Paylaş
Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan'ın Sedat Ergin'e söyledikleri, Hürriyet'te 7 subat günü yayınlandı. Şöyle diyordu:
‘‘İzmir'in DYP'li Belediye Başkanı Burhan Özfatura aslında bizim camiamızın adamıdır. Bizim tabanımız İzmir'de Özfatura'ya DYP'li diye bakmıyor. ‘Bizim ağabeyimiz' diye bakıyor. Geçen seçimde bizim tabanımızın büyük bir kısmı Özfatura'ya oy verdi...’’
İzmir, bugüne kadar hiçbir dinci partinin tutunamadığı bir yer. İzmir, uygar bir kent. Orada şeriatçılara yer yok. O kadar yok ki, Fazilet ve Refah Partisi’nin babası olan Milli Selamet Partisi, 1970'li yıllarda bu kentten Turgut Özal'ı aday göstermiş ve Özal bile nasihat almıştı.
İzmir bu seçimde Özfatura'ya oy verir mi? Ona verilen her oy, Recai Kutan'ın da itiraf ettiği gibi Fazilet Partisi'ne gitmiş olacak.
İzmir'de belediye hizmetleri neredeyse sıfırlanmış durumda. Güzelim kentte ucubeler yaratıldı. Örneğin Kordon'un doldurulması bunlardan sadece biri. O gereksiz çirkinlik abidesi, daha nice yıllar İzmir'de yaşayanların midesini bulandırmaya devam edecek.
Özfatura'nın keyfiyle denize gömülen paralar da cabası!
İzmir dikkat! Gizli Fazilet Partili Burhan Özfatura senden DYP kimliği ile oy isteyecek. Bu oyuna gelecek misin İzmir?
OKTAY VE ŞİMŞEK
CHP'nin iki milletvekili, Seyfi Oktay ve Yahya Şimşek dün partilerinden istifa ettiler. CHP için önemli kayıptır.
Seyfi Oktay CHP'ye çok uzun yıllar nefer olarak hizmet veren, bakanlık yapan bir siyasetçidir. Dün açıkladığı istifa mektubunu baştan sona dikkatle okudum. Hele Tayyip Erdoğan'la Deniz Baykal arasındaki bir işbirliği olayına değiniyordu ki, Tayyip anlatmasa inanmak mümkün değildir.
CHP, son yıllarda maalesef etkisiz kaldı ve siyasette çok büyük yanlışlar yaptı. Deniz Baykal, sosyal demokrat kitlelerin çok büyük bir bölümünü kendisinden ve partisinden soğuttu.
Hırçınlığın, bağırıp çağırmanın, tutarsızlığın ve laf ebeliğinin, siyasette yarar değil zarar verdiğini CHP olayında gördük.
Somut hiçbir şey yapamadı bu parti.
Kendine değil, Türkiye'ye yazık etti.
***
Anımsayınız, 1995 seçimlerinde CHP, yüzde 10'luk ülke barajını kıl payı geçebilmişti. Bu seçimde ne olacak? Hiçbir olumlu iş yapamayan, Türkiye'ye hiçbir katkıda bulunamayan bu parti, barajı nasıl geçecek?
Genel kanı, geçemeyeceği yolunda. Ancak geçemezse, bunun sonuçları Türkiye için ağır olur. Pireye kızıp yorgan yakmakla eşanlamlı olur.
Aynı şey DYP için söyleniyor. Bu parti oy deposu olan büyük kentlerde hemen hiç yok. Belki yüzde 3, belki yüzde 5. Kırsal kesimde ciddi bir patlama yaratamazsa -ki böyle bir şey çok zor- DYP'nin de ülke barajını geçememe olasılığı var.
DYP umurumda değil de, CHP hiç değilse bundan sonra kendine çekidüzen versin.
Aksi halde, Seyfi Oktay gibi neferleri ve ağır topları yitirmenin bedelini çok pahalı öder. Olan, Türk demokrasisine olur.
***
Hukuk doktoru Sabiha Çaycı, yıllar boyu CHP'de siyaset yapmış, uğraş vermiş, belediye meclisi üyesi olarak görev yapmış... Ve CHP'de yaşadıklarını, başına gelenleri kitap yapmak zorunda kalmış:
‘‘Politika Bir Oyun mu?’’
Kitabı okuyunca kendi kendime ‘‘Galiba oyun’’ dedim!
(Gendaş Yayınları)
‘‘CEPOKRASİ’’
Cumhuriyet Gazetesi'nin Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay'ın çok ilginç bir kitabı çıktı:
‘‘Cepokrasi’’
Balbay, 1996 yılında bu Meclis'te milletvekillerinin döndürdüğü dolapları anlatan bir kitap yazmış ve adını ‘‘Dönekrasi’’ koymuştu. Sonraki kitabının adı ‘‘Copokrasi’’ oldu.
Son kitabı birkaç gün önce elime ulaştı ve iki gecede okudum:
‘‘Cepokrasi’’
Bu kitapta, Meclis'te ve bürokraside dönen ‘‘cep’’ olayları anlatılıyor.
Cepleme, cebi delik, cebe indirmek, cebi para gördü, cepçilik...
Bunların hepsi Mustafa'ya esin kaynağı olmuş ve büyüklerimizin cepleme cukkalama vaziyetlerini bir güzel kitap yapmış.
Eline sağlık Mustafa Balbay.
(Ümit Yayıncılık)
İRAN HASTANESİ!
Dünkü Radikal Gazetesi'nde Gülay Demirtaş'ın fotoğraflı bir haberi vardı. İstanbul'da bir devlet kuruluşuna, Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne bağlı Vakıf Gureba Hastanesi'nde bayan doktorların ve hemşirelerin çoğu türbanlı.
Devletin bütün kurallarına aykırı olan bu durumu protesto için ‘‘normal giysili’’ hemşireler de şimdi keplerini çıkarıp başları açık çalışmaya başlamışlar.
‘‘Onlar türbanı çıkarsın, biz keplerimizi takalım’’ diyorlarmış.
Bu hastanede kadın doktorlar sadece kadın hastalara bakıyormuş. Gazetede yer alan fotoğraf çok ilginç! Hastanede yemek saatinde çekilmiş ve personelin neredeyse tümü örtülü. Türban konusundaki Başbakanlık genelgesi, personele dokuz ay sonra tebliğ edilmiş ve hiç kimse hakkında soruşturma falan açılmamış!
Bu hastane Türkiye'de değil, sanki İran'da!
Dünkü yazımda RTÜK'ün uygulamadığı RTÜK yasasından söz etmiştim. Vakıf Gureba Hastanesi de buna benziyor. Devlet kural getiriyor, ortada yasalar var ama uygulamada kimse bunları takmıyor.
Adamlar her yere sinsice yerleşiyor, istediklerini yapıyor ve yaptırıyor! Başbakanlık, Sağlık Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü uyuyor.
Hayır, uyumuyor! Oralarda da adamları var. Her şey bilinçli yapılıyor.
Paylaş