TÜRKİYE, Türkiye olalı böyle bir iğrençliğe tanık olmamıştı. 17 Mayıs 2006 günü, bundan tam bir yıl önce Danıştay baskınını dehşetle öğreniyorduk.
Sabah saatlerinde elinde tabancasıyla bir adam, Danıştay’ın kapısından içeri giriyor, toplantı halinde bulunan 2. Daire’yi basıyor ve elindeki tabanca ile heyet üyelerine tek tek ve hedef gözeterek ateş ediyordu.
Toplantı odasında kan gövdeyi götürüyordu. Tabanca adamın sağ elindeydi. Sol eliyle sağ bileğini tutmuş, ateş ederken eline destek veriyordu. Çığlıklar, feryatlar... Ortalık inliyordu.
2. Daire Başkanı Mustafa Birden ve üyeler yere devrilmişti.Aynı dairenin üyeleri Mustafa Yücel Özbilgin, Ayfer Özdemir, Ayla Günenç, Kamuran Erbuğa ve tetkik hákimi Ahmet Çobanoğlu kanlar içindeydi.
Bazıları o andaki panikle kendilerini masanın altına atmış, bazıları ayağa fırlamış, bir üye dışında hepsi kurşun yiyip düşmüşlerdi.
Adam defalarca ateş etti. İşi bitince tabancayı beline soktu ve soğukkanlı bir biçimde çıkış kapısına doğru yürümeye başladı.
Türkiye birbirine girmişti. İlk kez bir yüksek yargı organı basılmış, yüksek yargıçlar öldürülmüş, yaralanmıştı.
Acı bilanço birkaç saat sonra ortaya çıktı. Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin aldığı yaralar sonrasında, hastaneye yetişemeden can vermişti. Ötekiler yaralıydı. Heyet odasında bulunanlardan sadece Kamuran Erbuğa kurşun yemeden kurtulmuştu.
Yaralılar ameliyata alındı. Bazıları birkaç kez ameliyat edildiler ve kurtuldular.
Katil kaçmaya çalışırken Danıştay’da görevli polisler tarafından yakalandı.
Adı: Alpaslan Aslan. Mesleği: Avukat!
Danıştay baskınından bir süre önce İstanbul’da Cumhuriyet Gazetesi’nin bombalanması olayını da başarmıştı!
Mahkemede önce deli numarası yapan, ilk duruşmalara bu rolüyle çıkan katilin yargılanması halen sürüyor. Olay çözüldü. Tanık ifadeleri, belgeler, bilgiler her şey tamam. Fakat kararın verilmesi gecikiyor.
* * *
Peki bu adamı kim tahrik etmişti? Cumhuriyet tarihinde ilk kez, bir yüksek yargı organı niçin basılmıştı?
2. Daire, bir süre önce bir türban kararı vermiş, türbanlı bir anaokulu öğretmeninin okulda ders vermesini yasalara aykırı bulmuştu.
Peki sonra neler olmuştu?
Vakit isimli bir İslamcı gazete, Danıştay 2. Dairesi tarafından verilen bu kararı ve kararı veren üyeleri dokuz sütun manşetine taşımıştı:
"İşte O Üyeler."
Bu manşette, türban kararını veren 2. Daire başkan ve üyelerinin tümünün fotoğrafları da yer alıyordu. Vakit Gazetesi onları açıkça hedef gösteriyordu. (13 Şubat 2006.)
Bu gazete daha önce başkalarını da böyle fotoğraflarını yayınlayarak hedef göstermiş, örneğin Gümüşhane Barosu Başkanı Ali Günday bu yüzden öldürülmüştü.
Vakit’in bu iğrenç manşetinin ertesi günü, (14 Şubat 2006) bu kepazeliği burada yazdım ve şöyle dedim:
"Vakit Gazetesi, türban kararı veren Danıştay üyelerini açıkça hedef gösterdi. Bu nasıl rezalettir? Bu hákimlerin can güvenliğini bundan sonra kim koruyacaktır?.."
(Hükümet hiçbir önlem almadı ve yazdıklarım aynen çıktı. Danıştay baskını o yazımdan tam iki ay sonra gerçekleşti.)
İşin dahası da var!Bu türban kararı açıklandıktan sonra Recep Erdoğan, Abdullah Gül, Cemil Çiçek, Mehmet Ali Şahin gibiler demeç verip yargının kararını kınamışlardı.
Bir yargı kararı düşünün, ülkeyi yönetenler onu kınıyor!.. Ve onların destekçisi olan Vakit Gazetesi o kararı veren yargıçları açıkça hedef gösteriyor...
Ve bir katil ortaya çıkıp işi silahıyla bitiriyor!
Türkiye böyle bir olayı ilk kez 17 Mayıs 2006 günü, bundan tam bir yıl önce bugün yaşadı.
Bu yüz karası olayı yaratanlar, hedef gösterenler, çanak tutanlar, Türkiye Cumhuriyeti’ni din sömürüsü ve din bezirgánlığı ile yönetmeye kalkışanlar kına yaksınlar.
Utansınlar... Eğer ar damarları şimdi bile çatlamadı ise!