Kapitülasyon

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Osmanlı'nın özellikle zayıflayıp hasta adam durumuna düştüğü son dönemlerinde başımızda bir bela vardı:

Kapitülasyonlar.

Bu hadise yargıda da geçerliydi. Örneğin, İstanbul veya başka bir yerde bir İngiliz vatandaşı cinayet işledi. Osmanlı mahkemesi bu adamı yargılayamazdı. Polisin yakaladığı katil doğrudan İstanbul'daki İngiltere Büyükelçiliği'ne teslim edilir, güya yargılaması orada İngilizler tarafından yapılırdı!

Makedonya'da bir Bulgar çeteci yakalandığında, yöredeki en yakın Bulgar konsolosluğuna teslim edilmek zorundaydı.

Hele böyle yapmayın, kıyamet kopardı. Yabancı ülkelerin İstanbul'daki büyükelçileri ile diğer kentlerdeki konsolosları devreye girer, Padişah'a kadar ulaşıp bu suçluların kendilerine teslim edilmesi için kıyameti koparırdı.

Abdülhamid ve diğerlerinin en korktuğu olay buydu. Yabancı temsilcilerin belli konularda bastırması!.. Çünkü devlet, onlara direnemeyecek kadar güçsüzdü.

İşin daha da utanç verici tarafı, bu gibi sorunlarla çoğu kez büyükelçiler veya konsoloslar uğraşmazdı. Onların Rum veya Ermeni tercümanları vardı. Hükümetin bulunduğu Babıali'ye onlar gider, gerekirse Sadrazam'a bizzat posta koyar ve suçluyu kurtarırdı.

Bir Osmanlı devleti düşünün ki, yabancı kökenli suçluları kendi mahkemesinde yargılayamazdı. Onlar kendi vatandaşı olsa bile!

Her yerde dış güçler vardı. Yabancı bastırır, kişiliği kalmamış ve zayıf düşmüş Osmanlı'dan istediğini alırdı.

Adına kapitülasyon dediğimiz bu utanç verici ve ulusal egemenlikle bağdaşmayan rezaleti, Atatürk Türkiyesi Lozan anlaşmasıyla yırtıp attı.

*Ê*Ê*

Şimdi Apo yakalandı, yargılanacak. Bazıları sabırsız davranıp ahkám kesmeye başladı:

‘‘Avrupa, Apo'nun DGM'de yargılanmasına karşı çıkıyor. Onu DGM'de değil de Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılayalım.’’

Avrupa tepki gösterecek diye, Apo'nun hatırına hukuk sistemimizi ve yasalarımızı mı çiğneyelim?

Avrupa'dan çekinip, Apo'nun hatırı için yeniden kapitülasyon dönemi mi başlatalım? Böyle mantık olur mu?

Devlet Güvenlik Mahkemeleri nedir? Önce ona bakalım.

Anayasal bir kuruluştur. Anayasa'nın 143. maddesi uyarınca kurulmuştur.

2845 sayılı DGM Yasası, 16 Haziran 1983 tarihinde, yani PKK terörü başlamadan, Apo piyasada yok iken kabul edilmiş.

Dolayısıyla, DGM'ler herhangi bir kişi veya kuruluş için özel olarak kurulmuş mahkemeler değil. Hele Apo ve PKK için kurulmuş hiç değil, çünkü o tarihte PKK isimli bir örgüt yoktu.

*Ê*Ê*

Şimdi yasanın 1 maddesine, DGM'lerin kuruluş amacına bakalım:

‘‘Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, hür demokratik düzen ve nitelikleri Anayasa'da belirtilen Cumhuriyet aleyhine işlenen ve doğrudan doğruya devletin iç ve dış güvenliğini ilgilendiren suçlara bakmak üzere Adana, Ankara, Diyarbakır, Erzurum, İstanbul, İzmir, Malatya ve Van'da Devlet Güvenlik Mahkemeleri kurulmuştur.’’

Biri başkan üç üye ve bir savcıdan oluşan bu mahkemelerin, diğerlerinden bir tek farkı var. Üç üyeden biri -başkan değil- birinci sınıfa ulaşmış askeri hákim. Ayrıca savcılar askeri hákim olabiliyor.

DGM'lere sivil hákim ve savcılar, aynen diğer mahkemelerde olduğu gibi Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından atanıyor. Bu açıdan hiçbir fark yok.

Askeri hákim ve savcılar ise askeri yargı tarafından oluşturulan bir komisyon tarafından atanıyor.

*Ê*Ê*

Apo'yu yargılayacak olan DGM'de askeri savcı görevlendirilmedi. Savcıların tümü sivil ve isimleri belli.

Dolayısıyla, yapı şimdi şöyle oluşuyor:

Başkan, bir üye ve savcı sivil. Sadece bir üye askeri hákim. Yani azınlıkta.

İşin dahası var:

DGM'ler tarafından verilen kararlar, Yargıtay'ın onayına sunuluyor. Diğer mahkemelerin kararlarıyla DGM kararları aynı Yargıtay'a, ilgili Yargıtay dairesi hangisi ise oraya gidiyor.

Bir başka husus daha:

DGM'ler Apo veya PKK için kurulmadı. Bu mahkemelerde mafyadan çetelere, uyuşturucu kaçakçılarından uyuşturucu ticareti yapanlara, teröristlerden yolsuzluk yapanlara, bakanlardan işadamlarına kadar pek çok kişi yargılandı ve yargılanıyor.

Dolayısıyla, Apo davasında DGM, sonradan özel olarak kurulan değil, ‘‘doğal mahkeme’’ olarak görev yapacak.

Bu şahıs için verilen karar ne olursa olsun Yargıtay'a gidecek, onanacak veya bozulacak.

Ağır Ceza veya Asliye Ceza mahkemeleri yargılamayı hangi yasaya göre yapıyorsa, DGM de aynı yasaya, Türk Ceza Yasası hükümlerine göre yapacak.

*Ê*Ê*

O halde, iyi veya kötü niyetle şimdi başlatılmak istenen bu ‘‘DGM'de yargılayıp Avrupa'yı karşımıza almayalım’’ çağrılarının nedeni nedir? Avrupa'ya böyle bir ödün verecek, hukuk sistemimizi bozacak ve kendi yasalarımızı mı çiğneyeceğiz?

Yeni bir kapitülasyon ortamı mı yaratacağız? Osmanlı'nın son dönemini mi özlüyoruz?

Yapmayın etmeyin muhteremler, atamız Osmanlı bu işten çok çekti. Avrupa onu elinde bir kukla gibi oynattı.

O Avrupa'ya bugün iyi niyetle bir ödün verirsiniz, arkasını isterler. Elinizi verirsiniz, kolunuzu alamazsınız.

Bağımsız yargı, bir ülkenin egemenlik simgesidir. Onurudur.

Avrupa liboşlarının uğruna ulusal onurumuzu mu çiğneyelim?



Yazarın Tüm Yazıları