Herkes soruyor: Asker ne diyor?

BUGÜN size ilginç bir konudan söz edeceğim. Yazdıklarımın bire bir doğru olduğundan hiç kuşkunuz olmasın. Önce bir konuya açıklık getirelim. Türkiye’de bu saatten sonra askeri darbe yapılması asla söz konusu değildir... Çünkü devir değişmiştir.

Şimdi gelelim konumuza. Hürriyet okurları ve herkes hep aynı şeyi soruyor:

Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde asker nerede? Asker niçin ağırlık koymuyor, konuşmuyor, ülkeyi yönlendirmiyor? Yoksa bunların Çankaya’ya çıkmasını içine mi sindirdi?

Burada size bu soruların yanıtını ileteyim:

Asker yaşamakta olduğumuz bu süreçte sıkıntılı. Ancak eli kolu Anayasa ve yasalar tarafından bağlanmış durumda. Cumhurbaşkanı’nın nasıl seçileceği belli. Bu durumda asker ne yapabilir?

Kendi içlerinde ve en üst düzeyde komuta katlarında dile getirilen konu şöyle:

"Bildiri yayınlarız, açıklama yaparız, konuşuruz... Ancak biz bu konuda şimdi bir çıkış yaparsak ve söylediğimiz olmazsa, TSK olarak yıpranırız. Toplumda en üst düzeyde olan güvenilirliğimizi yitiririz."

Asker bu yüzden suskun kalmak zorunda kalıyor. Ancak bu aşamada bir ekleme yapılıyor:

"Son YÖK toplantısında rektörler bildirisi yayınlandı. O bildiriye tümüyle katılıyoruz. Aynen bizim görüşlerimizdir. Biz de konuşsak aynı şeyleri söylerdik."

Neydi o bildiride yer alan hususlar?

"Seçilecek cumhurbaşkanı tarafsız ve partilerüstü olmalıdır. Geçmişinde leke, şaibe olmamalıdır. Laikliğe, devrimlere, çağdaş bilime, Cumhuriyet’in temel ve değişmez niteliklerine sahip çıkmalıdır."

* * *

Ancak Cumhurbaşkanı Sezer başta olmak üzere AKP iktidarının da çok iyi bildiği bir gerçek var.

"Askerler, Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasını istemiyorlar. Ancak bu istememe olayı sadece Tayyip Erdoğan’la sınırlı değil.

Bu karşı çıkış "o ve onun zihniyetindeki kişiler" olarak tanımlanıyor ve örnek verilen isimler arasında ilk sırayı da Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül alıyor!

* * *

"Karısının başı açıktır, karısı örtülüdür, seçilecek kişinin ismi falandır filandır, TSK’yı hiç bağlamıyor. Onlar için önemli olan bu
’aynı zihniyette olma’ kavramı...

Ve -kişi adı ikinci planda kalarak- o zihniyetin Çankaya’ya çıkacak olması, milyonlarca insanımız gibi Türk ordusunu da A’dan Z’ye rahatsız ediyor."

Varsayalım çıktı! Sonrasında ne olacak?

Hiç endişe etmeyin, meraklanmayın. İşte o zaman, TSK’nın tavırlarını belki "sessiz", ama daha net ve somut bir biçimde, hep birlikte izleyeceğiz.

Örneğin, Çankaya’da veya başka yerlerde verilen davetlere katılmamak, uyarılarda bulunmak gibi...

Ve çok sayıda -burada yazmak durumunda olmadığım- başka şeyler! Yeri ve zamanı geldiğinde niceleri. (Hesapta olmayan tek şey darbe.)

Sadece yüzde 34 oyla, Meclis’te yüzde 66 oranında milletvekilliği kazandılar. Şimdi ise yıpranmış, sonu gelmiş bir Meclis’e -bütün uyarılara rağmen- inatla kendileri için cumhurbaşkanı seçtirecekler.

Hele bir de geçmişi iyi bilinen, lekeli ve şaibeli, üzerinde yolsuzluk dosyaları asılı olan, laiklik ilkesinin ve Cumhuriyet devrimlerinin karşısında saf tutmuş, taraflı, partici, azınlık oylarının temsilcisi bir kimse seçilirse -ki böyle olacak- işte o zaman yandı gülüm keten helva!

Bunları bilerek Çankaya yolculuğuna çıkmayı göze alan kişi, en başta Tayyip Erdoğan, sonrasını da elbette göğüsleyip içine sindirmek zorunda kalacaktır.

* * *

Emin Çölaşan’ın notu: Türkiye’nin yurtsever insanları, 14 Nisan Cumartesi günü Ankara’da düzenlenen büyük Cumhuriyet mitingine parti-kurum vesaire ayrımı gözetmeden katılın ve haykırın. Bu son fırsatı iyi kullanın.
Yazarın Tüm Yazıları