BİR tatili nasıl özlüyorum bilemezsiniz. Beynim sünger gibi. Ekranlarda tatil beldelerinde eğlenen, denize giren insanları görüyorum, onları kıskanıyorum.
Biz Ankara'da bitmek tükenmek bilmeyen siyaset oyunlarının ardından koşarken, insanlar tatil yapıyor. Gazeteler plajlarda okunuyor. Tatil yapanlara hizmet vermek ne güzel. Darısı başıma!
Şimdi ben, kafa dinlendirmenin en kolay ve en güzel yöntemini buldum. Televizyon kanallarında siyasetsiz haber ve magazin programları izliyorum!
Örneğin, mankenlerimiz ne yapıyor?
Onlar çok önemli! Öyle ya, Türkiye'de 10-15 adet manken var ki, maşallah her gün karşımızdalar. Vücutları güzel. Ancak kamera yakın çekim yapınca, suratlarındaki pütürler, çirkinlikler, estetik ameliyat izleri hemen ortaya çıkıyor. Bu çok kötü oluyor.
Mankenler bazen birbirleriyle kapışıyor. Düzmece midir, reklam için midir, gerçek midir? İşin içindekiler düzmece olduğunu söylüyor. Ben yine de ‘‘o dedi, bu dedi’’ hikáyelerini uzun uzun dinliyorum, fevkalade yararlı oluyor. Manken gece kulübünde, manken paralı zampara işadamı sevgilisiyle, manken son model otosuyla uçuşa gidiyor. Hayırlı işler!
Sonra eşcinsel şarkıcılar, sunucular, modacılar!
Onlar çok önemli ve yerleri çok ayrı. Yanlarında artistler, şarkıcılar, popçular. Onlar her an ekranlarda, her gün gazete sayfalarında. Hatta bazıları palabıyıklı.
Sonra, her gece olay çıkaran travestileri izliyorum. Ellerinde falçata, bayıltıcı sprey, müşteri avına çıkmışlar. Peşlerine düşen polislerle bile kahramanca mücadele eden, güçlü kuvvetli, aslan gibi, iyi tıraşlı, 42 numara pabuç giyen, sesi kalın fakat memeli aslanlar ve onlara para veren sapıklar.
***
Sonracığıma sıra geliyor şarkıcı, türkücü, arabeskçi, sunucu ve artist takımına. Gülben, Hülya'ya posta koyuyor. Petek her ikisine bayrak açıyor. Sibel, Seren'e gıcık kapıyor falan! Reklamın iyisi kötüsü olmuyor.
Kadir, Gülben'e yüz vermiyor. Şarkıcı kız, Kadir'le evleneceğini söylüyor.
Bayan arabesk yeni kaset çıkarıyor, bay arabesk albüm yapıyor, klip çekiyor.
En baba kitap bilemediniz 10 bin satarken ‘‘benim albüm 2 milyon sattı, onunki daha 500 bin olmadı’’ kavgaları alevleniyor.
İbo'nun Asena ile arası nasıl? Evlenir mi, aşk mı yaşıyor?
Müslüm Baba konser veriyor, 46 kişi kendini jiletle doğruyor.
Herifçioğlu üçüncü kez köprüye çıkıp intihar numarası yapıyor. Seyirciler ‘‘erkeksen atla’’ diye bağırıyor.
Laila ve diğerlerinde hayatın çok güzel geçtiğini öğreniyorum.
Sosyetemiz Bodrum ve Çeşme gecelerinde eğleniyor. İstanbul ve tatil beldelerinde diskolar, gece kulüpleri tıklım tıklım, adam almıyor.
Bu memlekette kriz olduğunu söyleyenin ağzını yırtarım!
Mankenler, sosyete orospuları, futbolcular, basketbolcular, paralı zamparalar, tam kadro eğlencede.
Mutlu çift görünümü vermek isteyen sahtekárlar en şık giysileriyle, el ele kol kola sırıtarak, kameraların karşısında.
***
Şarkıcı dansöz Nez, işi bırakıp tüymüş. Şimdi yenisini bulmak için yarışma yapılıyor. Adaylar jüri önünde Nez gibi kıvırıp şarkı söylüyor. Türkiye, Nez'in eksikliğini duyuyor.
Clinton İstanbul'da. Bizim anlı şanlı gazeteci takımı sıraya girip onunla fotoğraf çektiriyor ve ertesi gün gazetelerde boy boy fotoğraflar:
Borsacı hanım Clinton'ı eskiden beri tanırmış, o yüzden İstanbul gecesinde pek sıkı muhabbet etmiş.
Medya yöneticileri, bay ve bayan anlı şanlı yazarlarımız İstanbul'da gece yaşamının göbeğinde, barlarda, diskolarda, gece kulüplerinde, güzellik yarışması jürilerinde, resepsiyonlarda. Üzerlerinde smokinler, papyonlar, son moda ithal giysiler, takılar, mücevherler!
Ben Ankara'dayım, beynim sünger gibi olmuş, onları ekranlarda ve gazete sayfalarında gördükçe kıskanıyorum, aşağılık duygusuna kapılıyorum!
Ama artık kolayını buldum! Ekranlarda ve gazetelerde bu konuları izleyip öğreniyorum. Hem cahilliğimi gideriyorum, hem de kafam dinlenmiş oluyor. Birilerinin ‘‘güzel ve onurlu’’ dünyasını gördükçe içim açılıyor, ferahlıyorum!