun der!"
Kendileri beş yıldızlı otellerde iftar açar, vatandaşa iftar çadırı kurup kurufasulye pilav yedirir ve oy avlamaya kalkışırlar.
Dikkat ediniz! Hadise sadaka ekonomisine dönüşmüş durumda. Sadakayı kim sağlıyor? Belediyeler! Devlette olmayan para belediyelere aktarılıyor, onlar da kişisel ve siyasal çıkarlar doğrultusunda harcıyor.
* * *
Kara delik belediyeler bu kadarla da yetinmiyor. Belediye şirketleri eliyle en büyük hırsızlık, yolsuzluk sergileniyor. Yandaşlar, gizli kasalar, partili müteahhit ve taşeronlar devletin ve milletin parasıyla zengin ediliyor, köşe döndürülüyor. Trilyonlar çukurlara gömülüyor, belediye futbol takımlarına gidiyor, başkan beylerin bebelerinin cebine transfer ediliyor.
Hepsi de krallar gibi yaşıyor. Altlarında son model arabalar, ceplerinde büyük paralar... Mal mülk derseniz, güvenilir adamlarının üzerinde.
Peki iktidar partisi bütün bu olanları görmüyor mu?Elbette görüyor ama üzerine gitmek işine gelmiyor...
Çünkü oy makinesi belediyeler katrilyonlarla oynuyor, paralar yandaşlara hortumlanıyor.
Fukaraya yardım ediyoruz edebiyatıyla seçmen tavlanıyor. Zavallı işsiz, güçsüz, muhtaç insanlarımız üzerinden siyasi oyunların en kirlisi oynanıyor.
* * *
İstanbul’da küçük Dilara çukura düştü, cesedi kilometrelerce öteden çıktı. Bu sadece küçücük bir örnekti. İşi yapan firmanın adı MVM idi. Şimdi soruyorum:
"Bu şirket kimin? Patronunun Ankara’daki Termikel, Alfagas, Elektromed, Kanal-A gibi firma ve televizyonların sahipleriyle akrabalık ilişkisi nedir? Ankara Büyükşehir, ön ödemeli sayaçlar işine sürekli tek tabanca olarak alınan bu firmalara bugüne kadar kaç yüz trilyon lira ödedi? Bunların İstanbul’daki ayağı kimler? MVM’nin sahibi Bilal Şahin bunların eniştesi mi?
Birkaç yılda bu anormal büyüme kimlerin eseri?
Maliye Bakanlığı bunları araştırıyor mu, üzerine gidiyor mu? Paraların kaynağını soruyor mu?
Bakınız, bu sorulara bugün veya yakın gelecekte yanıt vermeyecekler.
Ama bunların, bu kara deliklerin, belediye vurgunlarının hesabı gelecekte mutlaka sorulacak.
Devletin ve milletin paralarının kimlere nasıl hortumlandığı bir gün ortaya çıkarılacak. Mutlaka, mutlaka...