HIZLANDIRILMIŞ tren kazası sonrasında kamuoyunun dikkatinden kaçan bir skandal daha yaşıyoruz. Kaza geçtiğimiz perşembe gecesi olmuştu. Bugün üzerinden tam bir hafta geçti...
Ve İstanbul’un Anadolu ile tren bağlantısını bir türlü kuramadılar. Hasar gören raylar mı yapılmadı, başka durumlar mı var, bilinmiyor.
Kazada birkaç yüz metre demiryolu tahrip oldu diyelim. Bunu yapmak, İstanbul’un Anadolu ile demiryolu bağlantısını yeniden kurmak ‘AB’ye aday!’ bir ülkede bir hafta alır mı? Ayıp değil mi?
Dün TCDD yetkililerine hattın ne zaman açılacağını sorduk, ‘Belli değil’ dediler!
Türkiye’nin 11 milyonluk kenti bu beylerin ağırdan alması nedeniyle demiryolu ulaşımına kapalı. Kars’tan Kurtalan’a, Ankara’dan Erzurum’a kadar durum böyle. Birkaç yüz metrelik hasarı gideremiyorlar, ulaşımı başlatamıyorlar.
Başka ülkede olsa kıyamet kopar. Ama bizim Ulaştırma Bakanı buna alışık.
Bugün çıkan Tempo Dergisi’nde Ankara Temsilcisi Erdal İpekeşen’in yazısını okuyun. Erdal bir süre önce Ulaştırma Bakanı ile yaptığı söyleşiyi ve onun şu sözlerini banttan yayınlıyor:
‘Ankara-İstanbul 7.5 saatten 5.5 saate iniyor. Ne yaptık biz, 1.5 ay trafiği kapadık. Çok kontrollü geçiş veriyoruz. Genel Müdür bunu yapmadan önce bana geldi, ‘Bunu yaparsak çok büyük tepki gelecek ama 1.5-2 ay sonra büyük rahatlama olacak’ dedi. Ben de ona ‘Sen yap, kimse farkına bile varmaz’ dedim. Çünkü kimse demiryolları ne yapıyor, ne yapmıyor farkında bile değil. Hakikaten hiç de tepki gelmedi.’
CHP, Ulaştırma Bakanı hakkında gensoru verdi. TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağırıyor. Oturumun açılması için CHP-DYP-bağımsızlar sayısı yeterli değil. AKP’nin katılması gerekiyor. Elbette katılacaklar. Kaçarlarsa daha abes olur, altından kalkamazlar.
Ve sonuç şimdiden belli. Gensoru önergesi, beş dakkada Beşiktaş yöntemiyle AKP oylarıyla reddedilecek.
‘Allah’ın takdiri’ bu doğrultuda olacak.
İRAN’DA TÜRBANLI BAYAN GAZETECİ
Galiba geçen yıldı. Sokakta bir bayan muhabir arkadaşımıza rastladım. Ayaküstü söyleşiyoruz. Suratı asık. Belli ki keyifsiz. Neyi olduğunu sordum.
‘Bugün İran Büyükelçiliği’nde resepsiyon varmış. Yönetim haber için beni göndermek istedi. ‘Başını ört de öyle git’ dediler. Benim yayın kuruluşum beni örtünmeye, İran’ın kurallarına uymaya zorluyor. Gitmeyi reddettim. Öbür bayan muhabirler de gitmeyince mecburen bir erkek arkadaşı yolladılar. Yönetimle kavga ettik, o yüzden kafam bozuk.’
İsmini vermediğim bayan muhabir onurlu davranmış, ilkelerinden ödün vermemişti.
Bu tür olayları Türk medyasında zaman zaman yaşadık. Örneğin, İran Büyükelçiliği’nde resepsiyon var, bayanlar örtünüp gider! İran Büyükelçisi ile söyleşi yapılacak, ille de bayan muhabir gönderilir ve başı örtülür! Üstelik örtülü fotoğrafı da ertesi gün marifetmiş gibi gazetesinde yer alır.
İran’a resmi heyet gider, bazı medya kuruluşları -erkek muhabir kıtlığından olsa gerek!- ille de bayan muhabir gönderirler. Örtünmek herhalde onlara da değişik gelir!
***
Dünkü Sabah Gazetesi’nde birinci sayfanın sağ üst köşesinde kocaman bir boy fotoğrafı. Başbakan’ın gezi heyetinde İran’a bayan muhabir göndermişler.
Arkadaş kafasına türban bağlamış, topuklarına kadar bir pardösü ve etek giyinip tam İran yönetiminin istediği biçime girmiş!..
Saçının, kollarının ve bacaklarının kapalı olması gerekiyormuş!
Ve bir Türk gazetesi bu fotoğrafı adeta bir gurur kaynağı gibi birinci sayfasından veriyor.
Doğrusunu isterseniz bu kadarını İslamcı-şeriatçı yayın organları bile bugüne kadar yapmamıştı.
AKP iktidarına yakın durma çabaları sadece İran’a gönderilen bayan muhabirleri değil, galiba bizim medya kuruluşlarından bazılarını da kılıktan kılığa sokuyor.