Hodri meydan dedik civciv çıktı!..

BANA sürekli mesaj atardı, ekranlara çıkıp konuşurdu!.. "Erkeksen televizyonda karşıma çık. Öyle belgeler açıklayacağım ki, o gece gazetecilik yaşamın bitecek!.." Sonra devam ederdi: "Kaçma, korkma, seni herkes tanıyacak. Melih sözünün eridir! Açıklayacağım belgeler sonrasında rezil olacaksın!"

Allah Allah, merak etmeye başladım. Bizim Melih demek ki benimle ilgili çok çarpıcı belgelere sahipti! Açıkladığı anda ben rezil olacak ve gazetecilik yaşamımı noktalamak zorunda kalacaktım.

Kendisine buradan bir "hodri meydan" çektim ve önceki gece TGRT’de, milyonlarca insanın önünde buluştuk. Bütün amacım beni rezil edip gazetecilik yaşamımı bitirmesiydi! Aaaa, bir baktım ki ağzında yine aynı sakızı çiğniyor. "Dokuz milyon dolar paran var mı? (Ekranda zam yaptı, 29 milyon dolara çıkarıverdi!) Sana yurtdışından havale geldi mi? Servetini açıkla. Servetini benimkiyle değiş!"

Dokuz milyon dolarım olmadığını, adıma yurtdışından gelmiş herhangi bir havale bulunmadığını ekranda belgelerle kanıtladım. Fakat onları ekranda okuyamadım ve gösteremedim; çünkü o düzmece haberleri yayınlayanlar şu anda Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor... Ve mahkeme, bilirkişi raporları dahil yayın yasağı koymuştu. Belgeleri canlı yayında önüne koydum. Zaten kendisinde varmış. Herhalde okumuş ve dersini almıştır!

Türkiye Cumhuriyeti başkentinin belediye başkanını düşünün ki, insanların banka hesaplarına giren bir çetenin düzmece belgelerle yarattığı hukuksuzluk ve pisliğin ardına sığınıp onlardan medet umuyor! Vah yazık.

* * *

Bu şahısla ekrana niye çıktım? Kendisini muhatap almadıkça bağırıp çağırıyor, televizyona çıktığım takdirde gazetecilik yaşamımı bitireceğini iddia ediyordu! Çıktım ve kendisine -milyonlarca insanın önünde- defalarca sordum:

"Açıkla şu belgelerini, beni rezil et ve işimi bu gece bitir!"

Fakat elinde hiçbir şey yoktu. Rivayetler, dedikodular, duyumlar ve iddialar üzerinden konuşuyordu. Klasik taktiğini bana karşı da uygulamaya kalkıştı ama tutmadı. Nedir o?

Mimikleri ve laf atmalarıyla, blöf yaparak karşısındakinin sinirini bozmak, iddialarda bulunarak, desteksiz atarak yalan yanlış konuşmak, insanları birbirine düşürmek, suçlamak, üzerine gidip sindirmek.

Pek çok kişi ve yüzlerce Hürriyet okuru, bana yayından önce soruyordu: "Bu adamı niçin muhatap alıyorsunuz? Sizin sinirinizi bozar ve zor durumda kalırsınız..."

Düşünün ki, bana attığı mesajlarda Bekir Coşkun’un bile adını kullanmaktan çekinmiyordu. Ekranda belgesini gösterdim. Bekir el yazısıyla "Bu hizmetçi dedikodusudur, tamamen yalandır" diyordu. Melih ağzını bile açamadı.

Ortaya laflar atıyor, uluorta konuşuyor, suçluyor. "İsim ver" deyince veremiyor. Ekranda bunların tümünü izlediniz.

Ben bu şahsın karşısına niçin çıktım? Çiğnediği bu 9 milyon dolar, yurtdışından gelen havale sakızını ağzından almak için... Amacım belediye hizmetlerini, yolsuzlukları falan tartışmak değil, kendimi sorgulatmaktı. Ona bu fırsatı verdim, gazetecilik yaşamımı sona erdirecek (!) bilgileri açıklamasını, oraya o nedenle geldiğimi ısrarla vurguladım. Boştu. Hiçbir şey yoktu.

Zaten hayatım boyunca en ufak bir açığım olsaydı, "Herhalde geçmişteki şu olayımı haber aldı ve beni mahvedecek" deyip onun gibi birinin karşısına oturmaktan korkardım.

Şu komediye bakınız ki, sizin hakkınızda hiçbir şey söyleyemeyen yetkisiz bir şahıs piyasaya çıkmış ve "servetini açıkla" diyor! Ben kamu görevlisi değilim. Elimde trilyonlar yok. İhale dağıtmıyorum. Partim yok, partili yandaşlarımı zengin etmiyorum. Gizli kasalarım, şirketlerim, gizli ortaklıklarım, müteahhit yandaşlarım yok...

Dahası var. Savaş Ay’la evinde bir televizyon çekimi yapmıştı. Mutfağa girdiler. Savaş Ay kendisine "Şu buzdolabını açalım" dediğinde açtırmadı. Israr edince elleriyle buzdolabının üzerine kapandı. Ne vardı o dolapta? İçki, kola, meyve, sebze?..

Evindeki buzdolabını açtırmayan şahıs, şimdi el álemden servetini soruyor! Sonra iş daha da vıcıklaşıyor ve bu kez "servetimizi değiş tokuş edelim" muhabbetine sığınmaya kalkışıyor.

Önceki gece hadiseyi izlediniz. Benim gazetecilik yaşamımı sona erdireceğini ilan eden şahıs, defalarca sormama rağmen hiçbir şey açıklayamadı! Ben beklerdim ki, böylesine iddialı konuşan biri, belgeleri benim yüzüme çarpsın ve benim işim oracıkta bitsin.

Kalıbının adamı, sözünün eri çıkmadı.

Ancak hakkını yemeyelim, canlı yayını muhteşem bir güldürüyle bitirmeyi başardı. Aile nüfus kütüğümüzü okumaya başladı. Meğer ben orada kadın olarak görünüyormuşum! Vallahi billahi böyle dedi, bir anda benim cinsiyet elimden gitti! Ben de dayanamayıp "İşte bu belge sonrasında gazeteciliği bırakıyorum" demek zorunda kaldım! (Dün sabah Çankaya Nüfus Müdürü Mustafa Bey gazeteden aradı, elektronik kayıtlarda böyle bir şey olmadığını, onun da düzmece belge olduğunu söyledi.)

Rivayetler, söylentiler, iddialar, duyumlar, düzmece belgeler, o demiş ki, duydum ki, bana dediler ki!.. Yaaa!..
Yazarın Tüm Yazıları